You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.

Baris Yesari Transcripts: Mahkum S2E6 (TR)

(06:10 06:38)

Fırat: Nazlı! Büge, Nazlı nerede? Büge!

Büge: İyi, Nazlı gayet iyi. Can'la birlikteler, Bekir yanlarında. Korkacak hiçbir şey yok.

Fırat: Barış? Kaçtı mı?

Büge: Sen bilincini kaybettikten sonra Sasha'yla birlikte kaçtılar.

Fırat: Yerini söyleyecekti.

Büge: Fırat, lütfen şimdi bunları düşünme. Önce senin iyi olman lazım.

Fırat: Barış, dışarıda olduğu sürece hiçbirimiz iyi değiliz! Bunu kafanızın bir yerine yazın!

(11:50 15:00)

(Barış, Fırat'ın serumuna ilaç enjekte ediyor.)

Barış: Bye bye.

Fırat: Ben zaten ölmüşüm! Yanımda götürecek birilerini arıyorum, duydun mu?

Fırat: Ne lan bu?

Barış: Bence biraz daha düşün sen. Ne oldu? Ne oldu?

Fırat: Öldür beni. Gebert, hadi gebert hadi!

Barış: Ölmek dediğin uyumak be savcı. Bak, şöyle düşün. Öldüğün zaman bütün acılarından kurtulacaksın. Bilinç böyle korkak ediyor işte hepimizi. Bak, şu an aslında bilincin açık beni duyuyorsun ama hareket edemiyorsun.

Barış: Şimdi bana cevap ver! İstediğimi verene kadar ölmek yok sana! Savaş, o videoda ne diyor? Aslında Büge ne? Söyle!

Fırat: Daha öğrenemedin mi?

Barış: Öğrenemedim lan! Öğrenemedim, söyle! Aslında Büge ne? Söyle, söyle!

Fırat: Kudur lan!

Barış: Bak, yemin ediyorum senin o nefesini keserim! Söyle dedim, söyle! Söyle, aslında Büge ne? Söyle lan! Savcı bak, şakam yok! Yemin ediyorum öldürürüm seni! Her şey biter, buraya kadar! Söyle dedim!

Fırat: Söylemeyeceğim lan!

Barış: Söyleyeceksin! Söyleyeceksin, söyle dedim!

Büge: Barış bırak, bırak! Ne yapıyorsun? Bırak! Bırak yapma, bırak!

Barış: Çok önemli bir şey biliyor bu savcı! Ama bana söylemiyor, söyleyecek! Söyle!

Büge: Yapma ne olur, yapma bırak!

Barış: Fırat, Fırat, Fırat! Al sana Fırat! Ölmeyecek, merak etme!

Büge: Bana bak, eğer ona bir şey yaparsan beni bir daha asla göremezsin!

Barış: Göremiyorum ki ben seni zaten. Çok önemli bir şey söyleyecek. Yoksa nefesini keseceğim onun!

Büge: Bırak, tamam. Gidelim buradan, beraber gidelim. Barış, bırak. Bırak, onu bırak. Buradan çıkıp, birlikte gidelim. Sen nereye istiyorsan oraya. Can, sen, ben, üçümüz. Nerede saklanıyorsan oraya.

Barış: Sen ciddi misin?

Büge: Ciddiyim. Kimse ölmesin artık.

(17:27 19:15)

Barış: Ne oldu, niye bayılmış o uzun? Ne diyor doktor?

Büge: Bir şeyi yok yani, iyi olacak. Geçici bir hafıza kaybı yaşıyor. Daha önceki hastalığıyla alakalıymış galiba.

Barış: Fırat, son zamanlarda ne kadar bana benzemeye başladı farkında mısın? Beni buldu, kaçırdı. İşkence bile etti. Ama seninle birlikte olmama engel olamadı bir tanem. Sen şimdi gerçekten benimle mi geliyorsun? Yolun sonu ne diye sormadan, öyle mi?

Büge: Geliyorum Barış, geliyorum. Kendim geliyorum hem de. Üf, aynı şeyleri söyleyip söyleyip durmasana!

Büge: Bir şey soracağım ben sana. Ne o senin Fırat'tan öğrenmen gereken şey? Çok önemli, çok önemli deyip duruyorsun.

Barış: Çok önemli. Çünkü seninle ilgili.

Büge: Benimle ilgili?

Barış: Fırat beni kaçırdığında, bana bir video izletti. Savaş'ın itiraf videosu. Benim bilmediğim ama seninle ilgili çok önemli bir şeyden bahsediyormuş.

Büge: Benimle ilgili?

Barış: Evet, seninle ilgili.

Büge: Allah Allah!

Barış: Savaş'ın bildiği, benim bilmediğim seninle ilgili ne olabilir Büge?

Büge: Bilmiyorum Barış! Ne olacak Allah aşkına?

Büge: Bekir, Bekir, Bekir! Yat! Yat, çok iyi saklan!

Barış: Ne yapayım, nasıl saklanayım? Daha ne yapayım?

Büge: Can'ı alacağım ve geleceğim, kıpırdama!

Barış: Büge, biliyorum yapmazsın hayatım ama içimde kalmasın. Sakince oğlumuzu al, gel.

Büge: Ben ne diyorum Barış? Ben ne diyorum? İyi saklan.

Barış: Ne yapayım, böyle mi yapayım?

(20:40 21:40)

Barış: Hişt!

Can: Baba!

Barış: Gel, gel!

Can: Baba, Fırat abiyle oynadığınız oyun bitti mi?

Barış: Bitti.

Can: Kim kazandı?

Barış: Ben kazandım tabii! Kim kazanacak? Ve şimdi de finalinde hediye olarak bir daha hiç ayrılmayacağımız evimize gidiyoruz.

Can: Yaşasın!

Barış: Annemiz, şu telefonunu alabilir miyim?

Büge: Ne yapacaksın telefonumu?

Barış: Versene hayatım telefonunu.

(Barış telefonu camdan atar.)

Barış: Artık aynı yoldayız. Dönüş yok.

(24:00 25:55)

Barış: Sen bekle hayatım, bekle. Geliyorum hemen. Evet, dur bakalım şimdi burada. Bekle beni.

Can: Baba, gözlerimizi ne zaman açacağız?

Barış: Açacağız. Oyun evimize geldik. Bekle, anneyi alıp geliyorum. Açıyoruz sonra. Gel, gel, gel. Yüksek o basamak, dikkat et. Evet. Şimdi normal basamak var. Gel, gel, gel. Kafanı eğ, eğ kafanı. Tamam. Gel, gel, gel. Can. İn bakalım.

Büge: Daha çok var mı?

Barış: Gel hayatım, gel. Az kaldı.

Büge: Burası basamak mı?

Büge: Gerçekten sana inanamıyorum! Ben kendim dedim zaten seninle geliyorum diye. Hâlâ benim gözlerimi kapatıyorsun. Sen hiç böyle değildin eskiden. Garip bir şey olmuşsun.

Barış: Dikkatli ol. Dikkatli ol diyorum, öyle düşün. Havaalanını dün gibi hatırlıyoruz hâlâ ikimiz de değil mi? Bekle burada.

Büge: Nerede?

Barış: O kadar insanın sorumluluğu benim üstümde. Kişisel algılama, gel. Gel, gel, gel. Bir adım daha at. Evet, hadi bakalım. Hazır mısın?

Sasha: Oo! Sonunda sonumuzu getirecek insan da aramıza katılmış.

Barış: Yapma!

Sasha: Bravo!

Büge: Aferin kız sana, çok güzel konuşma hazırlamışsın. Rahatlamışsındır da sen şimdi.

Barış: Ama ne yapıyorsunuz siz ya daha ilk dakikadan? Siz burada birlikte yaşayacaksınız.

Büge: Çok havalısın.

Sasha: Barış, Büge'den önce Eylül'ü almamız gerekmiyor muydu? Haber yok hâlâ.

Barış: Halledeceğim 'baby', onu da halledeceğim! Bir tadını çıkarabilir miyim müsaade edersen?

Sasha: Lütfen.

Barış: Evet, hadi bakalım.

Büge: Ne biçim bir yer burası? Hiçbir cam yok, bir şey yok.

Barış: Böyle bir yer burası, hadi gel. Bak, içeride daha neler var.

(25:57 26:35)

Barış: İşte burası yeraltı. Sevgili dostlarım, yol arkadaşlarım, mahkûm kardeşlerim. Size bahsettiğim uğruna dünyayı altüst edeceğim sevgilim ve canımın canı oğlum. Bundan sonra daha büyük bir aileyiz. Daha kararlı, daha güçlü olacağız. Şimdi onlara hoş geldiniz demenizi istiyorum.

(26:40 28:50)

Barış: Gel bir tanem.

Büge: Yani Barış sen böyle saklandığım yer falan deyince ben ne bileyim böyle şehir dışında bir yer, en azından bir bina bir böyle konteyner de olur. Ya mağarayı bile düşünmüştüm Allah senin inandırsın ama burası ne Allah aşkına? Ben tamam, bak ben hadi alışırım. Ama Can ne yapacak? O daha küçücük.

Barış: Hayatım, başta biraz tuhaf geliyor haklısın. Bana da öyle oldu ama sonra alıştım. Emin ol, burada ihtiyacımız olan her şey var. Ayrıca Can'ın keyfi çok yerinde. İsterse bütün gün oyun oynayabilir.

Büge: Ya evet ama şimdilik! Ondan sonra ne olacak? Okulu var, eğitimi var!

Barış: Bak, ne güzel söyledin şimdilik diye. Sevgilim, buradaki işimiz biter bitmez sana söz veriyorum sen, ben, Can, özgürlüğe kavuşacağız.

Büge: Ne iş bitmesi Barış ya? Hiçbir çocuk burada bir gün bile kalmamalı yani!

Barış: Hayatım bak, bu şehrin üstünde yaşama ihtimalimi o savcı benim elimden aldı. O yüzden senden biraz zaman istiyorum. Çok bir şey değil. Ben şimdi buradaki insanlara hadi ben gidiyorum diyemem ki. O vakte kadar biraz tadını çıkaracağız.

Büge: Tadını? Buranın?

Barış: Evet.

Büge: Bir katil ordusuyla mı?

Barış: Deme öyle.

Büge: Fare deliğinde!

Barış: Bak savcının peşinde, kapında polisle yaşamaktan daha eğlenceli olduğunu göstereceğim sana. Ayrıca burada sana dokunmama engel olacak hiç kimse yok. Bilmiyorum farkında mısın?

(Can gelir.)

Can: Baba!

Barış: Varmış. Paşam!

Can: Ben bu yeraltını çok sevdim, çok güzel. Sen de gelsene.

Barış: Tamam, sen şimdi git. Ben hemen geliyorum. Birlikte oynayacağız.

Can: Fukara abiyle basketbol oynuyoruz, seni bekliyoruz.

Barış: Tamam geliyorum, tamam. Bak, keyfi yerinde. Aşk olsun ama Büge! Aşk olsun be bir tanem ya!

(32:15 33:05)

Barış: Herkesin içinde bir yeraltı vardır. Bu insanlar sadece toplumdan cezalarından, olmayan kanunlardan yukarıdan kaçmıyorlar. Kendilerinden de kaçan insanlar.

Büge: Ne fark eder ki? Hepsi birer suçlu.

Barış: Hayatım burası öyle yukarıdakilerin anlattığı gibi bir yer değil. Burada kimse kimseyi suçlamıyor, yadırgamıyor, yargılamıyor.

Büge: İyi de ben korkuyorum. Hem Can'ın burada ne işi var?

Barış: İnsanların cani hikâyeleri olması demek onların cani olması anlamına gelmez. Bak mesela ben. Ne yaptımsa seninle Can'ı yanıma almak için yaptım. Ve buradasınız. Artık gelecek çok daha yakın. İnan bana. Gel. Gel, bak daha neler var.

(37:28 38:45)

Dadaloğlu: Geldin bana, bir derdim var dedin. Kötülüğü iyilik yapmak için kullanacağım dedin, inandırdın. Ben de sana yeraltını verdim. Ama aşağıda o kadınla çocuğun ne işi var?

Barış: Kadın dediğin benim karım o çocuk da benim oğlum oluyor yalnız. Hayırdır ya? Benim aile saadetim seni niye bu kadar gerdi?

Dadaloğlu: Çünkü savcının dikkatini üzerimize çekmekten başka işe yaramayan bir hareket bu.

Barış: Bu savcının adını son zamanlarda fazla ağzına alır oldun dikkat et bence. Yine beni yakalayamadı. Zaten yakında meselemiz olmaktan çıkıyor merak etme.

Dadaloğlu: O ne demek?

Barış: Şu demek, karım ve oğlum Fırat'la meselem bitene kadar yeraltında benimle kalacak. Onların orada olması demek Fırat'la meselemden vazgeçtiğim anlamına gelmiyor. Benim meselem zaten o. Ben işleri hızlandırdım. Sen de bir an önce şu listeni hazırlayıp bana ver.

(41:43 42:07)

Fırat: İnsan bir şeyi unutmaz. Aşk, yaşatan bir şey. Öldüren bir şey değil. Barış'a ne tür bir anlam yükledin bilmiyorum. Onun için her şeyi göze almış durumdasın ama Barış için hiçbir şey ifade etmiyorsun. Bunu bilmiyorsun. Yarın öbür gün seni bozuk para gibi fırlatıp atacak.

(43:18 44:50)

Ayşe: Abi bir bakar mısın? Acil.

Fırat: Ayşe bölme.

Ayşe: Barış Yesari telefonda.

Barış: Savcı... Bak hemen de göreve başlamış ya! Oğlum doktor dinlen demedi mi?

Fırat: Oğlum dağ evinde sana yaptıklarımdan sonra dinlenmesi gereken sensin. Ne kadar zavallı olduğunu ne çabuk unuttun lan!

Barış: Aramızda düşen biri varsa o da sensin canım. Sen nasıl düştün lan öyle önümde.

Fırat: Barış iki gram beynin vardı, o da yerinden gitmiş. Ne istiyorsun lan?

Barış: Ben seni çok adil bir şey için aradım. Duydum ki Eylül elindeymiş. Bak benim elimde de kim var.

Ayşe: Giryan! Allah belasını versin!

Fırat: Ona zarar verirsen seni gebertirim.

Hacı: Sen gül oğlum gül! Son gülen iyi güler.

Fırat: Ne istiyorsun lan? Söyle.

Barış: Savcıcığım ben şimdi bu durumu kardeş kardeş çözelim diyorum. Sen bana Eylül'ü ver, ben de sana Giryan'ı. Bak bunca vakit oldu. Telefon sinyalinden nerede olduğumu tespit etmişsinizdir. Eylül'ü al, buraya gel savcı. Ama yalnız gel. Eğer o meşhur planlarından birini yaptığını anlarsam bu kadının kafasını patlatırım. İşte bunun.

(47:18 48:10)

Barış: Hazır mısın savcı?

Fırat: Lan karşındayım zaten geri zekalı! Görmüyor musun?

Barış: Seninle insan gibi konuşarak anlaşırız diyecektim ama yok belli ki olmayacak. Neyse, yapacak bir şey yok.

Fırat: Ne oldu o video işi? Aklını kemiriyor değil mi?

Barış: Sana ne lan benim aile işlerimden! Sen ilk önce kendi kafanın içindekilere sahip çık.

Fırat: Öğrenemedin değil mi? Öz kardeşinin bana ne dediğini bir bilsen Barış burada karşımda duramazdın biliyor musun?

Barış: Şantaj bağımlılık yapan bir şey, uyandırayım.

Fırat: Kimse acı çekmeden, zarar görmeden bu işi bitirelim yeter.

Barış: (Giryan'a) Hadi bakalım şimdi kardeş kardeş birbirinizi arayın. Hadi.

Fırat: (Eylül'e) Geç.

(50:30 51:10)

Eylül: Barış, yemin ederim kimseye tek kelime etmedim. Ne ablama ne savcıya. Ağzımı bile açmadım.

Barış: Biliyorum hayatım, ben seni biliyorum, rahat ol. Geçti artık, bitti.

Eylül: Beni alacağını biliyordum.

Barış: Sadece seni almadım. Büge'yle Can'ı da aldım.

Eylül: Nasıl yani?

Barış: Artık yerin üstünde endişeleneceğim hiçbir şey kalmadı. O savcı beni asla bulamayacak. Ve hedefimize ulaşacağız. Rafi Bey akşam için istediklerimi aldınız mı?

Rafi: Halledildi Barış Bey.

Barış: Teşekkürler.

(52:50 53:00)

Barış: Eskiden işten eve geldiğim günler geldi aklıma. Sofrayı kurmuşuz muhabbetimiz... İnsan zamanı durdurmak istediği zamana ait oluyor.

(01:05:10 01:07:06)

Barış: Uyudu bizimki hemen. Masal bile istemedi. Çok sevmiş burayı. Bizim çocuklara bayılmış. Baba hep burada kalalım, diyor. Keyfi yerinde yani.

Büge: Nasıl yapabiliyorsun bunu?

Barış: Neyi?

Büge: Yani her şeyi böyle nasıl normalleştirebiliyorsun?

Barış: Normalleştirmek değil bu. Direnmek. Her koşulda aynı kalabilmek. Bak, ben burada yaşamaya başladığımdan beri çok şey öğrendim. Okul gibi burası. Hayat gibi. Hayat en büyük okul değil mi zaten?

Büge: Keşke sen de dersini almış olsaydın da böyle yerin altında yaşamak zorunda kalmasaydık mesela.

Barış: Yerin altı sarmadı galiba. Kendi ayaklarınla bana geldiğine pişman mısın yoksa?

Büge: Yok, pişmanlık değil. Ama burada bir hayat olduğuna beni ikna edemezsin. Hadi ben neyse. Ben sana mahkûmum. Aşk bizimki. Can. Senin oğlun. Burada mı yaşasın? Burada mı büyüsün?

Barış: Hayatım bak, burası benim bu şehirde olabilmem için size kavuşmam için kuruldu. Ve gördüğün gibi kavuştuk. Hesabı kapatıp hemen gideceğiz. Sana söz veriyorum.

Barış: Ama nereye gidersek gidelim, istersen cehennemin dibine götür beni ben yine aynı seveceğim seni. Ben sana yanmışım Büge. Ateşten korkar mıyım hiç?

(01:07:07 01:11:50)

(Flashback)

Barış: Ah! Yaktı beni. Bu hatun yaktı beni. Oğlum, âşık oldum diyorum lan.

Savaş: Altı üstü bir kız oğlum. Abartmasan mı bu kadar?

Barış: O ne kötü konuşmak be alt tarafı diye? Büge'den bahsediyorsun. Büge onun adı.

Savaş: Müge'dir o bence.

Barış: Büge diyorum Savaş. Barış gibi Büge, anladın mı? Barış, Büge. Geleceğim dedi. Yoldaymış.

Savaş: Bir kız için düştüğün hâllere bak. Şapşala döndün iyice.

Barış: Bana bak, âşık oldum, normal bir adam olmaya karar verdim. Ne olur beni bozma.

Savaş: Bu kararını babama da söyledin mi?

Barış: Karıştırma lan babamı. Tamam mı? Sen tanış, zaten bir şekilde bizim gereksizi de tanıştıracağım sonunda.

Savaş: Bana bak. Üç beş güne ayrılacaksan beni de tanıştırma.

Barış: Âşık oldum diyorum gözlük! Bu hayatta beni ben olduğum için seven tek kişi o.

Savaş: Yandık.

Barış: Yandın tabii! Mevzu tam olarak da bu zaten. Yanıyorum diyorum oğlum! Aha. Bana bak, babamdan bahsetme (###).

(Büge gelir.)

Barış: Hoş geldin.

Büge: Çok özür dilerim, geç kaldım.

Barış: Niye özür diliyorsun ki? Gel. Hayatım maalesef ben senin kadar nadide bir parça değilim. Benden bir tane daha var. Savaş, Büge.

Savaş: Memnun oldum.

Büge: Ben de.

Barış: Evet, hoş geldin. Canımın yarısıyla canımın ta kendisini tanıştırdım. İçim çok rahat. Oh.

Büge: Siz tabii tek yumurta ikizisiniz, değil mi?

Barış: Maalesef hayatım. DNA'larımıza kadar aynıyız maalesef.

Savaş: Her şeyimiz değil. Parmak izlerimiz farklı.

Barış: Evet, parmak izleri. Ben geliyorum hemen, siz devam edin.

Savaş: Senin algın mı kıt? Yoksa ona acıyor musun?

Büge: Anlamadım?

Savaş: Barış'la sevgili olmak için bunlardan biri olmak gerek.

Büge: Yok. Vallahi ben basbayağı seviyorum onu.

Savaş: Seviyorsun. Güzel. Ama o sevmek ne bilmiyor. O sadece haplarını bırakıp yüksek yüksek yaşamayı, delirmeyi, sonunda da kendini kapatıp düşmeyi biliyor. Büyük ihtimal şu an yükseliş dönemindesin.

Büge: Niye yapıyorsun bunu? Niye kardeşinden nefret ediyormuş gibi konuşuyorsun?

Savaş: Ben onu çok seviyorum. Sadece hak etmeyen insanların zarar görmesini istemiyorum.

Büge: Zarar mı? Barış hiç kimseye zarar veremez.

Savaş: Başta öyledir. Zeki, sempatik, serseri. Kendini sevdirir. Ama çok çektirdi. Bilmiyorsun.

(Flashback biter.)

Büge: Sadece o gün değil ki. Savaş her zaman senin mutluluğunu kıskanıyordu.

Barış: Bir de üstüne seninle görmeye dayanamama eklendi.

Büge: Yok, bence onunla alakası yok. Sen kendin anlatıyordun ya. Çocukken sana yaptıklarını yani.

Barış: Babamın karşısında beni küçük düşürüyordu çünkü o zaman büyük gözükebiliyordu beyefendi. Ao! Bu savcının karşısında da beni küçük düşürmek için yaptı.

Büge: Ne savcısı Barış?

Barış: Büge, seninle ilgili Savaş'ın bilip benim bilmediğim bir şey var mı?

Büge: Ne diyorsun sen Barış, Allah aşkına? Ne Savaş'ı ayrıca şu an şurada çok lazımmış gibi. Ben hiç anlamıyorum ki seni. Yok dedim ya sana. Bak, ben şimdi gidip yatacağım. Uyuyamaya çalışacağım yani. Tabii bu kadar sinirle başarabilirsem.

Barış: Yok bir şey diyorsun yani!

Barış: Aslında ne ulan o zaman? Aslında Büge ne?

(01:23:05 01:25:25)

Rafi: Başka bir isteğiniz var mı Barış Bey?

Barış: Vallahi hiçbir isteğim yok Rafi Beyciğim. Her şey yolunda. Uzun zamandan beri istediğim manzara bu işte. Hep bir aradayız. Bir savcı yok.

Sasha: Nasıl delirmiştir Büge aşağı inince?

Barış: Delirsin, iyice delirsin o. Bak, Büge'yi yanına aldığını zannediyordu ama Büge benim yanımda.

Rafi: Savcı yukarıda aramaları bayağı hızlandırmış. Bir ipucu yakalamış olabilir.

Barış: O hiçbir şey yakalayamaz artık Rafi Bey. Merak etme sen.

Sasha: 'Baby', yalnız savcı bize sürpriz yapmayı çok sever, biliyorsun. Önlemleri arttıralım.

Rafi: Dehlizlerin hepsine nöbetçi koyduk.

Barış: Güzel. Demek ki sonunda rahat rahat partileyebiliriz.

Sasha: 'Baby', yalnız şöyle bir durum var. Mahkûmlar intikamlarını merak ediyorlar, Dadaloğlu da listesini. Yani alt taraf bayağı bir karıştı anlayacağın.

Barış: Ben onlara istediklerini verdim. Vereceğim de. Ama bık bık etmesinler bence. Ne? Zaten yakında onlara ihtiyacımız kalmayacak.

Sasha: Ne demek yani bu?

Barış: Yavrum biz sürekli böyle yerin altında mı yaşayacağız? Çıkacağız illa ki.

Rafi: İyi de bizim bundan haberimiz yoktu Barış Bey.

Barış: Çünkü bunun kararını yeni aldım Rafi Bey.

Sasha: Çok güzel. Yeni alındı. Acaba neden böyle bir karar yeni alınıyor? Büge mi istemiyor yoksa?

Barış: 'Baby', benim oğlum fare mi sence? Yerin altında mı büyüyecek çocuk?

Sasha: Ne yapacaksın peki? Bütün bu insanları yüzüstü mü bırakacaksın?

Barış: İntikamlarını aldıktan sonra evet.

Sasha: Yani Büge de bizimle geliyor. Kabul etti, öyle mi?

Barış: Sasha, 40 yılın başı bir partileyelim dedik. Sen nelerle uğraşıyorsun 'baby'? Hem ben sana bir iş vermiştim, ne oldu o?

Sasha: Çalışıyorum.

Barış: Umut var mı?

Sasha: Görürsün. Sana bazı tatlı sürprizlerim olabilir.

Barış: Hadi bakalım.

(01:25:33 01:26:04)

Rafi: Barış Bey.

Sasha: Onur konuğumuz da geldi.

Barış: Sevdiceğim geldi, sonra konuşuruz.

Barış: Aman efendim, aman kimler gelmiş? Yeraltına ışıklar saçıldı, mevsimler değişti sanki be.

Büge: Barış, şöyle şeyler söyleyip durma. Zaten utanıyorum. Herkes bakıyor.

Barış: Ne utanıyorsun? Bir dans ederiz, hepsi geçer.

(01:28:50 01:29:45)

Barış: Bak, bu insanların hepsi umudunu kaybetmiş adaletten nasibini alamamış mahkûmlar. Ama şimdi hepsi mutlular.

Büge: Çok inanıyorlar sana. Senin için kendilerini öldürüyorlar. Ne bu şimdi? Krallık mı?

Barış: Hayır. Ben onlara sadece karanlığın içinde gökyüzü vadediyorum.

Büge: Bana da onu vadetmiştin. Ama biz yukarıda bile karanlığı yaşadık.

Barış: Ama bizi sen aydınlatıyordun. Bak, buraya da geldin, ışık ışık oldu her yer. Büge, sadece beni değil, bu insanları da mutlu ettin. Hoş geldin.

Barış: Bir şeyler içmeyecek miyiz? İçeriz. Fukara! Benimkinden hazırlasana iki tane.

(01:31:10 01:32:20)

(Eylül, Büge'nin içkisine zehir katar.)

Barış: Çok teşekkür ederiz.

Büge: Yok, ben almayacağım.

Barış: Ama benim özel seriden o.

Büge: Sert geliyor.

Eylül: Ne içersiniz? Onu yapalım.

Büge: Şimdilik bir şey içmeyeceğim. İçecek olursam söylerim.

Barış: Eylül, sen ver bana onu. Ben gömerim sonra.

(Eylül tepsiyi düşürür.)

Barış: Ne yapıyorsun? Ne oldu? İyi misin?

Eylül: Başım döndü galiba biraz. Galiba biraz fazla içtim ben.

Barış: Tamam, geç sen. Sen geç, dinlen biraz. Hallederler. Fukara, baksana bir oğlum şuraya. Herkes içiyor.

Sasha: 'Baby', bir gel.

Barış: (Büge'ye) Hemen geliyorum sevgilim.

(01:32:23 01:32:43)

Barış: Ne oldu 'baby'?

Sasha: Fırat'ın telefonunu tamir etmem çok uzun sürdü ama başardım.

Barış: Video?

Sasha: İçinde. İzlemedim.

Barış: İyi. Bakacağız bakalım. Partiden sonra.

Sasha: Umarım seni üzecek bir şey çıkmaz içinden.

(01:33:32 01:33:55)

(Can balonu patlatır, o sesle herkes korkar sonra gülmeye başlarlar.)

Barış: Oo! Gel lan buraya. Gel. Korkma, tamam. Bir şey yok. Abiler biraz korktu öyle. Bir şey yok.

(01:39:25 01:40:29)

Savaş: Barış bile bilmez. Ama Büge ona yalan söyledi. Can'ın, onun çocuğu olduğunu düşünüyor. Ama Can, benim oğlum. Şimdi onu yakaladığınızda sevdiği kadını aldığımı falan söyleyecek ama Büge, zaten hep benimdi. Barış, bir hayale inanıyor. Ben, Büge'yi ilk gördüğüm anda âşık oldum.

Barış: Ne lan bu? Ne diyor bu? Bütün her şey yalan mıydı? Cevap ver!

Büge: Yalan söylüyor.

Barış: Ne yalan söylüyor?

Büge: Yalan söylüyor.

Barış: Ulan, bunun yalanı mı olur? Savcıya niye böyle bir şey söylesin?

Büge: Yalan söylüyor! Çünkü Savaş, bana asla dokunmadı!

Barış: Sizin hayatınız yalan lan!

Büge: Ben, senden başka hiç kimsenin bana dokunmasına müsaade etmedim! Evet, Savaş bana âşık oldu. Ben, Can'a hamileydim. Evet! Ve bunu bile bile evlendi benimle.

Barış: Can'ın babası kim?

Büge: Sensin geri zekalı! Kim olacak? Sensin! Sen böyle bir şeyden nasıl şüphe edersin?

(01:40:30 01:43:10)

(Flashback)

Barış: Sen neler yaptın böyle ya?

Büge: Ya ama Barış korktum ya.

Barış: Vay, vay!

Büge: Sen çok erken geldin. Hani geç gelecektin? Ben sana böyle sürpriz bir şeyler yapmak istedim.

Barış: Ben de sana sürpriz yapayım istedim. Çok açım, çok. Ama en çok sana açım. Bir şey diyeceğim. Hani sen şu mutfağı denemişsin ya acaba şu yatak odasını da mı bir denesek diyorum? Mesela yani.

Büge: Ben de öyle düşünmüştüm ama yemekten sonra.

Barış: Yok, ben o kadar dayanamam. Çok güzel olmuş.

(Flashback biter.)

Büge: Sen ondan sonra "Benim gitmem gerekiyor." deyip bir hafta sonra çekip gittin. Beni tek başıma bıraktın. Vallahi... Ne yapıyorsan yap Barış. İstiyorsan Savaş'a inan. İstiyorsan bana inan. İstiyorsan inanma. Gerçekten hiç umurumda değil. Ben, her şeye rağmen... Bak, her şeye rağmen ...sadece seni sevdim. Seni hep sevdim. Ama öyle şeyler yapıyorsun ki artık ben seni keşke sevmeseydim, diyorum.

Barış: Hişt... Tamam, çok özür dilerim. Çok özür dilerim. Çok özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim. Tamam. Özür dilerim.

(01:43:35 01:44:55)

Barış: Günaydın. Hadi, kalk. Bu sabah, çok güzel bir sabah. Çünkü yukarı çıkıyoruz.

Büge: Yukarı mı?

Barış: Evet. Hayatım, sen haklıydın. Havaya, güneşe, en çok Can'ın ihtiyacı var. O yüzden yukarı çıkıyoruz. Hadi.

Büge: Sen hayırdır böyle sabah sabah? Bu ne neşe?

Barış: Enerjim yerinde. Çünkü karım ve oğlumla ilk defa pikniğe gidiyorum. Hazırlanır mısın? Lütfen, hadi.

Büge: Pikniğe?

Barış: Evet.

Büge: Bir dakika, dur bir dakika. Can uyandı mı?

Barış: Şimdi ona haber vermeye gidiyordum zaten. Ben dün gece için çok özür dilerim. Bu şüphe denilen duygu, böyle (###) bir şey işte. İnsanın içine bir kere girdi mi oraya yerleşiyor. Sonra insanı kemiriyor, zehirliyor sahibini. Söküp atamıyorsun da. O yüzden hava almak ikimize de iyi gelecek. Hadi, hazırlan.

(01:50:05 01:50:28)

(Barış ve Can top oynuyorlar.)

Can: Gol!

Barış: Gol!

Can: Anne, gördün mü golümü?

Barış: Gördü, gördü! Geç, geç, geç. Gel şimdi bu tarafa. Biraz da solla çalışalım. Vur bakalım solla! Vur!

(02:00:33 02:00:35)

Fırat: Barış bende.

(02:01:50 02:02:55)

Fırat: Ne haber Can?

Can: Baba, Fırat abim de mi gelecekti pikniğe? Nazlı nerede?

Fırat: Nazlı okulda. Nasılsın Can?

Barış: Ne oluyor lan?

Büge: (Can'a) Gel buraya.

Fırat: Hani babanla yarım kalmış bir oyunumuz vardı ya? Onu bitirmeye geldim.

Can: Baba, hani sen kazanmıştın?

(Fırat gülüyor.)

Barış: Ne işin var lan burada? Beni kim ihbar etti acaba?

Fırat: Bak, başkasına suç atma. Tam senlik bir hareket bu.

Fırat: Ulan tabii ki seni yakalayacağım. Gece gündüz peşindeyim lan. Kalbimi kırıyorsun.

Barış: Kim söyledi lan yerimi? Onu söyle bari.

(02:04:26 02:05:00)

Fırat: Şimdi buradan çıkıp gideceğiz, sana en güzel odamı ayarladım.

Fırat: Bana ne (###), nerede saklanıyorsan, kimden yardım alıyorsan hepsini anlatacaksın. Yalanların seni bir adım ileri götürebilir. Ama asla geri getirmeyecek, unutma. Gidelim.

Barış: Savcı, her... Neyse bu sefer söylemeyeceğim.

Büge: Fırat, dikkat et!

Barış: Eylül, şimdi!

(Silah sesi)

(Eylül, Fırat'ı vuracakken Giryan onu vurur.)

(02:05:24 02:06:14)

Barış: Can. Can, babacığım oyun devam ediyor ya oyunu kaybetmememiz lazım babacığım, tamam mı? Oyunu kaybetmeyeceğiz. Gel, merak etme. Hepsi oyun.

Fırat: Lan!

Büge: Ne yapıyorsun?

Fırat: Hey, hey, hey!

Büge: Ne yapıyorsun Barış? Saçmalama! Saçmalama, ne yapıyorsun?

Fırat: Oğlum, manyak mısın lan sen? Yuh! Barış, bak şu an elinde tuttuğun kişinin kim olduğunu unutma, olur mu?

Barış: Fırat, gerçekten yaparım.