You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.

Baris Yesari Transcripts: Mahkum S1E8 (TR)

(03:04 03:20)

Sasha: Bu tarafı kontrol ettim.

Barış: Savcı ameliyattan çıkmadan kızı bulmamız şart. Nerede bunlar?

Sasha: Bu kattalar, eminim.

(04:08 04:25)

Barış: Yok.

Sasha: Tek bir oda kaldı.

Barış: Buharlaşmadıysa burada.

Sasha: Dur, sen bekle. Ben bakarım.

Barış: Hayır. Onu yakalama keyfini sana bırakmam.

(05:25 05:50)

Barış: Bulmuş. Savcı! Kızı bulmuş!

Sasha: Nasıl olabilir böyle bir şey? Ameliyata aldılar savcıyı.

Barış: Biteriz. Her şey mahvolur. Bütün oyun biter. Kızı bulmamız lazım. Buralarda olmalılar.

(06:24 06:40)

Sasha: Ameliyattan çıkmamış diyorum. Sen de duydun. Kimse görmemiş.

Barış: Onu tanımıyorsun Sasha. Savcı, bunların hepsini bilerek yaptı. Tek derdi, kızını buradan alıp kaçmak. Polisten önce onu bulmamız şart. Kızının yaşadığını kimse bilmemeli.

Sasha: Bulacağız, merak etme.

(07:13 07:43)

Barış: Merdivenlerde.

Sasha: Nereye gitti bu?

Barış: Yarası kötü hâlde, belli. Kaçamaz bir yere. Sasha, ben buraya bakacağım. Sen bu tarafı kontrol et.

Sasha: 'Okay'.

Barış: Hadi.

(13:00 14:45)

Barış: Savcı! Kanın yerde kalmış. Çok üzücü be. Kan kokusunu bilir misin? Böyle paslı demir gibidir. Tadı da öyle. Bir şeyin kokusuyla tadı nasıl aynı olabiliyor ki? Oluyor işte. Köpekbalıkları boşuna hastası değil bunun.

Barış: Nazlı! Barış amcan geldi.

(Telefon çalıyor.)

Barış: Efendim.

Sasha: Savcıyı buldum.

Barış: Sen mi? Ben mi?

Sasha: 'Baby' sana diyorum. Savcıyı buldum. Şu an çok yakınımda. İkinci kata gel.

Barış: Tamam, geliyorum.

(16:15 17:40)

Barış: Savcı! Ulan ne koşturdun peşinden be!

Fırat: Hiç gelmeyeceksin sandım. Bu hâlimle bile atlatıyorum seni. Baksana.

Barış: Hadi, beni atlattın. Zamanı nasıl atlatacaksın?

Barış: Acıyor mu çok?

Sasha: Burada yoklar.

Barış: Ee! Nazlı nerede?

(Fırat bayılır.)

Barış: Savcı... Savcı! Şekeri düştü galiba.

(18:30 22:50)

Barış: Bunu mu arıyorsunuz mösyö? Ne işin var ki bununla? Senin sosyal medyayla aran da yok. Birini mi arayacaksın? Allah aşkına, kimi arayacaksın?

(Barış, Fırat'ın yarasına bastırır.)

Fırat: Ah!

Barış: Duyamıyorum. Kim?

Fırat: Ah!

Barış: Anlamıyorum ki. Anladım! O Ali denen fakiri arayacaksın. Doğru. Kızın orada çünkü. Doğru.

Barış: Bak. Gencecik çocuğa bak da hâline şükret savcı. Sen en azından hissediyorsun. Bak şunun hâline. 'Mortingen sıtraze'. Bitkisel hayattaymış. Hemşireler anlattı. Bazen günlerce bu perdeyi açmadıkları oluyormuş. Biliyor musun?

Barış: Sen de eskiden böyleydin. Aynı bir bitki gibiydin hafızan yokken. Yani bakıyordun ama görmüyordun. Duyuyordun ama anlamıyordun.

Barış: Allah kahretsin! Niye her şeyi hatırladın ki sen?

(Fırat, Barış'ın yakasını tutmaya çalışır.)

Barış: Ne? Al.

Fırat: Daha fazla şeyi hatırlayacağım. Cinayet işlediğin bıçak... Onun gibi anladın mı?

Barış: Çok gerildim şu an. Germe beni. Yalnız kendini bıçaklatıp, suçu bana atma olayını sevdim. Akıllıca.

Barış: Kim yardım etti sana? Paşa mı? Yoksa Kamber mi be ya? D*ly*r*k Hacı mı? Hepsi mi yoksa?

Barış: Aramızda olanların ne kadarını biliyorlar?

Fırat: Aynı korku gözlerinde. Bu hâlimden bile it gibi korkuyorsun. Hişt! Korkma. Bir şey yapmayacağım. Sana söyledim. Ben, sen değilim. Kendi b*k*ma başkalarını sürüklemem.

Barış: Kanıtlayamazsın ki zaten. Deli derler. Kime ne anlatacaksın? Kanıtlayamazsın.

Fırat: Öyle bir kanıtlayacağım ki... Kızımı aldım.

Barış: Evet, aylardır görmediğin kızını. Onu kaçıran o salağa emanet ettin. Ben şimdi gidip o güzel kızını bulacağım. Sen de o g*t*nü kaldırıp, o cehenneme tekrar geri döneceksin. Anladın mı beni savcı?

Fırat: Kızıma zarar verme! Kızıma zarar verme!

Barış: Müdür Bey, savcı kaçtı diyorlardı. Kaçmamış, burada. Buyurun.

Müdür: Efendim, mümkün değil zaten. Benim cezaevimden şimdiye kadar kaçabilen olmamıştır. İmkânsız.

Barış: Ya...

Fırat: İzin vermeyeceğim.

Barış: Fıratcığım, telefonunu bırakıyorum.

Fırat: Kızıma zarar verme. Kızıma zarar verme...

(36:00 37:05)

Barış: Cemre Hanım. Sasha'yla tanışmışsınız, kaynaşmışsınız. Ama kıskanırım bak. Fırat'a gösterdiğin bu ilgi alakayı yarın benim davam için de gösterirsen. Tahliye olabileyim. Ben çok sıkıldım mahkûmluktan.

Cemre: Mahkûmluk zor, değil mi? Bir de suçsuz yere yattığınızı düşünsenize. O daha zor. Yarın görüşürüz Savaş Bey.

Barış: Görüşürüz.

Barış: Gardiyan, ben de mahkûmum. Ama kimse benim kapımda beklemiyor böyle. Vallahi elimi kolumu sallayarak çıkıp gitsem gideceğim ha.

Bekir: Savaş Bey, müdür bey sizi bekliyordu bu arada.

Barış: Beklesin müdür. Savcı içeride mi?

Bekir: İçeride ama siz giremezsiniz.

Barış: Niye ya? Önemli bir şey söylemem gerekiyor kendisine?

Bekir: Öyle söylendi, giremezsiniz.

Müdür: Savaş Bey, araç geldi. Buyurun gidelim.

Barış: Müdür, hemen geliyorum. İki dakika. Çok önemli.

Barış: Neyde?

(39:20 40:05)

Barış: Fırat. Fırat, uyan. O gece de seni böyle uyandırmıştım, hatırlıyor musun? Hatırlıyorsun tabii. O yüzden buradayız ya. Şey diyecektim, onu unuttum. Umarım kızınla görüştüğünde ona doya doya sarılmış, kokusunu içine çekmişsindir. Çünkü bu, onunla geçirdiğin son an olacak.

Beyefendi, doktorunuz beni çağırmamış.

Barış: Ben karıştırdım herhâlde, özür dilerim.

Müdür: Savaş Bey, artık gitmemiz gerekiyor.

Barış: Tabii, buyurun.

(45:15 46:30)

Sasha: Ben, o Cemre denen zavallıyı alacağım ona kim olduğumu göstereceğim! Sakın bana engel olmaya çalışma. Nasıl bir cahil cesareti bu ya? Kimse benimle böyle konuşamaz! Sen bile!

Barış: Baby, relax, relax. Hep sen bana söylersin, sakin ol ya.

Sasha: Relax? Bak, sen savcıya ne hissediyorsan ben de o Cemre'ye onu hissediyorum. Görecek o!

Barış: Tamam ama şimdi değil. Şimdi önceliğimiz Nazlı. Bak, savcıya karşı elimizde hiçbir şey kalmadı. Kızının yaşadığını öğrendi herif. Hemen hemen her şeyi hatırladı. Şu an çok daha tehlikeli bir hâlde.

Sasha: Barış, sana bunu söyleyip duruyorum. Artık savcıyı öldürme vakti geldi.

Barış: Olmaz dedim sana kaç defa. Cinayeti işlediğim bıçak onda. Ya onu da hatırladıysa? Cemre'ye söyledi belki yerini. Belki koğuştakiler bile biliyor.

Sasha: Nasıl emin olacağız?

Barış: Çıkmadan halledeceğim ben o işi. Düşmanını indiremiyorsan, kanatlarını kıracaksın.

(56:15 01:00:29)

Hacı: Nasılsın Savaş Bey?

Barış: Daha belli değil.

Barış: Hepinize bakıyorum da geldiğimden beri. Karısını, kızını öldürmüş benim kardeşimin ölümüne sebep olmuş o savcıya gösterdiğiniz saygı, hürmet yetmiyormuş gibi bir de benim arkamdan tuzak kuruyorsunuz. Hiç yakışıyor mu lan size?

Kamber: Ne yapacaktık ya be? Ha? Az bile yaptık sana, anlıyor musun? Az bile yaptık sana.

Barış: Bak, ne güzel toplaşmışlar. Bak, bak, bak. Aferin ama size. İşte dayanışma dediğin bu! O kadar iyisiniz ki.

Beybaba: Bana bak delikanlı. Senin derdin ne?

Barış: Oo, Beybaba. Hadi biz bol aforizma soslu bir öğüt ver de aydınlanalım he birlikte.

Kamber: Hişt! Bak, Beybaba'ya bulaşma. Beybaba'ya bulaşma, anlıyor musun? Beybaba'ya bulaşma.

Barış: Ulan en çok sana şaşırdım, biliyor musun Kamber? Oğlum sen aileni ev sahibi yapabilmek için işlemediği suçu üstlenmiş adamsın. Yakışıyor mu lan hiç sana?

Kamber: Bak, bana bak, benim ailemin adını ağzına alma. Seni burada keserim bak. Anlıyor musun? Seni burada keserim!

Paşa: Gel lan, gel!

Kamber: Keserim seni!

Paşa: Allah Allah, koğuşu bile dağıttı şerefsiz, bırak!

Kamber: Onu keserim, onu.

Barış: Paşa! Tarihi eser kaçırıyormuşsun. Oğlum, yedirirler mi lan sana Anadolu'nun hazinelerini? O işler öyle olmaz. Sen bir ara bana uğra, ben anlatayım sana.

Paşa: Lan bana bak, bana! Zengin falan dinlemem, alırım aklını senin! Şerefsiz!

Kamber: Bunu keseceğim ben! Bunu keseceğim bunu!

Barış: Ay, en çok bu çocuğa üzülüyorum ama. Eren, Eren! Nasıl hikâye oğlum öyle o? Adam, kadını öldürürken sen araya gir, katil ol. Adalet mi lan bu?

Eren: Ne diyorsun lan sen? Senin belanı s*k*r*m lan!

Kamber: Tamam be!

Beybaba: Sakin olun.

Barış: Ama en enteresan hikâye Beybaba'daki. Kabul etmeliyim. Biliyorlar mı Beybaba? Ha? Biliyorlar mı?

Kamber: Hişt! Baba dur bir saniye

Kamber: Seni burada ısırırım bak!

Eren: Gel, gel, biraz daha gel.

Hacı: Oğlum bir çıkın!

Barış: Ve Hacı Alagöz.

Hacı: Söyle canım.

Barış: Sen her şeyi biliyorsun, değil mi lan? Savcı sana her şeyi anlattı.

Hacı: Evet. Savcı bana her şeyi söyledi. Senin ne kadar şerefsiz bir adam olduğunu söyledi. Oğlum, senin aileni de biliyoruz, aileni. Ama bu sefer yanlış taşa vurdun. O savcı var ya o savcı, o savcı senin s*k*c*k s*k*c*k.

Kamber: Ne yapacakmış ya be?

Barış: Yapma Hacı. Yapma. Boyun kadar kızın var senin. Bak, kız babaları konuşmadan evvel iki kere düşünmeli bence. Dilan 15 yaşına geldi ya. Babasının böyle küfürlü konuştuğunu duysa kız ne kadar rencide olur, ne kadar utanır, değil mi?

Hacı: Oğlum, oğlum benim kızımın adını ağzına alma! Benim kızımın adını ağzına alma!

Kamber: Aç şu kapıyı be! Aç, aç!

Hacı: Gel buraya!

Barış: Aslında beni tanısanız severdiniz. Vallahi. Oğlum, biz zenginleri dizilerde size yanlış tanıttılar. Biz öyle IQ'su düşük, boş adamlar değiliz lan!

Kamber: Bakalım paran kurtaracak mı seni? Gel buraya! Paran da kurtarmayacak seni!

(01:07:36 01:09:50)

Barış: Can, babacığım.

Can: Niye beni hiç aramıyorsun?

Barış: Babam, çok yoğunum bu ara. Anca fırsat bulabildim.

Büge: Ben söyledim, babanın çok işi var dedim ama seni çok özledi.

Barış: İyi yaptınız, iyi yaptınız. Ben de sizi çok özledim.

Can: Ne zaman geleceksin?

Barış: Yarın yanınızdayım babam.

Can: Yaşasın!

Barış: Can, Amerika'dan ne istiyorsun? Ne getireyim sana gelirken?

Can: Sen gel yeter baba.

Barış: Bak, bu cevapla çok güzel bir hediyeyi hak ettin işte.

Büge: Ama artık uyku saati geçti, değil mi?

Can: Ya anne!

Büge: Ya anne falan yok. Uyku saatin geçti. Hem şöyle düşün. Ne kadar çabuk uyursan o kadar çabuk sabah olur, o kadar çabuk babanı görürsün. Tamam mı? Aferin.

Barış: Hadi yat bakalım, hadi iyi geceler.

Can: İyi geceler baba.

Büge: Öpücük yolla babaya. Bir tane daha. Kocaman yolla!

Barış: Büge dur, kapatma. Bir şey diyeceğim sana. Sen bu çözünürlükte bile bu kadar güzel olmayı nasıl başarıyorsun? Ciddi söylüyorum. Bana bak, piksel piksel koparırım o etlerini senin.

Büge: Barış, o adam yine geldi.

Barış: Hangi adam?

Büge: Barış, sen beni hiç dinlemiyorsun ama ya. Söyledim ya sana Ferda'yı sordu diye. Hem bu sefer Can'ın yanında geldi. Seninle konuşup konuşmadığımı soruyor.

Barış: Can'ın yanında? Neymiş bunun adı?

Büge: Bilmiyorum adını. Böyle şurasında bir yara izi var. Tuhaf tuhaf konuşuyor, garip garip şeyler söylüyor.

Barış: Tamam tatlım, sen merak etme. Ben güvenlik müdürüyle yine konuşurum. Rahat rahat uyu sen. Ben yarın geleceğim nasıl olsa. Yanınızdayım. Bakacağız bakalım kimmiş o 'f*cking freak'?

Barış: Büge, bir iyi geceler yok mu ya? Mahkûmuz şurada.

Büge: Ben aylardır mahkûmum. Özgür müyüm ben?

Barış: Benim olduğun sürece özgürsün.

Büge: Bir şeyin sana ait olduğunu anlamak istiyorsan önce onu özgür bırak. Hadi.

(01:11:10 01:12:07)

Cemre: Barış arıyor.

Fırat: Aç. Sakin! Sakin. Kızımın nerede olduğunu öğren, tamam mı?

Cemre: Alo?

Barış: İyi akşamlar Cemre Hanım. Alo? Müsait değilseniz kapatayım ben.

Cemre: Buyurun Savaş Bey.

Barış: Yarın duruşmamız vardı. Onu hatırlatayım istedim. Gelecek misiniz?

Cemre: Evet, geleceğim.

Barış: Savcının durumu nasıl? İyi mi kendileri? MR sonuçları temiz çıktı mı?

Cemre: Gayet iyi durumda.

Barış: Aman. Aman iyi olsun. Ben tahliye olunca kendisini ziyarete gideceğim zaten. Özlemiştir o beni şimdi. Aile gibi olduk artık biz onunla sonuçta değil mi?

Cemre: Görüşmek üzere Savaş Bey.

(01:13:30 01:13:42)

Fırat: Kızımı bulacağım. Oyun daha yeni başlıyor.

(01:22:33 01:23:00)

Barış: Size de çok teşekkür ederim Cemre Hanım. Kazandığınız ilk davanın sanığı olarak unutulmazlarınızın arasına girdiğimi düşünüyorum.

Cemre: Ben kazanmadım, soyadınız kazandı. Ama üzülmeyin benim kazanacağım ilk davanın da sanığı olarak unutulmazlara gireceksiniz.

(01:23:15 01:24:10)

Barış: Ceyda ne haber?

Ceyda: Savaş Bey, geçmiş olsun.

Barış: Sağ ol.

Zahit: Geçmiş olsun.

Barış: Sağ ol baba.

Zahit: Bana bak, memleket altı aydır bizim skandallarımızı konuşuyor. Ben bu aileye bir ömür verdim, ömür. Bundan sonra hiçbir şekilde bir olay istemiyorum, anlaşıldı mı?

Barış: Anlaşıldı baba, tamam.

Zahit: Hadi şimdi doğru işinin başına dön.

Barış: Bir eve gitseydim. Can uzun zamandır beni görmeyince çok huysuzlanmış. Büge’yi de özledim hem.

Zahit: Oğlum, suçunu üstüne aldığın yetmiyor mu? Büge’yi de özlemiş! Peki, tamam. Git ama derhâl işinin başına döneceksin. Tamam mı?

Barış: Tamam baba.

(01:25:55 01:28:22)

Barış: Can!

Can: Baba! Anne, babam geldi.

Büge: Evet.

Barış: Ve sana ne getirdi! Söz vermiştim ya.

Can: Baba bu ne?

Barış: Bilmiyorum. İçinde ne var ablayla bakın bakalım. Sürpriz.

Barış: Alacak bir şey bulamadım, mal gibi gittim çocuğa kovboy kıyafeti aldım.

Büge: İyi yapmışsın.

Büge: Çok teşekkür ederim.

Barış: Ben senin için neler yaptım, teşekküre gerek yok.

Büge: Eline ne oldu? Barış ama gerçekten çocuk gibisin. Ne yaptın yine? Dur ben doğru düzgün bir şey getireyim de pansuman yapalım.

Barış: Bunu nasıl başarıyorsun?

Büge: Neyi?

Barış: Beni artık sevmezken, bana bu kadar iyi hissettirmeyi.

Büge: Bir şey hissetmediğin hâlde hissediyormuş gibi yapmak bir şey hissettiğin hâlde hissetmiyormuş gibi yapmaktan daha zor. Sen söylemiştin.

Barış: İki gündür koğuşta kalınca ki yalnızlığımı da çok özlemişim şunu bir kez daha anladım ki ben sana çok âşığım Büge, çok. Ulan diyorum ki bu kıza onca yaşattığın şeyden sonra nasıl karşısına çıkıp aşk dolu şeyler söylüyorsun a**** k********* delisi ama gönül bu, o benden daha deli olunca o anlıyor beni. Oradan sesleniyor sanki Büge diyor, sadece Büge.

Barış: Bak yaşadığım hayat yalanların üzerine kurulmuş olabilir ama hissettiğim şeyler tamamıyla gerçek.

Can: Baba, bu kostüm yakışmış mı?

Barış: Yakışmaz mı, çok yakışıklı olmuşsun!

Büge: Çok.

Can: Bu kovboyun adı ne?

Barış: Kovboyun adı ne? Ne olsun adı düşün bakalım. Bedrettin! (Gülüyorlar.) Ne var ya? Olmasın mı?

Büge: Olur.

Barış: Olabilir.

Büge: Bence de.

Barış: Yerli malı kovboy. Çok güzel oldu.

(01:31:15 01:31:41)

Barış: Müdür ne haber? Aramadın. Savcı nasıl?

Müdür: İyi. Gayet iyi. Hastanede yanındayım şimdi. Uyuyor.

Barış: Uyusun, uyusun bakalım.

Barış: Senin niye sesin g*t*nden çıkıyor?

Müdür: Dinliyorum Savaş Bey.

Barış: İyi, dinle. Kapattım ben.

(01:32:20 01:33:00)

Barış: Şu imza işine de bir son verelim. Allah aşkına ne bu böyle?

Ceyda: Zahit Bey’in kuralları.

Barış: Onun kurallarını ben…

(Telefon çalıyor.)

Barış: Efendim? Ne diyorsun? Beklediğimiz adam geldi öyle mi? Güzel. Hemen geliyorum. Ceyda, benim bütün toplantılarımı iptal et. Çok önemli bir projeyle ilgili bir görüşmem var.

Ceyda: Ama Savaş Bey bizim bunları…

Barış: ‘Breaking news’ Ceyda. Artık dışarıdayım, özgürüm zaten. At hepsini yarına.

(01:33:10 01:35:55)

Barış: Yok artık.

Fırat: Gül, gül. Hadi gül. Bekliyorum.

Barış: Bir de firar mı ettin savcı? Tebrik ediyorum.

Fırat: Polise ihbar et beni.

Barış: Aşk olsun ben polise gidecek adam mıyım? Hem ayrıca ben de firariyim. Savcı unuttun mu?

Fırat: Barış, kızım nerede?

Barış: Şimdi nereye koyduysan orada diyeceğim, kızacaksın.

Fırat: Burnumdan soluyorum. Senin dilini keserim, kızım nerede?

Barış: Ne yapacaksın oğlum, beni mi öldüreceksin? Ben zaten ölüyüm lan, unuttun mu?

Fırat: Çaktırma devam et, arabayı çalıştır çabuk.

Barış: Başüstüne. Nereye götüreyim seni savcı? Boğaz'a çıkalım mı? Özlemişsindir.

Fırat: Kızımı nereye sakladıysan oraya gideceğiz. Eğer bir numara çevirmeye kalkarsan senin boğazını keserim. Duydun mu beni?

Barış: Her yer kamera. Bence indir o bıçağı. Senin için söylüyorum.

Fırat: Devam et. Çıkışa doğru. Dön.

Barış: Sakin ol.

Fırat: Ne yapıyorsun lan?

Fırat: Cemre?

Barış: Cemre değil mi o?

Fırat: Barış, sakın! Boğazını keserim, dur. Barış dur, sakın!

Barış: Öleceksek hep birlikte ölelim savcı.

Fırat: Manyak herif ne yapıyorsun?

Fırat: Cemre çık! Tamam, dur. Tamam, tamam!

Barış: Savcı, bu dünya bir gün soğuyacak, hiç merak etme.

Fırat: Geri geleceğim, duydun mu? Geri geleceğim.

Barış: Ondan hiç şüphem yok.

(01:37:10 01:37:37)

Sasha: Hoş geldin.

Barış: Savcı firar etmiş.

Sasha: Ne diyorsun sen? Müdür yanında dedin.

Barış: S*k*c*ğ*m o müdürün yollarını zaten!

Barış: Savcı bugün şirkete geldi. Arabamın içinden çıktı 'baby', elinde bıçakla.

Barış: Sen kızını görmek istiyorsun ha savcı?

Sasha: Barış, Barış sakin olur musun?

(01:40:00 01:41:40)

Barış: Ne demek Nazlı yok?

Sasha: Elimden geleni yaptım. Biri Ali’yi bayıltmış, kızı almış.

Barış: Kim, kim? Kim bayıltmış?

Sasha: Görmemiş. Geri Zekalı!

Barış: Kız savcıda değil, bizde değil. Nerede lan bu kız?

Sasha: Polisi arayıp savcıyı ihbar edelim. Adam firari.

Barış: Olmaz. Kızının bende olmadığını öğrenirse gidip ne var ne yok anlatır polise.

Sasha: Anlatsın. Kanıt mı var?

Barış: Ya varsa? Hatırlamadığını iddia ettiği bıçağı ya hatırlarsa? Olmaz dedim. Ulan…

Barış: Ali, Ali… Bak ben Sasha gibi de sormam söyleyeyim. Bir kere soracağım. Nazlı nerede? Açayım mı? Bir şey mi söyleyeceksin?

Ali: Bilmiyorum.

(01:44:14 01:45:25)

Tomris: Zahit!

Zahit: (Cemre'ye) Pardon.

Tomris: Zahit neredesin? Neredesin? Barış’ı ara.

Zahit: Tomris rica ederim.

Tomris: Rüyamda gördüm onu, ara eve gelsin.

Zahit: Hemşire, hemşire!

Tomris: Savaş değil o, Savaş değil. Barış! Biliyorum, hepiniz yalan söylüyorsunuz. Ara da eve gelsin.

Hemşire: Tomris Hanım lütfen.

Tomris: Niye bana inanmıyorsunuz? Niye hiç kimse bana inanmıyor?

Hemşire: Tomris Hanım buyurun gelin lütfen.

Tomris: Biliyorum o Barış, Savaş değil.

Zahit: Özür dilerim. Eşim Tomris Hanım. demans hastasıdır. Yalnız hafızasını kaybetmedi zaman içinde bir ileri gidiyor, bir geri geliyor. Oğlumuz Barış’ın öldüğünü söyledim, asla inanmıyor. Savaş’ı Barış zannediyor. Kusura bakmayın, gidip bir bakmam lazım. Müsaadenizle. Hemen gelirim.

Cemre: Herkesi kandırabilirsin… anneni asla.

(01:46:05 01:47:40)

Tarçın: Savaş Bey.

Barış: Demek ailemin yanına gelecek kadar haddini aşan arkadaş sensin.

Tarçın: Siz Büge Hanım’ın suçunu üstlenip içeri girince eşinizle görüşmekten başka çarem kalmadı.

Barış: Ne diyorsun?

Tarçın: Ferda nerede diyorum, Savaş Bey.

Barış: Bilmem. Ben görüştüğüm insanlara navigasyon bağlamıyorum. Sen nesi oluyorsun Ferda’nın? Adın ne?

Tarçın: En son sizinle görüşeceğini söyledi.

Barış: Ee?

Tarçın: Daha sonra kendisinden haber alamadım.

Barış: Ee?

Tarçın: Ee'si Ferda nerede?

Barış: Arkadaşım sen Türkçe bilmiyor musun? 'I don't know'.

Tarçın: Ferda'ya ulaşmam için tüm ailenizle görüşmem gerekiyor sanırım. 'Okay'.

Barış: Bana bak! Aileme bir daha yaklaşırsan...

Tarçın: Sizin için sakin, mesafeli, kontrollü biri demişlerdi, Savaş Bey.

Barış: Onlar gerçek beni tanımamış. Senin adın ne?

Tarçın: Ferda nerede?

Barış: Bir daha benim karşıma çıkarsan sana neler yapacağımı tahmin bile edemezsin.

Barış: Bu ne lan!

(01:50:55 01:54:45)

Barış: Vay be! Burası hiç bozmadı kendini. Hâlâ aynı. İlk sen getirmiştin beni buraya.

(Flashback)

Büge: Gel, gel, gel.

Barış: Aşkım.

Büge: Basamak var.

Barış: Ben seni bu kadar görmeden duramam ama. Açalım artık şunu.

Büge: Tamam. Bir dakika, çok az kaldı.

Barış: Düşeceğiz şimdi ve çok güleceğiz.

Büge: Düşmeyeceğiz. Gel, bana güven.

Barış: Neredesin?

Büge: Buradayım. Gel.

Barış: Tamam.

Büge: Seni döndüreceğim şimdi.

Barış: Düşeceğim ve çok güleceğiz mi diyorsun?

Büge: Hayır. Bir dakika dur, tamam. Şimdi açacağım.

Barış: Aç. Aç artık. Vay! Bu çok güzel bir sürpriz.

Büge: Daha önce görmediğin bir yer olsun istedim. Tanışmamızın birinci yılı kutlu olsun. Seni çok seviyorum.

Barış: Sana çok âşığım.

Barış: Hadi. Vay! Vay! Vay! Sofraya bak be! Sadece biz mi varız harbiden?

Büge: Evet.

Barış: Çok güzel olmuş.

Büge: İyi ki ben o gün oradan geçmişim de seni tanımışım.

Barış: İyi ki hayat seni karşıma çıkarmış. Çok seviyorum seni.

Büge: Ben de seni çok seviyorum.

(Zeki Müren - Huysuz ve Tatlı Kadın çalıyor.)

Barış: Huysuz ve tatlı kadın!

(Flashback biter.)

Büge: O adamla görüştüm dedin. Ne söyledi? Anlatmayacak mısın?

Barış: Ben bizden başka bir şey konuşmak istemiyorum şu an. Sonra icabına bakarım.

Büge: Sen icabına baka baka bu hâle gelmedik mi zaten? Savaş'ın icabına baktın. Ferda'nın icabına baktın. Şimdi bunun icabına mı bakacaksın? Barış, ben sana dedim ama değil mi? Bu adam normal bir adam değil. Ferda garip bir kadın. Ben sana bunları dedim mi, demedim mi? Söyledim değil mi hepsini?

Barış: Dedim, dedim, dedim! Ben demiştim diyen insanlardan sen de sıkılmıyor musun? Bana bir şeyi yap diye kafama kaktığında ben yapmıyorum zaten biliyorsun.

Büge: Göreceksin ama. Bu adam Ferda'yı bulmadan bizim yakamızdan düşmeyecek. Hepsi senin yüzünden.

Barış: Benim yüzümden bir de! Doğru. Başımıza bela olan o kadınla ben aldattım seni! Muhteşemsin!

Büge: Evet, sen aldatmadın ama sen öldürdün.

Barış: Ben sırrımızı saklamaya çalışıyordum.

Büge: Sırrımız diye bir şey yok. Senin sırrın.

Barış: Sen hayırdır ya? Hafıza kaybına mı uğradın savcı gibi? Altı aydır benimle birliktesin. Yani bu oyuna sen de ortaksın.

Barış: Ayrıca o adam Ferda'nın tırnağını dahi bulamaz. Ama kazayı senin yaptığını biliyor. Yani tatlım her şeyin sorumluluğunu bana yüklemeden evvel biraz da kendi yaptıklarına bak istersen.

Büge: Sen manyaksın!

Barış: Manyağım, evet. Senin manyağınım. Senden başka kimsem yok çünkü.

(01:55:00 01:57:15)

Barış: Şu tipini s*kt*ğ*m yaralı yanak kimmiş, öğrenebildin mi?

Sasha: 'Not yet'.

Barış: Nazlı'dan haber olsa zaten arardın.

Sasha: Onun üzerinde çalışıyorum. Şu içeridekini de zevkle halledeceğim bir ara, haberin olsun.

Barış: Savcı ne âlemde...

(Barış, Fırat'ı görür. Telefonu kapatır, yanına gider.))

Fırat: Güzel mekân. Özlemişim.

Barış: Mezeleri beraber seçseydik.

Fırat: Otur, bir şey yapmayacağım.

Barış: Tövbe tövbe!

Fırat: Ne haber, Barış?

Barış: Daha belli değil.

Fırat: Belli. Bugün belli.

Barış: Dur, tahmin edeyim. Kızımı versene diyeceksin.

Fırat: Hayır. Bunu çok dedim. Kızımı vereceksin.

Barış: Ne o, sokak röportajında mıyız?

Fırat: Oynat.

Barış: Haa, video! Ne o? Komikli videolardan mı var?

Fırat: Büge'nin yaptığı ama senin üzerine aldığın kazanın MOBESE videosu.

Barış: Nereden buldun bunu?

Fırat: Eğer bana kızımı geri vermezsen davanın savcısına bunu izleteceğim. Büge içeriye girecek. Duydun mu? Davada sahtekârlık da var. Medya bununla ilgilenmek isteyecektir ama en önemlisi baban ne der? Düşündün mü?

Barış: Yapamazsın.

Fırat: Yaparım.

Barış: Yapmazsın.

Fırat: Öyle bir yaparım ki!

(01:59:53 02:00:53)

Barış: Nazlı bende değil diyorum. Niye anlamıyorsun?

Fırat: Senden başka kim kaçıracak kızımı?

Barış: Yahu bak Nazlı bende değil gerçekten. Biz de arıyoruz. İnanman için ne yapayım?

Fırat: Barış kızım senden başkasında olamaz. Beni burada delirtme.

Barış: Bu memleketteki tek kötü adam ben miyim?

Fırat: Sen bilirsin. Yesari Ailesi'nin bir skandalı daha olsun madem. Ne olacak!

Barış: Fırat! Yapma. Bende değil diyorum.

Fırat: Büge'yi önemsiyorsun. Suçu üstlenmişsin. Benim gibi. Büge'yi kendi ellerinle hapse göndereceksin. Duydun mu? Benden günah gitti.

Barış: Fırat, yapma.

Fırat: Bana kızımı geri ver.

Barış: Lan bende değil!

(02:08:25 02:11:30)

Barış: Fırat! Savcılar! Ve Nazlı!

Fırat: Sakın! Sakın!

Barış: Nazlı ne haber?

Fırat: Sakın!

Barış: Savcılar siz hayırdır ya burada? Tahir Bey, siz mahkemede müebbet verdiğiniz arkadaşınıza şu an kaçması için yardımcı mı oluyorsunuz? Nedir?

Tahir: Savaş Bey sizin burada ne işiniz var?

Fırat: Tahir, dikkat! Sakın! Dikkat!

Sasha: 'Relax' Sayın Savcı'm.

Fırat: Tahir, yapma.

Tahir: Ben, Cumhuriyet Savcısı'yım. Ne yaptığını sanıyorsun sen?

Sasha: Hadi!

Fırat: Tahir, git. Git!

Sasha: Geç!

Barış: Savcım.

Fırat: Sakın korkma. Buradayım, tamam mı babacığım? Sakın korkma. Sakın bakma. Sakın, sakın. Buradan gideceğiz. Duydun mu beni? Bana bak bakayım. Beraber. Elini tutacağım, buradan çıkıp gideceğiz. Sen çok cesur bir kızsın. Tamam mı babacığım? Aferin sana. Tut elimi. Kızımı alıp gideceğim.

Barış: Öyle mi? Nereye gideceksin?

Fırat: Sakın! Sakın! Barış, sakın! Sakın, ne olur! Yalvarırım! Sakın! Sakın! Ne olur yapma! Ne olur yapma! Yapmayın, ne olur! Sakın! Yapma! Yapma!