You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.
Ferda: Savaş? Sana diyorum. Savaş! Kaç ay oldu, Savaş? Bir kere bile aramadın beni. Asansörde karşılaşıyoruz, tanımamış gibi yapıyorsun.
Barış: Karım yanımdaydı. Ne yapmamı bekliyordun?
Ferda: Öyle mi? Karın çok umurunda sanki! Kaç kere mesaj attım, haber gönderdim sana.
Barış: Cenazemiz vardı. Kardeşimi kaybettim. Canımın yarısını. Ailem perişan hâldeydi. İşler bir yandan.
Ferda: Seni tanımasam inanacağım bu söylediklerine de sen kardeşini hiç sevmezdin ki. Arkasından neler söylüyordun. Nefret ediyordun ondan.
Barış: Sen niye buradasın?
Ferda: Seni özledim. Sen özlememişsin ama belli.
Barış: Niye canım? Ben de özledim. Belli olmuyor mu?
Ferda: Hem hasret gidermemiz hem çok önemli şeyler konuşmamız lazım. Yakında ortalık karışacak.
(Telefon çalıyor.)
Ferda: Alo? Evet, Ferda ben. Buyurun.
Barış: Sasha, sen, Ferda adında birini tanıyor musun? Savaş'ın zamazingosu.
Sasha: Neyi?
Barış: Manita yapmış bizimki. Adı, Ferda. Seninle önemli şeyler konuşmamız lazım, yakında ortalık karışacak, diyor. Kim bu?
Sasha: Tamam, hemen bakıyorum. Ferda, yok. Ferda diye biri kayıtlarımızda gözükmüyor.
Barış: Ne yap ne et, bunun kim olduğunu öğren. Önemli.
Sasha: Tamam, sen biraz daha bilgi toplamaya çalış. Ben araştırıyorum. Bulacağım.
Barış: Tamam.
Ferda (Mesaj): Acele bir işim çıktı ama akşam her zamanki mekânımızda yemek yiyelim. Öpüldün. Ferda.
Barış: Savaş Efendi'ye bak ya! Kim bilir bu daha ne haltlar karıştırdı. Yalnız Büge'yi aldatmasını hiç aklım almadı.
Sasha: Herkes aldatır. Toksik ilişkiler zamanı 'baby', niye şaşırıyorsun bu kadar?
Barış: Bu öyle basit bir kaçamak olayı değil ama. O kadında başka bir şey var. Bize gelen bu zarfların, kutularının altından Ferda çıkabilir.
Sasha: Öyle mi diyorsun?
Barış: Her zamanki yerde buluşalım. Nerede buluşuyor ki bunlar? Bulmamız lazım.
Sasha: Elimden geleni yapacağım.
Barış: Elinden gelmeyeni de yapsan. Kadın, benim Savaş olmadığımı anlarsa...
Sasha: Beş aydır tıkır tıkır işleyen planımız varken savcı, avukat tutuyor ve bir anda işler karışıyor.
Barış: Oğlum yavaş. Yavaş, tamam. Olabilir ama değil mi oynarken?
Barış: Aa!
Nazlı: Düşen yeri çikolata yiyerek düzeltebiliriz, babam hep böyle söyler.
Fırat: İyi günler Barış Bey.
Can: Baba ben salıncağa binebilir miyim?
Barış: Hadi.
Nazlı: Ben de, ben de.
Fırat: Dikkat et.
Barış: Sen hayırdır? Artık çocukları da mı karıştırıyorsun işin içine?
Fırat: Dünya senin etrafında dönmüyor? Kızımı parka getirdim.
Barış: Aa! Tesadüfe bak. Her gün benim oğlanı getirdiğim parka.
Fırat: İkimiz de biliyoruz ki o senin oğlun değil.
Barış: Sen hiçbir şey bilmiyorsun. Ne biliyorsun ki sen! Boş yapma!
Fırat: Güzel değil mi böyle Barış? Evler, arabalar, yatlar, katlar. Etrafında onlarca adam. Şehrin kralı gibi geziyorsun. Ama bir tane savcı görüyorsun, tırsıyorsun. Yüzümü gördüğünde ne hâle geldiğini öğrenmek ister misin?
Barış: Göreceğim ben senin yüzünü karşına çıktığımda.
Fırat: Biz seninle asla karşılaşmayacağız. Ha, duruşmada karşılaşacağız. Müebbet isteyeceğim.
Barış: Ayıpsın be savcı. Aldırırız sana bir müebbet.
Fırat: Can. Ne kadar tatlı, akıllı bir çocuğa benziyor. Tıpkı babası gibi. Peki, amcasının babasını öldürdüğünü öğrense? Ha? Sence nasıl bir tepki verir?
Barış: Sana karşıma çıkma dedikçe elinde bir b*k yokken burnumun dibinde bitiyorsun. Bilmediğin konularda ahkâm kesme savcı. Benden de oğlumdan da uzak dur.
Fırat: Oğlundan? Sırf o çocuğun geleceği daha parlak olsun diye seni içeriye tıktıracağım, biliyor musun?
Barış: Sen beni içeri falan tıktıramayacaksın da dikkat et ava giderken avlanma.
Fırat: Bu böyle devam edecek zannediyorsun, değil mi? Ha? Etmeyecek. Yargılanacaksın. Bugüne kadar ne yaptıysan hepsinin hesabını teker teker soracağım senden.
Barış: Hatırlamadığı sürece sıkıntı yok. Sen bana şu Ferda'yı çöz.
(Kapı vuruldu.)
Barış: Gel.
Ceyda: Pardon Savaş Bey, ben toplantınız olduğunu bilmiyordum. Programınızda yoktu.
Barış: Söyle Ceyda, vaktim yok.
Ceyda: İmzalamanız gereken evraklar vardı da onları getirdim ben.
Barış: Ver.
Ceyda: Buyurun.
(Barış adli tıptan cenazeyi alırken kendi imzasını attığını hatırlar.)
Barış: Siz kontrol etmiyor musunuz bu rakamları? Hatalı bunlar, düzeltin bunları!
Ceyda: CFO'muzun bugüne kadar hiç böyle hata yaptığı olmadı Savaş Bey.
Barış: Başlarım CFO'nunuza da CEO'nuza da! Herkes işini adam gibi yapacak! Hatalı diyorsam hatalı! Git düzelt öyle getir!
Ceyda: Emredersiniz.
Barış: Kusura bakmayın, ben biraz detaycıyımdır da.
Ceyda: Savaş Bey, oğlunuzun doğum günü için hediye alacaktınız. Hatırlatmamı istemiştiniz.
Barış: Teşekkür ederim Ceyda.
(Ceyda odadan çıkar.)
Barış: Of!
Sasha: Ne yapıyorsun?
Barış: Kahretsin!
Sasha: Ne?
Barış: Az evvel kâğıda Barış diye imza attım ben. Adli tıptan cenazeyi alırken de aynı imzayı attım. Ben nasıl yaptım lan bu hatayı?
Sasha: Tamam Barış, sakin ol. Bir şekilde adli tıptan o raporu alacağız.
Barış: Bak yanarız. Vallahi yanarız.
Sasha: Ah! Barış!
Barış: Bir an ya, bir an!
Sasha: Ferda Doğu.
Barış: Savaş'a bak sen. Hem manita yapmış. Hem de Meksika restoranında buluşuyorlar.
Sasha: Telefon algoritmasından en sık gittiği mekânlara baktım. Sonra restoranlar olarak filtreledim. Bu mekânda özel bir masası varmış. Çok sık gittiği bir mekânmış.
Barış: Meksika mutfağından da anlamazdı. İtalyancıdır o.
Sasha: Margarita aşkına her zaman Meksika.
Barış: Ben gidiyorum. Sen de çok uzaklaşma, sana ihtiyacım olabilir. Bu kadının ne yapacağı hiç belli olmaz.
Sasha: 'Okay'.
Barış: Hadi bakalım.
Barış: Özlemişim burayı.
Ferda: Öyle mi? O zaman kavuşmamıza.
Barış: Sen neler yapıyorsun, nasıl gidiyor?
Ferda: Bildiğin gibi aynı yerdeyim.
Barış: Değişen bir şey yok diyorsun, öyle mi?
Ferda: Pek yok.
Ferda: Ah! Savaş?
Barış: Efendim?
Ferda: Sen acı sevmezdin.
Barış: Acı mıydı bu ya? Ben ne yaptığımı biliyor muyum, Allah aşkına? Barbekü sos sandım.
Garson: Savaş Bey, uzun zaman oldu. Sizi burada görmek çok güzel.
Barış: Çok teşekkür ederim. Ama biz daha tatlı siparişi vermedik.
Garson: En sevdiğiniz tatlı Savaş Bey.
Barış: Bu ara biraz dikkat ediyorum da insülin direnciyle ilgili.
Garson: Peki, nasıl isterseniz.
Ferda: Kalsın lütfen.
Barış: O kalsın. Şunu değiştirebilir misiniz? Yanlışlıkla acı koydum da.
Garson: Tabii ki efendim.
Ferda: Evet. Şahane.
Ferda: Sanki beş ay değil de beş yıldır görüşmüyormuşuz gibi geliyor.
Barış: Anlamadım?
Ferda: Yani bir tuhafsın. Savaş gibi değilsin.
Barış: Haklısın. Eski ben değilim artık. Beş ayda hayatım mahvoldu resmen. Kardeşimin davası, intiharı, şirketin başına geçmem.
Ferda: Herkes geri dönmeni bekliyor.
Barış: Öyle mi?
Ferda: Evet. Sana ulaşmaya çalışmışlar ama geri döneceğini ileteceğim. Savaş, bir şey söylemeyecek misin?
Barış: Hayat iş konuşmak için çok kısa. Çok özledim seni.
Sasha: Nazlı'yı bulamamış olabilirler ama ellerinde hayatta olduğuna dair de herhangi bir kanıt yok.
Barış: Bırak o geri zekalı savcının beraat etme ihtimalini müebbet dışında ceza almasına bile beni deli ediyor! Hayatım onun yüzünden mahvoldu!
Sasha: Onun hayatı da cennet sayılmaz şu an, senden çok daha kötü durumda.
Barış: Onun yanında işe başla istersen?
Sasha: Hayır.
Barış: Al buyur, İti an çomağı hazırla. Müdür arıyor. Efendim müdür? Ne? Savcı eve mi götürülüyor?
Barış: Evet?
Sasha: İyi haber. Adli tıptaki adamamız dönmüş.
Barış: Güzel. Orada buluşalım. Benim de sana iyi haberlerim var.
Dosyalar bunlar Savaş Bey.
Barış: Sizin bakmanız daha doğru olur Avukat Hanım.
Sasha: Yok.
Neye baktınız Avukat Hanım?
Sasha: Cenaze teslim formu yok.
Barış: Biri gelip almış olmasın?
Yani benim bir bilgim yok. Ben izindeyken biri gelip aldıysa bilemem.
Sasha: Teşekkürler.
Rica ederim.
Barış: Ben sana dedim biri beni çözdü diye. Biri bizi çözdü. O kutuyu, zarfları kim gönderdiyse buradan da o evrakı o aldı. Yanlış imzadan benim Savaş olmadığımı ispatlayacak. Kim bu şerefsiz? Bul bana onu Sasha, bul!
Sasha: Bağırma bana!
Barış: Ben sana bağırmıyorum! Kim bu o***** ç*****?
Barış: Hadi üfle.
Büge: Biraz daha.
Barış: Bravo.
Tomris: Aferin oğluma.
Barış: İyi ki doğdun.
Büge: İyi ki doğdun Can'ım.
Barış: Bak bakalım beğenecek misin?
Can: Baba, bunu çok istiyordum. Yaşasın!
Barış: Güle güle kullan.
Tomris: Barış amcan ne güzel bir hediye almış sana öyle.
Barış: Öpsene oğlum babaannenin elini.
Tomris: Ben öptürmem elimi falan. Oğlum, ben o kadar yaşlı mıyım? Gel kuzum gel, bir sarılayım sana. Ee, ne biçim bir doğum günü bu? Hani nerede müzik? Ben müziksiz hayata hayat demem. Aşk olsun çocuklar. Kafa karışıklığına en iyi ilaç müziktir.
Zahit: Tomris, kapat o müziği!
Tomris: Ama Zahit! Hayır efendim kapatmayacağım. Dans edeceğiz biz.
Zahit: Bak, bu da senin.
Barış: Yavaş yavaş.
Can: Çok güzel!
Zahit: İyi doğdun Zahit Can. Ömrün boyunca sana mutluluklar dilerim. Ailene layık olmaya çalış. Hoş bizim ailede bir tane çürük elma çıktı ama. Ama biliyorum ki sen baban gibi çalışkan adam gibi bir adam olacaksın.
Barış: Efendim?
Sasha: Aradığımız adamı buldum.
Barış: Müthiş. Kimmiş? Aradığımız profilde birisi mi?
Sasha: Hayır. Adam polis. Polismiş yani. Açığa alınmış.
Barış: Çok güzel.
Sasha: Asıl bomba Fırat Bulut'un yakın mesai arkadaşı. Senin cinayet dosyanda birlikte çalıştığı Başkomiser Zafer.
Barış: Ne diyorsun? O kadar yetenekli, öyle mi?
Sasha: Adamla ilgili her şeyi attım sana bakarsın, tamam mı?
Barış: Tabii.
Sasha: Ee, ne yapıyoruz?
Barış: Bence kendisini işe alalım.
Sasha: Ne zaman?
Barış: Hemen başlasın işlemler.
Barış: İnsan kaynakları baba. Önemli bir pozisyon için birini işe alacaktık da. Eleman bayağı yetenekli biri çıktı.
Zahit: Peki.
Barış: İyi ki akşam yemeğine kalmadım. Deli ediyor bu adam beni.
Büge: Öyle konuşma, baban o senin.
Barış: Benim babam falan değil o. Hiçbir zaman da olmadı. Savaş'ın babası o.
Büge: Sen babanın bilmediğini mi zannediyorsun?
Barış: Saçma saçma konuşma Allah aşkına, zaten gına geldi Savaşlıktan.
Büge: İyi madem Barış'a dön o zaman. Madem bu kadar çok seviyorsun kendini, yap. Yapabiliyorsan tabii.
Barış: Hadi!
Büge: Üf! Telefonumu unuttum.
Can: Baba, senin hediyen de çok güzel.
Ailesini katleden Savcı Fırat Bulut müebbet hapis cezasına mahkûm edildi.
Barış: Yalnız değilsin savcı. Bak, ben de mahkûmum. Bütün insanlar mahkûm. Kimi özgürlüğe kimi köleliğe.
Sasha: Hadi, hazırlan.
Barış: Dur. Savcı 'and chill' yapıyoruz şurada.
Sasha: Ferda'yla buluşacaksın. Duşunu al, tıraşını ol, karına yalanını söyle.
Barış: Bu aldatan kurumsal adam olmak da ne sıkıcı. Bunun bile planlı olması lazım.
Barış: Büge, akşama beni beklemeyin hayatım. Toplantım uzadı.
Barış: Bizimki nasıl?
Sasha: Biraz kırgınlığı vardı ama iyi şimdi.
Barış: Hadi ben kaçtım.