You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.

Baris Yesari Transcripts: Mahkum S1E2 (TR)

(03:30 05:20)

Doktor: Maalesef hastayı kaybettik. Hemşire Hanım, ölüm saatini yazın.

Barış: Barış, Barış, Barış!

Doktor: Savaş Bey başınız sağ olsun.

Fırat: Doktor Bey otopsi için adli tıbba yollanması gerek. İntihar mı, değil mi emin olmak zorundayım.

Barış: Ne demek intihar mı, değil mi? Sen daha mektuba el yazısı analizi yaptırmamışsın bir de benim karşıma gelmiş, burada küstah küstah...

Barış: Bakın, benim burada canım gitmiş. Biraz saygı.

Fırat: Anlıyorum, başınız sağ olsun ama kardeşiniz bir cinayet zanlısıydı unutmayın. İşimi yapmaya çalışıyorum.

Barış: Bu benim kardeşimi ikinci kez öldürmek demek. Buna izin veremem. Anlıyor musunuz?

Fırat: Alo? Bana bak. Barış Yesari öldü. Otopsi için gereken ne varsa başlatın hemen. Ne? Gerek yok. Buradan ayrılmayacağım.

Barış: Yazıklar olsun.

(05:50 08:15)

Barış: Baba.

Zahit: Savaş.

Barış: Efendim baba?

Zahit: Kardeşin gerçekten öldü mü?

Barış: Evet baba.

Zahit: O zaman iyi. Ailemiz için en hayırlısı buydu. En çok da senin için.

Zahit: Siz bir elmanın iki yarısı gibiydiniz. Ama o senin gibi değildi. Çürüktü. Ailenin şerefini beş paralık etti. Bu ailede Barış diye biri hiç olmamış gibi davranacağız. Her şeyi unutacağız.

Barış: Peki baba.

Zahit: Savaş ben bu şirkete ömrümü verdim. Yesari soyadı artık sana emanet. Git ve çalışmaya devam et.

(08:40 09:38)

Tomris: Barış? Neden gözlük taktın oğlum? Savaş'ın gözlüklerini mi kıskandın?

Hemşire: Tomris Hanım, o zaten Savaş Bey.

Tomris: Benim oğlumu, benden daha iyi mi bileceksin kızım?

Tomris: Barış bu. Barış'sın sen. Çocukken de böyleydi bunlar. Ne zaman birinin bir şeyi olsa öbürü de aynısından isterdi. Sen Barış'sın.

Barış: Barış'ım, Barış'ım anne.

Tomris: Neden geç geldin? Neden daha erken gelmedin? Annen özledi seni.

Barış: Gel annem gel.

Barış: Kötü haberi anneme sakın söylemeyin.

Hemşire: Peki Savaş Bey.

(09:39 10:05)

Fırat: Savaş Bey, teşhis için adli tıbba siz mi geleceksiniz?

(Barış kafasını sallar.)

(10:10 12:20)

Yatan Barış Yesari mi?

Barış: Evet

Şuraya bir imza. Otopsi ancak yarın çıkar. Savcı'm sen parmak izi testi istemiştin. Alalım.

Fırat: Mektupta cinayeti itiraf etmiş ancak dosyamızda olması şart.

Parmak uçları feci zarar görmüş. Bu durumda parmak izi alamayız.

Fırat: Kimliğini tespit etmemiz şart.

DNA testi yapacağız.

Fırat: Tek yumurta ikizlerinde DNA'lar aynı. İşe yaramaz.

Tek yumurtaydı, değil mi? Pardon. Bu durumda ne talep edersiniz Savcı'm?

Fırat: Parmak izi testi.

Savcı'm söyledim ya, parmak uçları feci hâlde.

Fırat: O zaman Savaş Bey'den alırız. Tek yumurta ikizlerinin DNA'ları aynı ancak parmak izleri farklı.

Tersten yapalım diyorsun yani kimlik tespitini.

Fırat: Aynen öyle. Tabii Savaş Bey için de uygunsa.

Barış: Siz nasıl uygun görürseniz Sayın Savcı'm.

Sağ baş parmağınızı alayım. Otopsiyle birlikte sonuçlar yarın çıkar.

(14:18 14:45)

Savaş Yesari'nin parmak iziyle aynı. Ceset Barış Yesari'nin.Grafoloji bilirkişi raporuna göre intihar mektubundaki el yazısı da ona ait. Olay intihar.

Fırat: Başından beri yanlış yoldaydım.

Ölüm nedeni, düşmeye bağlı çoklu kırıklar ve düşük kan basıncından kaynaklanan şok.

Fırat: Kafatasındaki kırık?

Düşerken çarptığını tahmin ediyorum.

(15:00 15:40)

Barış: Günaydın.

Fırat: Günaydın.

Barış: Kardeşimi almaya geldim. Cenazesini. Ee, Savcı Bey sonuçlar çıkmış herhâlde. Acılı günümüzde canımızı sıktığınıza değdi mi?

(15:50 17:05)

Savaş Bey?

Barış: Kardeşim için geldim.

Hoş geldiniz. Kardeşinizin kimliği doğrulandı.

Barış: Biliyorum. Çok teşekkür ederiz Doktor Bey.

Raporda da yazdım. Parmak uçları bu hâle geldiyse son ana kadar kendisini aşağı atmamak için direnmiş olabilir. Bir detay daha var. Savcı Bey'e aktaracaktım ama çıktılar. Kardeşiniz gözlük kullanıyor muydu? Yüzünde gözlük izleri tespit ettik.

Barış: Gözleri bozuk değildi. Ama güneş gözlüksüz dolaşmazdı. Kapalı mekânlarda bile. Onu görebilir miyim?

Tabii.

Barış: Onunla biraz baş başa kalabilir miyim?

Tabii.

(17:10 18:45)

Barış: Ne haber? Oğlum, sen olmak aşırı sıkıcı yalnız. Haberin olsun. Niye yaptın lan bunu kendine? Gerçi doğru diyorsun. Ben kendi kafama göre yaşadım da ne oldu? Ee, moruk? Hangimiz öldük şimdi? Sen mi ben mi?

(18:50 19:35)

Barış: Yesari ismi tam 42 yıldır bu ülkede güzelliklerle anıldı. Ta ki geçen gün yaşadığımız acı olaya kadar. Böyle acı bir olayla ülke gündemine geldiğimiz için bütün Türkiye'den özür diliyoruz. Yesari Şirketler Grubu, şiddete karşı duyarlılığın geliştirilmesine ve aynı zamanda ülkemizin sorunlarına kayıtsız kalmayarak çözümün bir parçası olmaya gayret gösteriyor. Bu yıldan itibaren her yıl kadın hakları için 50 milyon dolar bütçe ayıracağız. Hukukun vazgeçilmez üstünlüğüne inanmaya devam edeceğiz.

(29:20 30:10)

Barış: Dün yoğundum biraz arayamadım. Nasıl savcı?

Müdür: İyi. Ben de şimdi ona bakmaya iniyordum avluya.

Barış: Bir durum mu var?

Müdür: Yok, öyle önemli bir durum yok.Yani bir kavgaya karışmış da. Kavga bile sayılmaz, itiş kakış.

Barış: Müdür!

Müdür: Savaş Bey, sesim geliyor mu? Burada bazen çekmiyor da.

Barış: Savcı iyi mi?

Müdür: İyi, iyi. Maşallahı var. Dedim ya küçük bir itişme kakışma.

Barış: Biz seninle ne konuştuk? Savcının kılına zarar gelmeyecek demedim mi?

Müdür: Evet, efendim.

Barış: Bakın bu şerefsiz benim canımın yarısını, kardeşimi intihara sürükledi ve ben hâlâ onun yaşamasını istiyorum. Çünkü ölüm onun için kurtuluş olur.

(31:00 32:45)

Büge: Bunu niye yapıyorsun?

Barış: Neyi?

Büge: Adam aylardır içeride niye hâlâ her gün arayıp durumunu soruyorsun?

Barış: Savaş’ın yerine geçtiğimi senin dışında bilen tek kişi o olduğu için olabilir mi?

Büge: Yapma Allah aşkına. Bu adam hafızasını kaybetmedi mi? Bütün ülkenin cani dediği bir meczuptan mı çekiniyorsun? Bırak peşini.

Barış: Bırakmam. Bırakamam.

Barış: Çok sıkıştırdı beni. Kendini ne zannediyorsa. Beni bu kadar sıkıştırmasa belki Savaş hâlâ hayattaydı.

Barış: Daha da önemlisi onda bana ait bir şey var. Tıpkı bende sana ait bir şey olduğu gibi.

Barış: Babam vakfın gecesini sorup duruyor. Her şeyin en güzelini yapacağından hiç şüphem yok.

(38:40 39:00)

Müdür: Hoş geldiniz Savaş Bey. Ne güzel bir sürpriz bu böyle. Nasılsınız, iyi misiniz?

Barış: Daha belli değil.

Barış: Hâl hatır sormaya gelmedim.

Barış: Savcının hâlini kendi gözlerimle görmek istedim.

(40:03 40:12)

Barış: Konuştuğumuz gibi. Kılına zarar gelmesini istemiyorum.

(59:29 59:40)

Barış: Akşam uğrar, alırım seni o zaman. Bu zamana kadarki en önemli yemek bu. Bu işi almam lazım.

Büge: Benim işim var ama gelemem.

Barış: Ne yapayım, iptal et. Adam karısıyla geliyormuş.

Büge: İyi, peki.

(59:50 01:00:45)

Barış: Akşama hazır mıyız?

Sasha: Kulaklığını şarj et, gerilme. Günlerdir bu yemeğe hazırlanıyoruz. Hiçbir sorun çıkmayacak. 'Relax baby'.

Barış: Bayılıyorum sana.

Sasha: Cezaevinde ne yaptın? Savcının durumu nasıl?

(Zahit odaya girer.)

Barış: Babacığım akşam yemekte görüşürüz diye umuyordum.

Zahit: Savaş, akşama bir hata istemiyorum. Bu adamlara çok emek verdim ben.

Barış: Biliyorum baba.

Zahit: Sen içki mi içtin? Çalışırken ağzına koymazdın.

Barış: Yalnızca bir kadeh baba.

(01:03:40 01:05:38)

(Fırat vücuduna kazıdığı numarayı arar.)

Fırat: Hadi aç, aç! Alo? Alo, kimsiniz? Cevap ver, kimsin? Ben, Cumhuriyet Savcısı Fırat Bulut. Kimsin? Cevap ver, kimsin? Nazlı? Nazlı, kızım?

(Barış telefonu kapatır.)

Savaş Bey bu projeye gerçekten çok iyi hazırlanmışsınız. Buraya gelirken acaba mı diye düşünmüştüm ama tüm soru işaretlerime cevap verdiniz. Yalnız bir şeyi merak ediyorum. Bu proje hayata geçince 5+5 yıldaki kâr hedefiniz nedir?

Sasha: 478 milyon dolar hedefliyoruz. Ama ilk beş yılda maliyet giderlerini düşürüp son beş yılda bu kârı 20.7 milyon arttırabiliriz. Barış? Barış! Beni duyabiliyor musun?

(Barış, Büge'nin koluna dokunmasıyla kendine gelir.)

Zahit: Oğlum cevap versene beyefendiye.

Barış: Bir ayrıntıyı düşünüyordum da affedersiniz. Yanlış bilgi vermek istemedim. Kâr hedefimiz 478 milyon dolar. Ancak ilk beş yıl maliyet giderlerini kısabilirsek son beş yılda kârımızı yaklaşık 20.7 milyon çoğaltabiliyoruz.

Ne diyorsunuz, müthiş!

Zahit: Oğlum dersini iyi çalışır.

O zaman hayırlı olsun.

Sasha: Aferin.

(01:06:33 01:13:55)

Büge: Ne oldu öyle toplantıda bir anda?

Barış: Bir şey olduğu yok ya. Boş ver şimdi yemeği. Gidip bir yerlerde kutlayalım mı bunu?

Büge: Saçmalama. Ben sadece eve gitmek istiyorum.

Barış: Ya ne var? Gidelim, bir yerlerde kafa dağıtalım. İşi kutlayalım.

Büge: Beş ay önce ne konuştuysak hâlâ o geçerli? Tamam mı? Ben senin rolünü kusursuz bir şekilde oynaman için varım, hepsi o.

Büge: Yani bu ne demek? Şu demek. Ben senin karın değilim, arkadaşın değilim. Çalışanın hiç değilim. Zaten bizim hayatımızda kutlanacak hiçbir şey yok.

Barış: Hâlâ aynı öfke. Yavrum biz bir aileyiz. Bizim bir çocuğumuz var. Birlikteyiz, herkes bize bayılıyor. Bence çok iyi götürüyoruz. Hiç mi bir şey değişmedi?

Büge: Değişmedi, değişmeyecek. Çünkü niye, biliyor musun? Sen kardeşinin, yani benim kocamın katilisin.

Büge: Ne yapıyorsun, Barış ya! Ne yapıyorsun? Doğru düzgün kullan şu arabayı. Barış ne yapıyorsun ya? Öldürteceksin bizi. Manyak mısın? Ne yapıyorsun?

Barış: Ne var yavrum, katil değil miyim ben?

Büge: Allah aşkına ne olur doğru düzgün kullan şu arabayı. Ne olur! Barış! Allah'ım ya Rabb'im!

Barış: Bu kadar korkuyor musun gerçekten?

Büge: Bu kadar korkuyor musun diyor manyak!

Büge: Düzgün kullan şu arabayı. Ne olur. Barış! Allah'ım ya Rabb'im! Yavaş! Ne yapıyorsun?

Büge: Yeşil yandı. Sana diyorum, yeşil yandı. Ne yapıyorsun Barış allah aşkına? Yeşil yandı diyorum, yürüsene.

Büge: Tamam, anladık. En büyük ruh hastası sensin. Tamam, yürü artık.

Barış: Hatırlamadın değil mi?

Büge: Neyi hatırlamadım değil mi?

(Barış kornaya basar.)

Büge: Neyi hatırlamadım değil mi? Kes şunu! Ne yapıyorsun!

Flashback Büge: Kes şunu! İyi misiniz? İyi misin?

Barış: O an fark ettim. Daha önce kimse gerçekten bana iyi misin diye sormamış. Çok güzel güldün sonra, çok. Dünya çok daha güzel bir yer oluyor sen gülünce.

Barış: Şimdi katil diyorsun bana. Zaten benim olan bir şeyi geri aldım diyelim. Sen, zaten benimdin Büge. Sen zaten benimdin. Hâlâ benimsin. Bir şey değişmedi ki.

Büge: O yüzden mi bırakıp gittin beni? Benim sana nasıl ihtiyacım vardı biliyor musun? Bir kere bile aradın mı? Bir kere bile arayıp iyi misin diye sordun mu sen bana?

Büge: Sen yoktun. Tamam mı? Sadece Savaş vardı. Çok sevdi beni. Âşık oldu bana. Bana bu hayatı Savaş verdi. Yani bu bizim hayatımız, senin değil. Sen hayatını geri falan alamadın, tamam mı? Sen sadece yakalanmamak için kardeşini öldürdün.

Barış: O da benim ölümümü izledi yıllarca. Ruhumu öldürmelerine ses çıkarmadı, izin verdi. Nasıl oluyor da bir insanın ruhunu öldürmek bedenini öldürmekten daha az suç sayılıyor.

Barış: Dünyanın bütün... Kanunlarla yazmalılar bence. Bir çocuğun ruhunu öldürmek de cinayettir! Anlıyor musun? Cinayet. Hiçbir şey demedi, hiç. Hiç sesini çıkarmadı, hiç.

Barış: Ne olur... ne olur yeniden sev beni. Ne olur. Sevmesen de bırakma. Bırakma.

(01:16:40 01:18:30)

Sasha: Yemeği yer yemez, uyudu.

Barış: Birimiz uyuyabiliyor hiç olmazsa.

Barış: Sasha, bu hiçbir haltı hatırlamayan savcı bu numarayı nasıl hatırladı? Bugün yanında bir avukat kız vardı. Onunla bir ilgisi olabilir mi?

Sasha: Avukat ne yapabilir ki? Cezaevinden aranmışsın zaten, sinyal oradan geliyor.

Barış: Bugün gördü beni. Gözlerimin içine baktı böyle uzun uzun. Hatırlamadı.

Barış: Numarayı nasıl hatırladı bu? Bu savcı, numara yapıyor olmasın?

Sasha: Adam Eski Cumhuriyet Savcısı, unutmamak lazım.

Barış: Hatırladın mı yoksa beni, Fırat Bulut?

(01:20:40 01:21:25)

(Barış mezarlıkta)

Barış: Herkes ölmüş ya.

Barış: Kusura bakma 'bro'. İnsan kendi mezar taşına bakınca bir tuhaf oluyor. Kıskanma oğlum. Benim mezar taşımda da senin adın yazacak.

Barış: Savaş, rahat uyu. Hayatın benimle daha güzel.

(01:22:10 01:22:25)

Fırat: Şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Hiçbir şey kanundan daha üstün değildir. Şimdi gideceğiz Barış Yesari'yi tereyağından kıl çeker gibi alacağız. Ortalık karışacak.

(01:23:50 01:24:25)

(Zahit Barış'ı arar.)

Barış: Buyursunlar babacığım.

Zahit: Savaş. Savcı, seni almaya geliyor. Dikkatli ol. Sakın bir yanlış yapma.

Barış: Ceyda, benim Büge'yle acil buluşmam lazım. Sen beyefendileri otellerine yerleştirirsin. Hayırlı olsun tekrar.

(01:24:50 01:30:10)

Fırat: Barış! Barış! Barış! Evet, evet doğru duydun. Barış Yesari. Oyun bitti.

Fırat: Oyun bitti, Barış. Bak bakayım gözlerimin içine. Daha önce karşılaştığın adamlardan birine benziyor muyum hiç? Sana kaçamazsın dedim. Değil mi?

Barış: İlk ne zaman benden şüphelendin? Anlatsana biraz. Heyecanlı oluyor.

Fırat: Hiç boşa konuşma. Buradan çıkaracağım seni. Beraber gideceğiz. O parmak izini alacağım. Savaş olmadığını ortaya çıkaracağım. Bu oyun bitecek. Merak etme.

Barış: Sen yaparsın. İddialı adamsın sen. İnanırım. Karınla ne oldu? Arayı düzeltebildiniz mi?

Fırat: Konuş, konuş, konuş. Alacağım o parmak izini. İçeriye gireceksin. Ömrünün sonuna kadar oralardasın Barış. Başka bir ihtimal yok.

Barış: Savaş da aynısını söylemişti, biliyor musun? Ama yanıldı.

Fırat: Ben yanılmadım. Oyun bitti.

Barış: Emin misin?

(Barış ellerini kızgın boruya bastırır.)

Fırat: Manyak! Ne yapıyorsun?

Barış: Her zaman bir ihtimal vardır. Sen bak bakayım şimdi benim yüzüme. Daha evvel gördüğün adamlara benziyor muyum? Sen beni hiçbir zaman yakalayamayacaksın savcı. 'Never, ever'!

Barış: Anladın? Ah! Çok acıyor. Çok acıyor. Ah! Karakola gidelim mi?

(01:35:23 01:38:30)

Müdür: Savaş Bey, neden bir daha görmek istediniz bilmiyorum ama size söz verdik, gözümüz gibi bakıyoruz.

Barış: O yüzden mi meydan dayağı yedi?

Müdür: O kayınbiraderinin yüzünden oldu. İnanmıyorsanız kendim getireyim. Gözlerinizle görün.

(Cezaevi alarmı öter.)

Barış: Ne oluyor müdür?

(Fırat koridorda kaçarken Barış ile karşılaşır.)

Müdür: Ne yapıyorsun burada? Çabuk koğuşuna!

Barış: Savcı?

(Fırat, Barış'ın boğazını sıkar.)

Müdür: Dur! Dur, savcı! Gardiyan! Gardiyanlar!

Fırat: Benimle uğraşmaktan vazgeçin artık! Asıl beni gebertmeye çalışanlarla uğraşın!

Müdür: Tamam, sakin ol. Savaş Bey, iyi misiniz? Sakın bir şey yapmaya kalkma. Sakın! Olay nedir?

Mücahit: Müdürüm, revirde mahkûmlar dalmış buna. Bizim çocuklar da ayırmaya koşmuş. Onlardan da kaçmış manyak!

Müdür: Tamam, bırak beyefendiyi. Biz konuşalım.

Fırat: Ben böyle bir suç işlemedim diyorum size! Beni evime götürün! Evime gönderin beni!

Müdür: Bak, son kez uyarıyorum! İşleri zorlaştırma. Bırak beyefendiyi! Sen onun kim olduğunu biliyor musun?

Fırat: Kimse kim lan! Ha? Kimse kim! Ben böyle bir şey yapmadım! Eve gideceğim!

Bekir: Yeter artık! İnsanların canını yakmaktan vazgeç artık. Tamam mı?

Fırat: Bekir, bak anlamak istemiyorsun. Nazlı'ya ben kıymadım. Zeyno'ya ben kıymadım. Beni evime götür. Lütfen.

Bekir: Asıl sen anlamak istemiyorsun. Artık senin bir evin yok. Artık Nazlı da yok. Zeynep de yok. Bırak artık, tamam mı? Bırak.

(Fırat, Barış'ı bırakır.)

Müdür: Alın bunu! Alın!

Fırat: Bana onların yaşadığını söyle!

Gardiyanlar: Kes sesini! Hadi! Yürü!

Fırat: Bana onların yaşadığını söyle!

Müdür: İyi misiniz? Ambulans falan çağırayım mı? Bakın, çok özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim. Ben bunu o savcının yanına bırakmayacağım. En ağır cezayı vereceğim ona!

Barış: Sakın! Sakın. Hiçbir şey yapmanızı istemiyorum. Sakın hücreye falan atmayın. Ona iyi bakın, yeter.

(01:42:50 01:43:26)

Barış: Cezaevindeydim, şimdi çıktım hayatım. Sasha, savcı beni hatırlamıyor. Kesin bilgidir, yayalım.

Sasha: Oh, güzel haber. Ben de avukatını araştırdım biraz. Az önce savcının evine geldi.

Barış: O kızda bir çaylak havası var. Dava kala kala ona mı kalmış? Oy!

Sasha: Çaylaklar tehlikelidir. Özellikle gözlerinden ateş çıkan bir genç kadınsa.

Barış: Senden tehlikeli mi? Asansöre bineceğim ben şimdi. Hadi, haberleşiriz. Öptüm.

(01:43:35 01:45:00)

Barış: Büge! Büge! Can! Öldün sen Büge. Öldün sen Büge!

(01:45:20 01:50:41)

Büge: Gel anneciğim. Teşekkürler. Gel canım. Gel bakalım. Aferin.

Görevli: Ben size yardım edeyim.

Büge: Çok teşekkürler, sağ olun. Gel bakalım.

Barış: Pardon, pardon, pardon! Çok affedersiniz valizim yok benim, çok affedersiniz.

Görevli: Beyefendi, üzerinizde metal eşyalar kalmasın.

Barış: Valizim yok, uçak kaçacak.

Görevli: Tekrar geçin lütfen.

Barış: Ara abi, ara! Tamam, sağ olun. Gönder, gönder, gönder!

Can: Anne, babam ne zaman gelecek?

Büge: Gelecek aşkım, baban da hemen gelecek. Biz önden gidelim, o da gelecek sonra.

Barış: 'Yes'?

Sasha: Chicago'ya uçuyor. Sana da bilet aldım, uçuş kartını yolladım.

Can: Anne, ben çok susadım.

Büge: Anneciğim, son çağrı ama. Hadi bakalım, hadi bakalım.

Barış: Çok özür dilerim, çok pardon. Çok affedersiniz. Affedersiniz, affedersiniz! Kardeşim, uçağım kaçmak üzere. Teşekkür ederim. Çok pardon, çok pardon, çok pardon.

Can: Anne, ben çok susadım.

Büge: Tamam anneciğim, istedim. Hemen gelecek. Tamam mı? Biraz sabret.

Görevli: Buyurun efendim.

Büge: Çok teşekkürler. Sen içer misin? Ben sana içireyim mi?

Can: Ben kendim içebilirim.

Büge: Aferin, kendi içebilir benim oğlum. Aferin benim aşkıma.

Barış: Ara, ara kardeşim ara! Tamam mı?

Görevli: Üzgünüm beyefendi, kapılar kapandı.

Barış: Nasıl?

Görevli: Maalesef alamam.

Barış: Benim binmem lazım uçağa.

Görevli: Saati kaçırdınız.

Barış: Hanımefendi, anlıyorum ama...

Görevli: Maalesef beyefendi, kapandı.

Barış: (Kızgınlıkla bağırır.) Pardon, çok pardon!

(02:02:10 02:02:25)

Zahit: Ne cehennemdeydiniz oğlum?

Barış: Babacığım çok özür dilerim. Can, son dakika arkadaşlarımı görmek istiyorum dedi. Trafiğe kaldık.

Zahit: Oğlum, insan bir telefonuna bakmaz mı? Öldüm meraktan!

Barış: Doğru söylüyorsunuz.

(02:04:35 02:09:30)

Cemre: Hadi ya, açıl artık!

Barış: Çok affedersiniz, iyi akşamlar.

Cemre: İyi akşamlar.

Barış: Rahatsız olmayın lütfen. Savaş Yesari ben.

Cemre: Cemre Uysal.

Barış: Ne kadar güzel şarkı söylüyorsunuz. Tebrik etmek istedim.

Cemre: Estağfurullah! Ama teşekkür ederim.

Barış: Biz sizinle karşılaşmıştık, değil mi? Cezaevinde.

Cemre: Evet.

Barış: Gençler için vakıf olarak biz bir rehabilitasyon programı hazırlıyoruz da. Onun için görüşmesi için gelmiştim.

Cemre: Öyle mi? Çok iyi düşünmüşsünüz. Yani gerçekten böyle şeylere ihtiyaç var orada. Benim de müvekkilim o cezaevinde tutuklu.

Barış: Öyle mi?

Cemre: Evet. Hatta burada onun dosyasıyla ilgileniyorum. Ama açmam gereken bazı videolar var, bir türlü açamadım.

Barış: Videoların uzantısını değiştirmeyi denediniz mi?

Cemre: Aslında birkaç şey denedim ama pek anlamadığım için videolardan, açamadım.

Barış: Ben halledebilirim isterseniz.

Cemre: Yok, gerek yok hiç.

Barış: Yok, hiç gerek yok. İki dakikalık bir iş. Şimdi... Sanırım oldu.

Cemre: Vallahi oldu. Çok sağ olun Savaş Bey.

Barış: Rica ederim.

(Fırat ifadesini okuyor.)

Fırat: Ben Fırat Bulut. Eşim Zeynep Bulut ve beş yaşındaki kızım Nazlı Bulut'u karımın beni aldattığından şüphelenip geçirdiğim cinnet sonucu öldürdüğümü itiraf ediyorum. On yıllık eşim Zeynep'in evlilik akdimize böyle hayasızca ihanet edişini öğrendiğim anda erkeklik onuruma yediremedim ve neye uğradığımı şaşırdım. O esnada kendimi kaybetmişim.

Barış: Ne varmış valizin içinde?

Cemre: Kızı. Ne yaptın sen savcım?