You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.

Baris Yesari Transcripts: Mahkum S1E20 (TR)

(00:10 06:05)

(Kapı vuruluyor.)

Barış: Boş ver, boş ver. Gelecekler zaten. Bu bizim son içkimiz.

(Kapı ısrarla vuruluyor.)

Büge: Barış! Barış!

Barış: Büge!

Büge: Allah allah!

Barış: Büge, içer misin şunu?

Büge: Ne yapıyorsun sen?

Barış: Bak, bu bizim birlikte içtiğimiz son şey. Tamam mı? Açma kapıyı. Aşkımıza. Özgürlüğe.

Sasha: Barış! Barış, aç kapıyı!

Barış: Hadi, iç.

Sasha: Aç şu kapıyı!

Barış: Sasha, git buradan!

Sasha: O zehri günü geldiğinde biz beraber içecektik! Bensiz ölemezsin!

Büge: Ölmek mi?

Sasha: Aç şu kapıyı!

Barış: Ölmek, ölmek değil o. Ölmek değil, kurtulmak o. Her zaman aşkımız için bir yer vardır.

Büge: Sen bizi zehirleyecek miydin?

Barış: O savcı beni yakalayamayacak!

Büge: Hayır, Barış! Barış, Barış, Barış dur! Ne yapıyorsun sen? Dur. Bir dur, bir dur!

Barış: Büge, bu dünyadan hiçbir canlı sağ çıkamayacak ki. Değil mi?

Büge: Peki, tamam. Sakin.

Barış: Ben sensiz yaşayamam.

Büge: Bensiz yaşamayacaksın. Bensiz yaşamayacaksın, ben de sensiz yaşayamam. Tamam mı? Ben de sensiz yaşayamam. Hiç ayrılmayacağız. Tamam mı? Hiç ayrılmayacağız. Ama bir dur. Daha ölmeyeceğiz, daha yaşayacağız. Tamam mı? Can'ı düşün. Oğlunu düşün. Kendine gel. Bana bak, şimdi burada bekle. Beni bekle. Ben, Sasha'yı alıp geleceğim. Tamam mı? Hiçbir şey yapma bekle.

(Kapı ısrarla vuruluyor)

Sasha: Barış, aç şunu! Aç şunu! Barış! Ne yapıyorsunuz siz ya?

Büge: Dur, sakin ol.

Sasha: İçtin mi?

Büge: İçmedi, hiçbir şey içmedi. Kimse hiçbir şey içmedi.

Sasha: İçmedi mi?

Büge: Hayır, sakin ol.

(Flashback)

Barış: Buraya kadar 'baby'. Gidiyorum ben.

Sasha: Barış ne olur bu akşam bende kal. Delilleri nasıl geri alabilirsin? Ne yapacağız? Bunu konuşmamız lazım.

Barış: Artık hiçbir şeyin önemi yok. O delilleri almak için her şeyimi verdim. Ama o kazandı, 'finito'.

Sasha: O kazandı, evet. Ama 'finito' falan değil. Şimdilik kazandı. İsterse delilleri çıkarsın ortaya seni tutuklasın. Biz bir yolunu buluruz. Biz hep bir yolunu bulmadık mı?

Barış: Ona teslim olmam demek benim için yolun sonu demek.

Sasha: 'Baby', ne olur. Lütfen, böyle şeyler söyleme. İsterse seni cezaevine tıksın. O geri zekalılar oradan kaçtıysa ben seni çok daha güzel kaçırırım.

Barış: Sasha, umarım yokluğum varlığımdan daha mantıklı olur. Gerçekten.

Sasha: Barış, lütfen. Lütfen! Tamam. Ben, acil durum için bir plan yapıyorum. Tamam mı? Tamam mı? Görüşürüz. 'I love you'.

(Flashback biter.)

(Telefon çalıyor.)

Büge: Alo?

Barış: Savcının beni yakalamasına izin veremem ki 'baby'.

Sasha: Biz o zehri beraber içecektik. Başka çaremiz kalmadığında, biz o zehri beraber içecektik! Bir daha sakın bana böyle bir şey yapma!

Büge: Barış, anne... anneni kaybetmişiz.

(12:53 13:00)

Fırat: Derya, Barış sıradan bir katil değil. Psikopat. Nereye kadar gidebileceğini tahmin bile edemezsin.

(13:40 15:45)

Zahit: Barış. Barış oğlum, Barış. (Zahit ağlıyor.) Barış, gitti. Gitti! Tomris! Annen öldü, Barış, annen öldü!

Barış: Nasıl oldu?

(Zahit, yalan söylüyor. Tomris'i Zahit öldürdü.)

Zahit: Eşyalarını almak için gelmişti. İki tane korumayla. Ben de... ben de veda konuşması yapmak için yanına çıktım. Tam konuşurken savcının haberini gördük. Görünce birdenbire rengi attı. Barış hapse giremez bu savcı onu hapse attıracak diye ağzında gevelemeye başladı ve heyecanlandı kalp krizi geçirdi. Ayaklarımın dibine yığıldı. (Yalan söylüyor.) Tomrisciğim bir evladını daha kaybetmeye tahammül edemedi. Tahammül edemedi Barış. Ama... Ama annenin ölümüne o savcı sebep. O Savcı Fırat sebep! Fırat sebep!

(24:10 25:20)

Sinyor: Nasıl böyle bir şey yaparsın Barış? Delilleri nasıl kaptırırsın sen ya?

Rafi: Efendim, sonunda büyük projeniz hayata geçti. Zahit Yesari'nin her şeyini aldınız.

Sinyor: Daha değil Rafi. Savcı eğer görevine dönerse ben her şeyi tam olarak almış sayılmam Rafi. Ne yapacak biliyor musun? Önce Barış'ı sonra beni indirmeye çalışacak. Elinde ve hafızasında benimle ilgili bir sürü delil var.

Rafi: Dilerseniz aksiyona geçebiliriz efendim.

Sinyor: Yok, yok, yok! Daha değil. Uzaktan takipte kalalım. Barış mutlaka Fırat'a son bir hamle yapacaktır.

Rafi: Sinyor.

Sinyor: Ne oldu? "Ünlü iş adamı Zahit Yesari'nin eşi Tomris Yesari hayatını kaybetti." İşte bu kötü oldu. Barış hiçbir şey yapamayacak.

(26:30 28:20)

Büge: Barış, beni çok korkutuyorsun. Bak, yani hapse girme ihtimalinde bile ikimizi birden öldürmeye kalktın saatler evvel. Şimdi annen öldü ama sen böyle put gibi duruyorsun. Ne ağlıyorsun ne bağırıyorsun ne bir şey yapıyorsun. Barış, bak, çok zor bir şey. Gerçekten çok zor bir şey. Yani ben anlıyorum seni. Ama böyle durman iyi bir şey değil Barış. İçine atmaman lazım. Acını yaşaman lazım. Yasını tutman lazım.

Barış: Büge, senin hiç annen öldü mü?

(29:15 31:55)

Barış: Anne. Anne, öldün mü hakikaten? Benim yüzümden oldu, değil mi? Ben Savaş'ı öldürmeseydim sen de ölmeyecektin, değil mi? Çok özür dilerim. Çok, çok. Bu fotoğraftan geriye sadece ben mi kaldım şimdi? Ha?

(Barış, Savaş'ı görüyor.)

Barış: 'Bro'?

(Barış, elindeki fotoğrafı düşürüyor. Tekrar Savaş'a baktığında Savaş' orada olmadığını görüyor.)

(32:10 35:10)

Sasha: Barış. Barış. Biliyorum, kendini suçlu hissediyorsun ama bıçak analize girdi. Sonuç çıkar çıkmaz alacaklar seni.

Barış: Hiç yüzünü güldüremedik biz onun. Ne babam ne biz. En çok o mutlu olmayı hak etmişti hâlbuki. Kuşum benim. Hep mutlu bir aile olacağımıza inandı. Hep. Ben evlat acısı yaşattım ona. Annem öldü lan benim. Annem öldü. Benim annem öldü.

Sasha: Biliyorum. Anlıyorum, acı çekiyorsun ama...

Barış: Neyi anlıyorsun lan? Neyi anlıyorsunuz lan? Benim yaşadığım şeyi sen nasıl anlayacaksın? Hiçbirinizin bir b*k anladığı yok. Annem öldü lan benim! Ben ne yapacağım? Sasha ben ne yapacağım? Ben onsuz nasıl yaşayacağım? Benim yüzümden öldü. Allah belanı versin Barış! Allah belanı versin!

Sasha: O zaman söz vereceksin Barış.

Barış: Çok özür dilerim anne! Çok, çok özür dilerim!

Sasha: Kendine bir şey yapmayacaksın, tamam mı? Tamam mı Barış?

Barış: Çok özür dilerim anne! Çok, çok özür dilerim! Ben ne yapacağım? Ben sensiz ne yapacağım? Ben ne yapacağım? Ben sensiz ne yapacağım?

(Büge, Barış'a sarılıyor.)

Barış: Ben onsuz ne yapacağım? İnsan annesiz nasıl yaşar?

(38:30 39:20)

Büge: Alo?

Sasha: Alo? Barış yanında mı?

Büge: Ne demek yanında mı? Senin yanında değil mi?

Sasha: Ben de seninle zannediyordum.

Büge: Sasha, bir şey mi oldu?

Sasha: Yok, bir şey yok. Sakin ol.

Büge: Yavrucuğum sakin olacağım da zaten çok kötüydü. Benimle bile bir kelime konuşmadı.

Sasha: Adli tıp sonuçları çıkacak birazdan. Kaçmış olabilir.

Büge: Gerçekten kaçsın Sasha. Ben artık ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi, hiçbir şey bilmiyorum. Yeter ki kendine bir şey yapmasın. Bak, ne olur. Nasıl yaparsın bilmiyorum ama ne olur bul onu. Bir şekilde bul onu Sasha.

Sasha: Elimden geleni yapacağım. Biliyorsun.

(43:00 45:00)

Sasha: Yapma!

Barış: Nereden çıktın be sen?

Sasha: Seni çok iyi tanıyorum.

Barış: Gider misin buradan? Ver şunu.

Sasha: Barış, yeter artık! Gel gidiyoruz! Yeter!

Barış: Sasha, Sasha! Ben kimseden kaçamam 'baby'! Hayatımı kendim bitirebilirim.

Sasha: Kaçmana gerek yok. Bıçaktaki kan Fırat'ın çıktı.

Barış: Nasıl Fırat'ın? Bak, zaten benim kafam gitmiş. Sen gerçek misin hayal misin?

Sasha: Hayal falan değilim. Kan Fırat'ın.

Barış: Sen mi yaptın?

Sasha: Keşke ben yapsaydım. Ama hapse girmeyeceksin.

(45:01 46:35)

Fırat: Hayır. Bu gerçek değil. Bıçakla oynanmış, Derya.

Derya: Fırat, mümkün değil. Kendi elimle götürdüm adliyeye delilleri.

Fırat: Kendi avukatım aynı bıçağı test ettirdi ve kan bana ait değil! Konuşsana! Kızımla geldim ben buraya. Emniyete kadar, öldürdün dediğiniz kızımla beraber geldim ben!

Asaf Başsavcı: Senin şimdi kızını öldürmedin diye karını öldürmeye hakkın mı var? Anlamadım ben.

Fırat: Ben yapmadım.

Asaf Başsavcı: Rapor ortada, ifade ortada. Hâlâ konuşuyor. Derya Hanım, gerekeni yaparsınız.

Fırat: (Tahir'e) Sen yaptın. Evet. Sen yaptın, değil mi?

Derya: Fırat.

Fırat: Sattın değil mi lan beni tekrar? Sen nasıl bir adamsın lan? Oğlum, nasıl bir adamsın? Kaç olacaktı? Kaç olacak, kaç? Duydun mu beni Tahir? Duydun mu? Duydun mu oğlum? Duydun mu? Oğlum, sende hiç utanma arlanma yok mu lan? Şerefsiz! İnandım oğlum ben sana. İnandım oğlum! Daha kaç kere satacaksın sen beni? Sen nasıl bir arkadaşsın lan? Nasıl bir dostsun oğlum sen? Yazık günah lan! Şerefsiz!

(48:15 50:00)

Zahit: Büge, biliyor musun? Tomris seni kızı gibi severdi. Hep bir kızı olsun istemişti. Sen çıktın karşısına.

Büge: Evet. Baba, annemin odasının boşaltılmasını istemişsiniz.

Zahit: Evet. Her gün o anılarla nasıl yaşayabilirdim ki? Yüzlerce acı tatlı anı. Büge, ben yaşlı bir adamım. Öyle kederi sizin gibi taşıyamam.

Büge: Tabii. Anlıyorum. Bir de baba, bir şeyi merak ediyorum. Annem bu eve senden ayrılmak için gelecekti. Seninle konuşmaya gelecekti yani. Siz konuşabildiniz mi?

Zahit: Evet. Geldi, konuştuk. Derdini anlattı. Ben de onu anlamak ve kabul etmek durumundaydım. Öyle de yaptım. Gitme diyemedim çünkü gidecekti. Ta ki savcının haberini görüp Barış için yıkılana kadar.

(52:20 55:45)

Tahir: Ben Tahir Terzi. Kamuoyunda geniş yankı bulan Zeynep Bulut ve Nazlı Bulut cinayetlerinin savcısıydım. Dosyada Fırat Bulut’un cinayetleri işlediği şeklinde delilleri düzenleyip, hüküm giymesine neden oldum. Herkes tarafından artık bilindiği üzere, Nazlı Bulut hayatta. Fırat Bulut’a karşı kişisel hırslarımdan dolayı Zeynep Bulut’u öldürdüm. Ardından kızı Nazlı Bulut’u kaçırıp onu tehdit ettim. Olayın aynı zamanda savcısı olmamdan ötürü delillerde düzenleme yapıp hüküm giymesini sağladım. İfademde de gördüğünüz ve HTS kayıtlarından da anlaşılacağı gibi cinayet saatinde oradaydım. Ardından, orada olduğumu kanıtlayan delili yok ettim. Tıpkı düzenlediğim kanlı bıçak gibi. Sayın Hâkim, Fırat Bulut suçsuzdur. Olayın tüm sorumlusu, ifademde de belirttiğim gibi benim.

(Flashback)

Fırat: Deliller adliyeye gitmeden önce Barış pislik yaparsa yani bıçak eline geçerse o zaman ne yapacağız?

Tahir: O zaman ben içeri gireceğim.

Fırat: Ne diyorsun oğlum sen?

Tahir: Bak sen Fırat Bulut olarak yeterince mücadele ettin kardeşim. Ama onları bir firari olarak yenemezsin ki. Senin tekrar Cumhuriyet Savcısı olman lazım. Adaletin karşısında değil, yanında olursan ancak onları alt edebilirsin.

Fırat: Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Böyle bir şey olmaz.

Tahir: Olur. Olur kardeşim. Zeynep’in cinayetinin savcısı bendim. Barış’ın yaptığı her şeyi sanki kendim yapmışım gibi anlatıp itirafçı olacağım. İşte o bıçaktaki delili düzenlemek, delil karartmak, yaptığım bütün hataları artık her ne haltsa hepsini anlatacağım. Tamam, Barış bugün hapse girmeyecek belki ama sen tekrar cumhuriyet savcısı olup onu içeriye atmak için savaşacaksın. Tıpkı eski günlerdeki gibi.

(Flashback)

(59:00 01:01:10)

Kadın: Sen Savaş Yesari’sin değil mi? Tarzın bayağı değişmiş.

Barış: Ben o değilim çünkü ondan.

Kadın: Yapma ya! Kimsin sen?

Barış: Daha belli değil. Senin adın ne? Dur, tahmin edeceğim. Etmeyeceğim.

Kadın: Neden?

Barış: Çünkü en son birinin adını tahmin ettiğimde başıma hiç iyi şeyler gelmedi.

Kadın: Yalnız mısın? Beraber takılalım mı?

Barış: Takılacak benim kadar yalnız birini bulamazsın. Ama çok özür dilerim, 'baby'. Ben çok âşığım birine. Sahipliyim yani, 'sorry'.

Adam: Hayırdır, bir problem mi var?

Barış: Aaa! Kim bu yaz dizisi jönü?

Adam: Kızım senin doğum günün için geldik, gelsene yanımıza. Kim bu?

Barış: Benden hoşlanmadı galiba. Sorar mısın, çok merak ediyorum, neyimi sevmemiş acaba?

Adam: Kardeşini sevmedim. Kızım, bunun kardeşi Barış Yesari. Kadın öldürdü, ondan sonra da gitti intihar etti. Başka adam mı kalmadı memlekette be?

Barış: Çocuk haklı sayılır. Rahmetli biraz psikopattı. Ama ben tatlı adamımdır aslında. Belki beni sever, söyle.

Adam: Ben en iyisi bizimkilerin yanına gideyim. Çok memnun oldum.

Barış: Bana bak lan, sen de kardeşin gibi psikopat mısın nesin bilmiyorum o kıza dokunursan (bip)! Tamam mı?

Adam: Sen benim anneme mi küfür ettin?

Barış: Duymuyor musun oğlum? Duymuyor musun? Ne içiyorsun? Ruh hastası!

(01:02:15 01:05:15)

Barış: Kompleks yapıyor değil mi?

Adam: Ne yapıyorsun lan sen? Manyak mısın oğlum?

Barış: Pisuarlar bomboş, niye burada yapıyorsun lan?

Adam: Abi özür dilerim. Tamam, tamam.

Barış: Yapıyorsunuz sonra özür diliyorsunuz a**** k******! Bir taneniz de deyin ki abi ben yaptım. Ulan Fırat kadar olamadınız be!

Adam: Abi, gerçekten özür dilerim. Ben o niyetle söylemedim.

Barış: Ne niyetle söyledin? Ne niyetle söyledin lan? Beni tanıdığına göre benim annemin öldüğünü de biliyor olman lazım. Ne demek istedin?

Adam: Abi gerçekten ben annenizin öldüğünü falan duymadım, bilmiyorum öyle bir şey.

Barış: Duymadın mı? Dön ulan. Duymadın mı?

Adam: Abi...

Barış: Sen benim annemin öldüğünü duymadın mı?

Adam: Abi...

Barış: Tamam, oğlum. Madem duymadın o zaman ben bunlardan bir tanesini alıyorum.

Adam: Abi...

Barış: Kullanmıyorsun.

(Barış, adamın kulağını kesiyor.)

(Adam çığlık atıyor.)

Barış: Van Gogh hangisini kesmişti lan? Sağ mı sol mu?

Adam: Yardım edin, kimse yok mu? Kimse yok mu?

Barış: Vardır. İllaki vardır. Mekân çok kalabalıktı. Ama artık dünya böyle bir yer moruk! Sen acılar içinde kıvranırken kimse kafasını çevirip bakmıyor.

Sasha: Ne yapıyorsun?

Barış: Ama burası erkekler tuvaleti, 'baby'.

Sasha: Ne yapıyorsun? Öldürme sakın, hiçbir şey yapma. Ver şunu bana, ver!

(Adam çığlık atıyor.)

Adam: Yardım edin!

Barış: Bir daha hiçbir duyduğun bir kulağından girip öbüründen çıkmayacak.

Sasha: Yürü gidiyoruz. Yürü.

Barış: Götür beni buradan.

(01:05:18 01:06:25)

Sasha: Telefonlarıma cevap vermiyorsun, mesajlarıma cevap vermiyorsun. Kendime gelmek istiyorum, kafamı dinleyeceğim dedin. Bu mu senin kafanı dinlemen?

Barış: Bu! Ben iyiyim böyle ya.

Sasha: Tabii. İyi hâlin bu mu senin? Şu hâline bak. Barış gibi giyinmişsin.

Barış: Çok affedersiniz, ben...

Sasha: Barış gibi davranıyorsun ve en önemlisi de savcının yarın göreve geleceğini unutuyorsun galiba.

Barış: Aaa! Savcı. Gelsin, gelsin tabii. Adam kaç aydır maaşından oldu. Günah.

Sasha: Barış, kendine gel. Kendine gel! Adam artık savcı! Seni yakalamak, içeriye tıkmak için elinden ne geliyorsa yapacak.

(Barış, Savaş'ı görüyor.)

Barış: 'Bro'?

Sasha: Barış!

(Barış, Sasha'ya bakıyor. Tekrar Savaş'a baktığında Savaş' orada olmadığını görüyor.)

Sasha: Yürü! Yakalanmak mı istiyorsun? Yürü!

(01:10:23 01:10:36)

Paşa: Fıro’m, Barış’tan haber var mı?

Fırat: Ortalıkta yok. Yakalanmayacağım zannediyor şimdilik. Bırak öyle zannetsin. Kendini en güvende hissettiği anda alacağım onu.

(01:11:00 01:15:07)

Barış: Günaydın. Ha, öyleli. Tamam, berbat bir adam olabilirim belki ama günaydın denmeyecek biri de değilim.

Büge: Ne yapmamı istiyorsun mesela Barış? Gerçekten günlerdir burayı otel gibi kullanıyorsun. Ne günleri? Haftalardır. Eve geldiğin yok. Arayıp sana hiçbir şey soramıyoruz, neredesin diyemiyoruz korkumuzdan. Gerçekten şu an mesela ne bekliyorsun? Koşup boynuna mı atlayayım?

Büge: Bak, bak bir dakika. Ben seni anlıyorum tamam mı? Anneni kaybettin ve hiçbirimiz, ben dâhil, senin kadar yaşayamayız bu acıyı ama hepimiz senin için buradayız. Ben senin için buradayım. Hadi beni boş ver, Barış. Can günlerdir baba diye sayıklıyor. Hiç mi için sızlamıyor?

Barış: Vallahi bir tane de böyle Barış var Büge Hanım. Yani zaman, mekân kavramı olmayan. Babasıyla o da tanışır. Ben çocuğumdan hiçbir şey saklamam. Beynimin karanlık dehlizlerine hoş geldiniz.

Büge: Çok etkileyici bir demeç. Ama ben bunu şu an hiç almadım. Çünkü ortada kabak gibi bir gerçek var, o da şu ki senin tedaviye ihtiyacın var. Bak gerçekten söylüyorum. Barış! Bundan önceki her şeyi bir kenara bırakıyorum. Bak, düşün. O olayların hepsini bir kenara alabiliyorum çünkü onlarda bile böyle karşıma aldığımda, konuşmaya çalıştığımda en azından iletişim kurabildiğim bir adam vardı karşımda. Şu an yok. Annenden sonra sen hiç sen gibi değilsin. Başka biri gibisin resmen. Kafanın içinde biri var senin ve ben bunu görebiliyorum. Anlıyor musun? Yani eğer istiyorsan bilmiyorum yurt dışına gidelim. Amerika’ya gidelim iyi gelir diyorsan.

Barış: Ben savcı işini halletmeden hiçbir yere gitmem. Ben onun karısını öldürdüm o da benim annemin ölümüne sebep oldu. Ya o ölecek ya da ben Büge. Ama kimse bir yere gitmeyecek.

Büge: O zaman birinizden biri ölene kadar, biriniz yani sen oluyorsun bu, tedavi olacaksın. Tamam mı? Bunu hepimiz için yapmak zorundasın. Ama en çok kendin için. Ve bu korkunç dönemden olabildiğince güçlü çıkabilmemiz için bunu yapmak zorundasın, lütfen. Ayrıca ben geceleri hiç tanımadığım bir adamla aynı yatağa girmek istemiyorum.

Can: Baba!

Barış: (Can'a sarılıyor ve öpüyor.) Oy, oy, oy! Oh, oh!

Can: Baba neredeydin? Seni çok özledim.

Barış: Ben de seni çok özledim oğlum, çok. Baban kafa tatilindeydi, biraz yükseklerdeydi oğlum. Bitti ama geldim.

Can: Tamam.

Barış: Olur arada öyle, değil mi?

Can: Evet.

Barış: Bir şeyler yiyelim mi? Benim karnım çok aç.

(01:16:45 01:18:48)

Barış: Yahu ufacık bir şey be 'baby'.

Sasha: Ufacık bir şey falan yok 'baby'. Dünyaları içtin zaten.

Barış: Of!

Sasha: Ayrıca babana yemeğe gideceksin. Bu saatte mi başlayacaksın?

Barış: Niye gidiyorum ki ben babama? Hiç gitmek istemiyorum ben oraya.

Sasha: Biliyorum. 'Baby', biliyorum. Çok acı çekiyorsun. Annen öldü yani. Daha ötesi yok ama sürekli bununla kafan güzel geziyorsun. Unutmaya çalışıyorsun, unutamıyorsun da. Belki de kafan güzel gezmek değil de hatırlamak ve çözmek gerek.

Barış: Ben nasıl yas tutulur bilmiyorum ki. Büge de söyledi sabah terapiye git, terapiye git diye.

Sasha: Çok mantıklı. Evet. Çünkü biz insan öldürmeyi biliyoruz, yas tutmayı bilmiyoruz ki. Ama sevdiklerimizi kaybedecek yaşa geldik galiba. Öğrensek fena olmaz. Çok mantıklı. Gidiyorsun, hemen başlıyorsun.

Barış: Bana bir şeyi yap dedikçe ben yapasım varsa da yapmıyorum, biliyorsun değil mi? Bakacağız.

Sasha: Bakarız! Iy! Savcı da makama geldi.

Barış: Ne yapayım, çiçek mi yollayayım? Baklava mı yollayayım, ne yapayım?

Sasha: Dalga geçiyorsun ama o adam, o göreve en çok bizi enselemek için geldi.

Barış: Sasha ne olur bir rahat olur musun artık? Elinde hiçbir şey yok. Ne bana karşı ne de sana. ‘Okay’?

Sasha: Ama her zaman bir planı var. İnanamıyorum! Adam bıçakta kendi kanı çıkmasına rağmen kendini aklamayı yine başardı.

Barış: Gerçekten var ya 'what the f*ck' Tahir! Ulan sen ilk önce adamı sat, ondan sonra git suçunu üstlen. Adama iş verdim, ev verdim, araba verdim, haftasında gitti asistanımı s*kti biliyorsun! Mikmik Tahir! Gerçekten bazılarının bu açgözlülüğünden nefret ediyorum. Yetmiyor.

(01:22:40 01:22:50)

Rafi: Efendim, Barış Yesari annesinin ölümünden sonra bir hayli dağılmış durumda.

Sinyor: Yine karanlığa gömüldü desene. Oradan kurtulması da zor zaten.

(01:24:30 01:26:10)

Barış: Nereden çıktı bu yemek şimdi ya?

Büge: Görmüyoruz babanı. Annenden beri yani. Belki özlemiştir.

Barış: Yok. Ondan çağırmaz o. Kesin şirkette olanları duydu, haşlamak için çağırıyor. Ama artık Savaş taklidi yapmadığıma göre söyleyeceği varsa dinleyeceği de var.

Büge: Savaş taklidi yapmıyorsun belki ama hiç Barış gibi de değilsin. Sende gerçekten bir şey var.

Barış: Gerçekten mi? Annem öldüğü için olabilir mi?

Büge: Olamaz. Çünkü sen beni bile görmek istemiyorsun.

Barış: Ben kimseyi görmek istemiyorum ki. Kendimi bile. Annem öldükten sonra gördüğüm tek şey...

Büge: Ne gördüğün tek şey? Konuş. Anlat bana.

Barış: Ne anlatayım?

Büge: Tamam, peki. Konuşmayacaksın, anladım ben onu. O zaman konuştuğumuz gibi terapiye gitmek zorundasın. Git yani. Aklıma gerçekten başka bir şey gelmiyor.

Barış: Söyleyecektim lan.

(01:29:25 01:31:25)

Zahit: Şirketin avukatlarının telefonlarına cevap vermemişsin. Ayrıca dün toplantıya da gelmedin.

Barış: Canım istemedi. Bu ara kalabalıklara çok karıştım ben. Cenazemiz vardı mesela. Ondan olabilir mi?

Zahit: Onca yıllık emeğimi senin yüzünden kaybediyorum. Nasıl içime oturdu, biliyor musun? Bunu tersine çevirmenin bir yolunu bulmak zorundasın.

Barış: Hiçbir şey için zorunda değilim. Ne şirket ne Efkan umurumda değil.

Zahit: Tabii! Sen kazanmadın ki sen satasın!

Can: Dede sen babamı seviyor musun?

Zahit: Sevmez olur muyum hiç. İnsan çocuğunu sevmez mi!

Can: Ama hep bağırıyorsun. Babam bana hep güzel şeyler söyler.

Barış: Sen yanlış anlamışsın babacığım. Deden beni çok sever aslında. O kadar çok sever ki içine sokası gelir. Öyle değil mi dedesi?

Zahit: Evet.

Barış: Ama herhâlde siz varsınız diye utanıyor. Ondan diyemiyor babacığım.

Can: Şimdi söylesene dede.

Büge: Aşkım abartma istersen! Biz seninle ne yapalım, biliyor musun? Senin burada kalan oyuncakların vardı hatırladın mı? Gidip onlara bakalım mı? Tamam, hadi. Gel bir tanem.

Barış: Yemeğini ye yemeğini. Annem bebek gibi bakıyordu sana. İyice güçten, kuvvetten düşmüşsün.

Zahit: Sen kendi hâline bak. Geceleri sürtmekten zarganaya dönmüşsün.

Barış: Herkes bir şekilde özüne dönüyor demek ki.

(01:33:02 01:33:44)

Zahit: Fırat mesleğine geri dönmüş. Karşına çıktı mı hiç?

Barış: Neyle çıkacak? Neyle çıkacak? O beni asla yakalayamayacak. Siz de artık hayatımın geri kalanını Savaş olarak geçireceğimi kabul edeceksiniz.

Barış: Annem daha güzel yapıyordu bunu.

Zahit: Ruhu şad olsun.

(01:39:32 01:41:40)

Fırat: Barış'ın peşini bırakmamı mı isteyeceksiniz?

Zahit: Bilakis arkasından gitmeni isteyeceğim.

Fırat: Ne oluyor?

Zahit: Ben buraya savaşmaya değil, anlaşmaya geldim.

Fırat: Ne tür bir anlaşma bu? Eğer oğlunun peşini bırakmam için bana para teklif edeceksen...

Zahit: Hayır. Sana, Barış'ı teklif ediyorum. Barış'ın Savaş olmadığını kanıtlayacak şeylerle geleceğim. Gerekirse tanıklık da yapacağım.

Fırat: Neden yapıyorsun bunu?

Zahit: Eskileri açmanın neden yapıldığının neden yapılmadığının hiçbir önemi kalmadı, Savcı Bey.

Fırat: Karşılığında benden ne istiyorsunuz?

Zahit: Hiçbir şey. Sadece Barış'ın kimliğinin açıklanması ve bugüne kadar işlediği suçların cezasını çekmesini istiyorum. Hepsi bu.

Fırat: Çekecek. Siz isteseniz de istemeseniz de hepsinin cezasını çekecek.

Zahit: Yalnız ufak bir şartım var. Bu işi mümkün olduğu kadar sessiz yapalım.

Fırat: Anlamadım.

Zahit: Barış'ı almaya giderken bir polis ordusuyla gitme. Memlekete rezil olacağımız kadar olduk zaten. Sen tek başına git al, adliyeye getir. Sonra benden ne istersen iste. Şahitse şahit, kanıtsa kanıt.

Fırat: Büyük bir operasyon yapmamak benim de işime gelir. Çünkü bu süreçte Barış kendine zarar verebilecek bir çocuk. Anlaştık. Gelirim oğlunu alırım ama bu süreçte bana bir oyun oynamaya kalkarsan gelir seni de alırım, anladın mı? Güzel anlaşma.

(01:41:45 01:42:55)

Sinyor: Zahit'in Fırat'la ne işi olabilir ki? Barış konusunda pazarlık mı yapıyor?

Rafi: Fırat para karşılığında davasından dönecek bir tip değil efendim.

Sinyor: Barış'ın zaafı kadını ve çocuğu. Zahit'in zaafında ne bir kadın var ne de bir çocuk var. O sadece soyadının peşinde.

Rafi: Yani Sinyor?

Sinyor: Yanisi şu Zahit, Barış'ı satacak galiba. Eğer Barış'ın kimliği deşifre olursa bugüne kadar Savaş olarak imzaladığı bütün belgeler çöp olacak.

Rafi: Gerçekten böyle bir şey yapabilir mi?

Sinyor: Zahit'ten her şeyi beklerim. Madem o el yükseltiyor biz de ona bir karşılık verelim, değil mi? Sen şimdi git Barış'ı ara, her şeyden haberdar et. Eğer ona bir şey olursa bizi de yakarlar.

Rafi: Nasıl isterseniz Sinyor. Müsaadenizle.

(01:46:43 01:50:05)

Büge: Neredesin Barış?

Barış: Can'ı almaya geldim. Büge, ben babam gibi ona eziyet etmiyorum belki ama sevgimi de tam gösteremiyorum sanki çocuğa.

Can: Baba!

Barış: Çıktı bizimki. Kapatıyorum.

Büge: Öptüm.

Barış: Aslanım! Hoppa! Ne haber?

Can: İyiyim.

Barış: Nasıl geçti günün?

Can: Güzel.

Barış: Güzel. Karnın aç mı peki?

Can: Evet.

Barış: Tamam. Bir şeyler yemeye gidelim mi?

Can: Olur baba. Sen yokken annem bana hep sebze yediriyor.

Barış: Aa... O zaman mangal yapmaya mı gitsek bir yerlere?

Can: Olur baba.

Barış: Olur, değil mi?

Rafi (Mesaj): Barış Bey, babanız Fırat Bulut'la görüştü. Sizi almaya gelecek.

Fırat: İyi günler Barış Bey. Cumhuriyet Savcısı Fırat Bulut.

Barış: Yine mi ya?

Fırat: Evet. (Gülüyor.)

Can: Baba, bu amca Nazlı'nın babası mı?

Barış: Evet, babacığım.

Can: Bunu Nazlı'ya verir misiniz? Çok seviyor.

Fırat: Çok teşekkür ederim Can. Çok sağ ol. Ya... Çocuklar ne ilginçler, değil mi? Düşmanlık ne, bilmiyorlar.

Barış: Babacığım, hadi sen geç, arkadaşlarınla bir iki dakika oyna. Ben geleceğim yanına, tamam mı? Hadi.

Can: Tamam.

Barış: Bilseydim hayırlı olsun hediyesi yollardım.

Fırat: Benim en büyük hediyem sensin.

Barış: Babamınki mi yoksa? Sahi karşılığında ne aldın? Ne verdi sana?

Fırat: Benimle geliyorsun. Hakkında makul şüphelerim var, üstelik çok da güzel bir şahidim.

Barış: İlk zamanlardaki gibi şov yapmıyorsun. Kameralara konuş istersen yine öyle büyük büyük.

Fırat: Artık konuşacak bir şey kalmadı. Gidiyoruz Barış.

Barış: Hişt! Fırat! Oğlum burada.

Fırat: Oğlum, bana kendini anlatma. Yürü!

Barış: Fırat! Tamam, biliyorum diyeceksin ki; "Sen bana kızımın yanında neler yaptın?" Haklısın da... Ama kendim için bir şey istemiyorum. Oğlum düşünsene lan. Babasıyla ilgili son hatırladığı an bu an olacak. İzin ver, şoföre bırakıp geleyim.

Fırat: Ulan sana başından beri söylüyorum. Ben, sen değilim. Çabuk ol.

Barış: Can! Hadi babacığım, al çantanı.

Can: Görüşürüz.

Barış: Kemerini bağlar mısın? Kemerini bağla.

Barış: (Şoföre) Bir şey diyeceğim.

(Barış arabaya biner ve gider.)

Fırat: Lan! Şerefsiz! Şerefsiz! Şerefsiz! (Gülüyor.) Kaç, kaç. Kaç bakalım. Nereye kadar kaçacaksın? Kaç.

(01:50:10 01:54:25)

Barış: Hepiniz tertemizsiniz yani. Bir ben kirliyim, öyle mi? Gerçekten mi ya?

Savaş: Günahsız, lekesiz kimse yok Barış. Bunu sen de gayet iyi biliyorsun. Ama başkasının kiri, seni temiz yapmaz. Kendini kandırma artık.

Barış: Gerçek değilsin sen. Gerçek değilsin sen. Daha evvel de başıma geldi bu. Bu kadar yüksek kafada takılırsan olacağı buydu işte a**** k******! Sakin ol oğlum, sakin ol. Sakin ol.

Savaş: Yapma ya. Sen de bana gerçek değilmişsin gibi geliyorsun, biliyor musun? Oğlum, sen aynaya bakıyor musun hiç? Hangimiz gerçek? Hangimiz sahte?

Barış: Bana bunu niye yapıyorsun? Gerçek değilsin sen. Madem gerçeksin a**** k******...

(Barış, Savaş'a vurmayı denerken Savaş kolunu tutar.)

Savaş: Hişt! Sakin ol. Sen artık bana zarar verebileceğini mi sanıyorsun?

Barış: Seni kendi ellerimle öldürdüm ben.

Savaş: Ya da öyle sandın. Şu yaşadıklarına baksana. Savcı senin başına ne işler açtı. Planlar, oyunlar... Yendim dedikçe yenildin Barış. Gidip başına ağladığın o mezarın içinde olduğumdan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?

Barış: Morga girdim ben. Morgda konuştum seninle. Savcı şahit.

Savaş: Bak, biz seninle kardeşten öte bir şeyiz. Bu sadece bizim anlayabileceğimiz bir şey 'bro'. Parmak izin alınmasın diye ellerini yaktığında acını avuçlarımın içinde hissettim ben.

Barış: Seni ben öldürdüm! Öldürdüm ben seni o evde! Kendi ellerimle öldürdüm! Çünkü beni ellerinle ona verecektin. Ona verecektin beni, kardeşini. Öldürdüm lan ben seni! S*kt*r git! Gerçek değilsin sen.

Savaş: Delirmişsin oğlum sen. Kafanda kurduğun şeylere inanmaya başlamışsın.

Barış: S*kt*r git buradan! Ne olur git buradan.

Savaş: Beni sen çağırdın. Sana yardım edebilmek için geldim ben.

Barış: Ha, bir de ben çağırdım!

Savaş: Babamla savaşamıyorum demedin mi? Herkesin içinde çok yalnız kaldım, yardım et 'bro dedin mi, demedin mi?

Barış: Yok, yok, yok... Olamaz lan bu! Saçmalama! Bu gerçek olamaz. Yok.

Sasha: 'Baby'! Ne oldu? Kimle konuşuyordun? Telefonda mıydın?

Barış: Yok, yok... Yok, ben kendimle konuşuyordum. Yok bir şey.

Sasha: Ben Can'ı eve bıraktım. Barış, ben de seninle gelebilir miyim? Seni yalnız yollamak hiç içime sinmiyor.

Barış: Yok, yok, yok... Olmaz. İki kişi gitmemiz çok tehlikeli olabilir. Olmaz iki kişi. Olmaz.

(01:54:30 01:57:25)

Fırat: Büge Hanım, resmî bir soruşturmadayız. Yardım etmeniz gerek yani. Barış nerede?

Büge: Birincisi, Savaş hiç eve gelmedi. İkincisi, Siz Savaş'ı çok iyi tanıyorsunuz. Böyle bir durumda asla eve gelmeyeceğini bilmeniz gerekirdi.

Fırat: Anlıyorum. Demek Savaş Bey hiç gelmedi. Peki. Can, Nazlı'ya bir oyuncak verdi. Nazlı çok mutlu oldu. Malum çocuklar birlikte vakit geçirdiler. Nazlı da Can'a yolladı. Umarım kabul edersiniz.

Büge: Tabii ki kabul ederim.

Fırat: Teşekkür ederim.

Büge: Çok güzel. Nazlı iyi mi?

Fırat: İyi.

Büge: İyi.

Fırat: Seni anlıyorum. Çok seviyorsun. Belli. Ama karşımızda bir seri katil var. Farkındasın, değil mi? Ve eninde sonunda yakalanacak. Çok üzülerek söylüyorum, yakalandığı gün hakkınızda yardım ve yataklıktan soruşturma başlatacağım.

Büge: Fırat, görevin hayırlı olsun. Ben gerçekten sevindim. Ve senin çok başarılı olacağına bütün kalbimle inanıyorum.

Fırat: Peki, Büge Hanım. Peki.

(Fırat'ın verdiği oyuncağa dinleme cihazı koyduğu sahne gösteriliyor.)

Fırat: Teşekkür ederim. İyi günler.

Büge: İyi günler.

Büge: Barış ya! Barış!

(01:57:30 02:00:10)

(Barış, Zahit'i boğuyor.)

Zahit: Ba... Barış... Barış...

Barış: Nasıl uyuyorsun sen? Bu kadar acının içinde...

Zahit: Barış, yapma! Yapma evladım. Yapma, Barış...

Barış: Huzurla burada nasıl uyuyorsun sen?

Zahit: Barış...

Barış: Benim annem...

Zahit: Barış yalvarırım yapma!

Barış: ...kim bilir ne hâldedir şu an?

Zahit: Hayır... Barış...

Barış: Karanlıklar içinde çürüyecek benim annem. Sen burada nasıl uyuyorsun lan? Ne? Ne dedin? Yalvaracak mısın?

Zahit: Yalvarırım...

Barış: Yalvar! Yalvar! Yalvar lan!

Zahit: Barış, yalvarırım yapma. Bırak...

(Barış, Zahit'i bırakıyor.)

Barış: Ya Zahit Efendi. İnsan, hayatta kalabilmek için ne hâllere düşüyormuş, bak. Böcek gibi gördüğün hiç s*kl*m*d*ğ*n oğlundan özür dileyip yalvarmak zorunda kaldın. Seni öldürmeyeceğim. Ama bir an gelecek beni öldür diye yalvaracaksın.

Zahit: Barı...

Barış: Hadi Allah rahatlık versin. Babam benim.

Zahit: Şerefsiz!

(02:00:20 02:03:20)

(Barış aynada Savaş'ı görüyor.)

Savaş: Ne oldu? Öldüremedin babamı. Bir de bana korkak diyordun.

Barış: Sen... Seni öldürdüm. Yetmez mi?

Savaş: Emin misin? Sen aynaya baktığında hâlâ bana bakıyorsun. Yeni mi anladın?

Barış: Yoksun sen. Sen yoksun!

(Telefon çalıyor.)

Barış: Alo.

Büge: Alo. Neredesin sen?

Barış: Ne yapacaksın nerede olduğumu?

Büge: Barış, Fırat eve geldi. Her yerde köpekbalığı gibi seni arıyor adam.

Barış: Daha çok arar.

Büge: Sen neredesin? Gittin mi saklanacağın yere?

Barış: Daha değil. Öncesinde bir şeyden emin olmam gerek.

Büge: Neyden emin olman gerek?

Barış: Büge yapmıştım. Sen de biliyorsun. Öldü o. Öldü.

Büge: Kim öldü Barış? Neden bahsediyorsun? Kimden bahsediyorsun? Bak... Neyse tamam, dur. Vazgeçtim. Gerçekten vazgeçtim. Nereye gideceksen oraya gitme. Bu saatten sonra artık kimse gelmez zaten. Lütfen neredeysen çık ve şu an eve gel. Gerçekten beni çok korkutuyorsun.

Barış: Olmaz. Her şeyin başladığı yere gitmem gerek. Emin olmam gerek öldüğünden.

Büge: Her şeyin başladığı yere gideceğim ne demek? Kim öldü mü, ölmedi mi Barış? Kimden bahsediyorsun ya sen? Savaş'tan mı? Savaş? Ne?

Fırat: Mezarlığa mı gidiyorsun? Her şeyin başladığı yer. Peki. Her şey başladığı yerde bitsin o zaman.

(02:03:30 02:09:25)

Barış: Oğlum, saçmalama lan. Kendine gel. Savaş öldü. Sen öldürdün! Tam burada vurdun kafasına. Buraya düştü. Ölmedi hemen. Oturdum başına. Uzun uzun konuştum. Kıyafetlerini giydim üstüme. Sonra da terasta sürükledim. Buradan attım aşağı. Düşmedi. "Abi." dedi. Yalvardı. Çektim elimi. 'Yes'! Ben öldürdüm! Öldürdüm ulan işte seni! Karımı elimden aldığın için öldürdüm. Babama boyun eğmediğin için öldürdüm. Zalimsin oğlum sen. Zalimdin! Oh! Oh be! Bir an harbiden kafayı yiyorum zannettim.

(Kapı çaldı.)

Barış: Hayda! Büge mi, Sasha mı? Belki her ikisi. Ben hiç kafa dinlemeyeyim ya! Hiç!

(Barış kapıyı açtığında Savaş'ı görüyor.)

Barış: Savaş?

Savaş: Kaybettin Barış. Savcı geldi. Seni alıp götürecek.

(Savaş, Barış'a yumruk atıyor.)