You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.

Baris Yesari Transcripts: Mahkum S1E1 (TR)

(22:20 23:55)

Sasha: Dedim sana, Savcı gurur yaptı.

Barış: Tamam, anladım.

Barış: Salak mı lan bu Savcı?

Büge: Belki de çok zekidir.

Barış: Sen hayırdır ya, ne bu surat?

Barış: Memleketin en büyük holdinginin başına geçiyorum biraz gülümseyip, elimi tutar mısın lütfen?

Büge: İçim kan ağlarken mi?

Barış: Bak, bir şey hissetmediğin hâlde hissediyormuş gibi yapmak hissettiğin hâlde hissetmiyormuş gibi yapmaktan çok daha zor.

Büge: Karışma bana.

Barış: Ama ben hep bugünü bekledim. Sizin her şeyin sahibi olacağınız günü.

Barış: Lütfen, elimi tutup biraz gülümser misin?

Barış: Hadi, canım çok acıyor.

Büge: Daha nereye kadar böyle devam edebileceğini düşünüyorsun?

Barış: Vallahi sonuna kadar.

Barış: Sen şimdi bir seçim yap. Şimdi Savaş mı, Barış mı?

Barış: Bekliyorlar!

Barış: Ben de öyle tahmin etmiştim.

(40:15 40:30)

Barış: Vay be Zahit Bey! Ressama da nasıl ters baktıysa, nemrut gözlere özel çalışmış.

(40:40 41:00)

Savaş: Ne haber?

Barış: Daha belli değil.

Savaş: İçmişsin oğlum yine bir dünya.

Barış: Ama kafam bir dünya değil, onu ne yapacağız?

Savaş: Berlin nasıldı?

Barış: Yordu. Bu sefer yordu moruk.

Barış: Hiç durmuyorlar birader. Bam, bam, bam.

(41:02 43:00)

Büge: Can, dur Can! Can! Avizeleri kıracaksın, dur! Can!

Savaş: Can!

Barış: Ya bırak kırsın, o çirkin avizeleri.

Barış: Zamanında biz kırmadık, hata ettik zaten.

Savaş: Oğlum kaç defa söyledik. Uçurma şunu evin içinde.

Can: Ya baba!

Savaş: Ne ya baba? Kapat şunu!

Barış: Bak, bak, bak. Aynı babam ha.

Barış: Oğlum bıraksana çocuğu.

Savaş: Senin de olsun, göreceğim seni de.

Büge: Koş dedenin yanına, koş.

Savaş: Lan! Hiç laf dinlemiyor ya.

Büge: Hoş geldin. Ne haber Barış?

Barış: Bilmem, daha belli değil.

Savaş: Anneciğim.

Tomris: Aa, Savaş okuldan mı geldin yavrum? Hadi sofraya.

Tomris: Barış... sen yine mi okuldan kaçtın yavrum? Baban duyarsa çok kızar, biliyorsun.

Tomris: Ay çocuklar, yeni bir plak çıkmış. Bayıldım, bayıldım.

Hemşire: Son dönemlerde epey bir geçmişe takıldı. Bayağı uzun sürebilirmiş düzelmesi.

Tomris: Kızım, gel yardım etsene şuna. Yardım et.

Tomris: Hadi, ne duruyorsunuz? Dans etsenize.

(46:00 46:25)

Zahit: Sizi bu akşam buraya neden çağırdım merak ediyorsunuz. Bugün ailemiz için tarihî bir akşam. Hayatımda aldığım en zor ama en doğru kararı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Barış: Cinsiyet değiştirecek galiba.

(47:20 48:30)

Zahit: Yarından itibaren ailemizin geleceği Savaş'a emanet.

Savaş: Vallahi baba ne diyeceğimi bilmiyorum. Çok teşekkür ederim. Öpeyim.

Barış: Bravo! Tebrik ediyorum sizi.

Barış: Çok doğru bir karar olmuş!

Tomris: Barış?

Barış: Ya sen zaten bunun kararını vermedin mi 20 sene önce? Ne gerek vardı ki böyle yemeğe falan? Bilsem gelmezdim!

Zahit: Hişt! Geç otur yerine!

Barış: Sen yerine oturtacak kişiyi çoktan seçmişsin zaten. Ailecek oturursunuz artık.

Zahit: Allah kahretsin senin gibi evladı. Utanıyorum senden!

(50:47 50:52)

Barış: Gündüz solup, akşam açanlara. Yaşasın geceler!

(51:40 51:46)

Barış: İstediğim bütün kadınların hepsi benim oldu. Biri hariç.

(53:35 55:00)

Barış: Melike. Neredesin? Melike. Melike! Meloş. Melike. Melike! Yok artık!

(58:35 58:40)

Fırat: Barış Yesari'yi bulun bana.

(58:58 01:04:00)

Avukat: Barış Bey ayaklarınızı indirseydiniz bari. Savcı gelecek.

Barış: Hişt.

Fırat: O ayakları indiriyoruz.

Barış: Oo!

Fırat: Gözlükleri de çıkartıyoruz, burası parti mekânı değil sorgu odası. Değil mi Avukat Bey?

Avukat: Ben size söylemiştim.

Fırat: Günaydın.

Barış: Sağ ol.

Fırat: Melike Demirbaş'ı tanıyor musun?

Barış: Tanımalı mıyım?

Fırat: Evinizde öldürüldü Barış Bey.

Barış: Ama benim 1000 tane evim var.

Fırat: Riva'daki.

Barış: Riva'da da mı varmış?

Avukat: Evet, var efendim.

Barış: Ben orayı hiç sevmiyorum ya.

Fırat: Akşam neredeydiniz?

Barış: Allah Allah. Sana ne?

Fırat: Devletin savcısıyla konuşuyorsun. Burada tek bir kural var. Ben soracağım, sen cevap vereceksin. Anladın mı Barış?

Barış: Oo! Gurur yaptı Sayın Savcı!

Fırat: Barış Bey.

Barış: Efendim?

Fırat: Benim vaktim bol. Sabaha kadar sorarım neredeydin diye. Neredeydin akşam?

Barış: Tamam tamam. Ailemle yemekte.

Fırat: Sonra?

Barış: Sonra muhabbet sarmadı dışarı çıktım.

Fırat: Nereye gittiniz?

Barış: Sence?

Fırat: Barış ben böyle her şeyi sana iki kere söylemek zorunda mı kalacağım?

Fırat: Ben sorarım, sen cevap verirsin. Neredeydin?

Barış: Çok güzel bir mekân açılmış moruk. DJ mükemmel çalıyordu, oraya gittim. Dans ettim biraz, eğlendim. Bu.

Fırat: Sonra?

Barış: Sonra... Sonra 'grande finale'. Çok güzeldi.

Barış: Ne oldu? İncindin bir. Seninki kötü mü gidiyor yoksa?

Avukat: Barış Bey!

Barış: Bir dakika ama bu önemli.

Barış: Bak. Eğer karın sana eskisi kadar ilgi duymuyorsa...

Fırat: Sen kimsin lan? Kimsin? Ne zannediyorsun kendini pis herif?

Fırat: Hişt, bana bak!

Fırat: O sürttüğün mekânlardaki adamlara benziyor muyum ben? Bak bakayım bir.

Barış: Hayır.

Fırat: Evlerinden birinde bir insan öldürüldü. Yerinde olsam bu kadar rahat olmazdım.

Barış: Ama işte benim bu konuyla hiçbir alakam yok. Vallahi bak.

Barış: Ama olmuş olsaydı da yine sen bana bir şey yapamazdın. Ben istemesem buraya da gelmezdim.

Barış: Adalete yardımcı olabilmek adına kendi isteğimizle geldik biz.

Barış: Buradan kendine bir kahramanlık hikâyesi çıkarma yani.

Barış: Sen beni hiçbir koşulda alamazsın. Anladın mı?

Fırat: Seni alırım.

Fırat: Şüphe duyarsam feriştahını da alırım. Anladın mı?

Barış: Al. Al, hepimizi al. Al hepimizi.

Fırat: Aklıma bir şey takıldı.

Barış: Ne?

Fırat: Geçen evde televizyon izliyordum.

Barış: Güzel.

Fırat: İkiz kardeşin... Röportajı vardı, izleyeyim dedim. Ne kadar akıllı, kibar, mantıklı, iyi bir çocuk.

Fırat: Sense kötü bir tohum gibisin.

Barış: Sen...

Fırat: Nasıl böyle olmayı becerdin?

Avukat: Sayın Savcım tanık sorgulama hakkını ihlal ediyorsunuz. Ortada ne bir kanıt var ne bir şey.

Fırat: Ne oldu?

Fırat: Hadi git.

Avukat: Bu şekilde devam edemeyiz Fırat Bey. Barış Bey, gidebiliriz Barış Bey.

Barış: Yardım edebileceğim bir şey olursa mutlaka bul beni.

(01:06:40 01:07:45)

Fırat: Cumhuriyet Savcısı Fırat Bulut. Merhaba.

Savaş: Savaş Yesari. Memnun oldum.

Fırat: Barış Yesari, ikiz kardeşiniz. Yakalama emri var hakkında.

Savaş: Barış burada değil.

Fırat: Nerede?

Savaş: Bilmiyorum. İsterseniz arayabilirsiniz. Ceyda Hanım, memur arkadaşlar ne istiyorlarsa yardımcı olalım lütfen.

Savaş: Burada cinayetten arandığı yazıyor. Bir yanlışlık olmasın.

Fırat: Şimdilik daha fazla bilgi veremeyeceğim Savaş Bey.

Savaş: Anlıyorum. Buyurun.

Ceyda: Haber patladı. Barış Bey TT, tüm haber kanalları son dakika girdi.

Savaş: Ceyda, bul bana, hemen. Hemen. Hemen!

(01:08:35 01:09:00)

Fırat: Barış Yesari yargı önünde hesap verecek, meak etmeyin. Eğer kendisi buradan izliyorsa onu en kısa sürede bulacağım. İyi görevler.

Barış: (Gülerek) S*kt*r bulacaksın.

(01:09:10 01:22:00)

Savaş: Sahiden yaptın mı bunu?

Barış: Oo! Veliaht prensimiz de teşrif ettiler.

Savaş: Sahiden öldürdün mü kızı?

Barış: Hatırlamıyorum. Çok sarhoştum.

Savaş: Barış!

Barış: Gergin miyiz biraz?

Savaş: Savcı bugün şirkete geldi. Elinde yakalama emriyle.

Savaş: Yeter artık, içme dedim sana şu b*ku.

Barış: Yesarilerin genç ve başarılı patronu barış içerisinde sevgili seyirciler.

Savaş: Yürü lan!

Barış: Nereye?

Savaş: Teslim olacaksın.

Barış: Ah! Bravo!

Barış: Vallahi bravo. Bu benim hiç aklıma gelmemişti, biliyor musun?

Barış: Asın bayrakları, adalet timsali konuşuyor.

Savaş: Ben ciddiyim.

Barış: Seninle en büyük farkımız bu işte, biliyor musun?

Barış: Ben senin için... ben kardeşim için... bu şehrin bütün camını çerçevesini indirirdim.

Savaş: Ne yapmamı bekliyorsun?

Barış: Sen bana bir gemi ayarla ben s*kt*r olup gideyim buradan. Sen de her şeyin sahibi ol.

Savaş: Saçma saçma konuşma.

Barış: Ne? İstediğin bu değil mi oğlum zaten?

Savaş: Barış!

Barış: Ne var lan Barış, Barış? Benim yerime cezaevine mi gireceksin?

Barış: Benden kurtulmak istiyorsun zaten. Yalan mı? Sen zaten beni hiç sevmedin ki.

Savaş: Ulan şu bu kadar içme dedim sana! Başımıza bela getireceksin dedim!

Barış: Bendenizi bu hâle kim getirdi? Onu da dedin mi?

Savaş: Teslim olacaksın. Polis yakında burayı da öğrenir.

Barış: Ne teslim olması oğlum? Sen bana ne dediğinin farkında mısın?

Barış: İçeri gir, bütün hayatının geri kalanını içeride mi çürüt diyorsun bana, ikizine? Öldür beni daha iyi.

Savaş: Kızı öldürürken bana mı sordun lan?

Savaş: Teslim olacaksın.

Barış: Sana mı soracağım lan ben ne yapacağımı?

Savaş: Barış. Başka ihtimal yok.

Barış: Aslında... Bir ihtimal daha var.

Barış: Savaş. Savaş? Savaş. Merak etme. Hiç merak etme.

Barış: Hiç merak etme. Kimse hiçbir şey anlamayacak.

Barış: Vallahi bak. Hiç kimse bir şey anlamayacak.

Barış: Hatırlıyor musun? On yaşında falandık. Bizim çiftlik evinde yine bir pazar daveti vardı. Annem, babam.

Barış: Annem taş plaklarını getirmiş. Arkadaşlarına onları çalıyor. Yeniliyor, içiliyor. Biz de seninle daha bu kadarız, ortalıkta koşturuyoruz.

Barış: Bir elma ağacı vardı orada. Hatırladın, değil mi? Babam yasaklamıştı o ağaca çıkmamızı.

Barış: Barış, ağaca çıkalım mı dedin. Oğlum dedim saçmalama lan. Babam yasakladı, yakalanırız. "Canım elma çekti ama." Madem dedim benim kardeşimin canı elma çekti biz çıkarız o ağaca alırız.

Barış: Atladım çıktım. Ulan sen yine çıkmadın babamdan korkundan. Öyle... aşağıdan seslendin bana. "Bana şuradaki elmayı alır mısın abi?" Abi dedin lan bana ilk defa. On dakika büyüğünüm ya. Bir hoşuma gitti. Bir hoşuma gitti. Bir hoşuma gitti. Abim.

Barış: Tam senin istediğin elmaya uzanıyordum çatır çutur etti a**** k******** dalı kırıldı, düştüm aşağı. Sustu taş plak. Babam koştu geldi. "Benim sözümü dinlemedin!" "Senden adam olmaz!" Tekrardan başladı taş plak.

Barış: Bir tokat attı bana. Bir tane daha vurdu. O çok sertti ama düştüm. "Benim sözümü dinlemedin! Bak kardeşine. Hiç böyle şeyler yapıyor mu?" dedi. Sen çıtını çıkarmadın. Gittin sen.

Barış: O günden sonra babam bana hiç güvenmedi, biliyor musun? Olmaz senden dedi. Hep seni önde tuttu. Her şeyi sana verdi. Sevdiğim kadını bile.

Barış: Sen bence yeterince iyi çocuk oldun.

Savaş: Barış...

Barış: Biraz da kötü çocuk ol.

Barış: Savaş, üzülme. Bu benim intiharım.

Savaş: Barış. Barış. Barış!

Barış: Savaş?

Savaş: Barış! Abi!

Barış: Abim.

(01:25:45 01:25:55)

Şoför: Efendim, Barış Bey gelmeyecek mi?

Barış: Gelmeyecek.

Şoför: Peki efendim, sizi eve mi bırakayım?

Barış: Eve.

(01:30:25 01:33:12)

Büge: Hani teslim olacaktı? Nasıl yaptı böyle bir şeyi?

"Barış, Büge'nin saçına dokunur."

"Büge onun Savaş olmadığını anlar."

Büge: Ya sen ne yaptın?

Büge: Kocam nerede, sen ne yaptın!

Büge: Bırak, bırak sen ne yaptın!

Barış: Yavaş yavaş, sessiz ol. Çocuk duyacak, yavaş!

Büge: Sen, sen nasıl yaptın böyle bir şeyi?

Büge: Ne yaparsın, susmazsam ne yaparsın? Beni de mi öldüreceksin?

Barış: Büge yavaş, sessiz.

Büge: İkizini öldürdüğün gibi beni de mi öldüreceksin?

Barış: Sessiz ol!

Büge: Kardeşini 25. kattan attığın gibi beni de mi öldüreceksin?

Barış: Çocuk duyacak, yavaş.

Barış: Olan oldu.

Barış: Bak üç nefes diyorlar böyle anlar için.

Barış: Oo 'baby, baby' sen ne yapıyorsun?

Barış: Ha, arayıp gerçeği mi anlatacaksın? İyi tamam ara, ara. Sonra da bana ver, ben de bizimkileri arayayım.

Barış: Diyeyim ki... Can'ın gerçek babası benim. Biz Büge'yle zamanında... oho... mu diyeyim? Diyeyim mi?

Büge: Seni Allah kahretsin! Seni Allah kahretsin seni!

Barış: Seni...

Barış: Sen burada, bu hayatı, bu yaşamı, bir Yesari olarak yaşamaya devam etmek istiyorsan vallahi elimizde tek Yesari ben kaldım.

Barış: Sır saklamak da bir hayatta kalma taktiğidir tatlım.

Barış: Ayrıca... sen çok güzelsin.

Büge: Bırak!

Can: Baba

Barış: Heyt! Kimler gelmiş kimler! Anlat bakalım, bugün neler yaptın?

(01:34:45 01:35:00)

Zafer Komiser: Savcı’m Barış'ın evinde intihar mektubu bulmuşlar.

Fırat: Nasıl? Bu iş hiç kafama yatmıyor. Barış intihar edecek bir tip değil.

(01:40:25 01:41:12)

Fırat: Cumhuriyet Savcısı Fırat Bulut.

Barış: Savaş Yesari, memnun oldum.

Fırat: Biz sizinle tanışmıştık Savaş Bey.

"Savaş: Savcı bugün şirkete geldi. Elinde yakalama emriyle."

Barış: Doğru ya, siz dün şirkete gelmiştiniz değil mi? Elinizde yakalama emriyle, haklısınız.

Barış: Kusura bakmayın vallahi, aklım hâlâ kardeşimde.

Fırat: Durumu nasıl?

Barış: Bir umut bekliyoruz.

Fırat: Biraz konuşabilir miyiz Savaş Bey?

Barış: Tabii, nasıl isterseniz.

(01:41:20 01:43:35)

Barış: İnanamıyorum. Gerçekten hâlâ inanamıyorum.

Fırat: Neye? Bir insanı psikopatça öldürmesine mi, yoksa intihar etmesine mi?

Barış: Sorunuzu anlayamadım, pardon?

Fırat: Daha açıklayıcı olayım. Bir mektup yazıyorsunuz ve cinayet itiraf ediyorsunuz sonra da intihar ediyorsunuz. Tuhaf değil mi?

Barış: Bakın ben Barış'la dünyaya aynı anda geldim. Onu benden daha iyi kimse tanıyamaz. Yapamaz, yapmaz.

Barış: Siz mektuba el yazısı analizi yaptırdınız mı?

Fırat: Henüz yaptırmadık.

Barış: Hiç olmazsa mektubu Barış'ın yazıp yazmadığından emin olurduk.

Barış: Dün akşam dayanamadım, yanına gittim. Kardeşlik işte. Bir de ikizseniz, bizim gibi tek yumurta hem de. O benim diğer yarımdı.

Barış: Polise teslim olacaksın deyince çok sinirlendi. Beni kendi ellerinle nasıl polise verirsin, dedi. Oğlum dedim, babam bu ülkenin en zengin adamı da olsa en fakir adamı da olsa cezanı çekeceksin, madem yedin bir halt. Biz Yesarilere yakışan bu.

Fırat: Öz kardeşiniz o hâldeyken, niye onu yalnız bırakıp gittiniz?

Barış: O kadar haklısın ki. Dün geceden beri kendime o kadar kızıyorum ki niye onu bırakıp gittim diye.

Barış: Benim de kafam karıştı, sinirlendim. Şirketin başına geçtiğim gün şu olanlara bakar mısın?

Hemşire: Savaş Bey, Barış Bey kendine geldi.

(01:43:50 01:46:25)

Barış: Barış! Allah'ım sana şükürler olsun.

Savaş: Savaş ben.

Fırat: Söyle.

Savaş: Ben...

Fırat: Söyle. Sen? Anlamıyorum, tekrar söyle lütfen, hadi! Sen?

Savaş: Savaş...

Fırat: Sen? Sen, söyle duyamıyorum.

Hemşire: Efendim lütfen dışarı çıkın.

Barış: Hadi Barış, hadi!

"Tuhaf tuhaf baktı bana, alkollüydü." "Savaş Yesari de o akşam oradaymış. En son onunla görüşmüş." "Savaş Yesari, memnun oldum. Biz sizinle tanışmıştık Savaş Bey." "Savaş ben, Savaş ben."