You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.
Yadigâr: Savaş Yesari tutuklandıktan sonra özellikle savcıyla aynı koğuşta olmak istemiş, efendim.
Sinyor: Saçma bir nedenle cezaevine giriyor. Ve kardeşinin intiharına neden olan savcıyla dip dibe olmak istiyor. Enteresan.
Rafi: Aralarında bizim bildiğimizden daha fazlası olabilir Sinyor.
Sinyor: Doğru söylüyorsun. Bunu araştırmak gerek.
Sinyor: Savaş diye bildiğimiz kişi Barış mıymış?
Yadigâr: Savcı, Barış'ın kardeşini öldürüp yerine geçtiğini sonra da karısını öldürdüğünü iddia ediyor.
Sinyor: Bununla ilgili bir kanıt?
Yadigâr: Onlar da delillerin peşindeler efendim.
Sinyor: Yadigâr, ikisinin arasında neler olduğunu öğrenmek zorundayız. Savaş benim kartelimin üyesi. Onun için bir an önce o kanıtları ele geçirmek zorundayım.
Sinyor: Evet olayı çözdüğüme göre onlara ihtiyacım kalmadı artık. Fırat ömrünü cezaevinde tüketecek. Barış'tan da istediğim her şeyi alacağım.
Büge: Barış nereye?
Barış: Emniyete.
Büge: Fırat'la ilgili bir şey mi oldu?
Barış: Fırat tutuklandı. Ava giderken avlandı salak.
Büge: Senin buna mutlu olman gerekmiyor mu? Geldiğinden beri ağzını bıçak açmıyor.
Barış: Ben bu Cemre olayına galiba taktım Büge. Evet, bir bağımız da yoktu ama kardeşim olduğunu duyunca bir... O kız masumdu galiba.
Büge: Masum muydu? Barış sen onu öldürmeyi düşünmüyor muydun?
Barış: Evet, yapacaktım da. Kazanmak için. Ama kardeşim olduğunu bilmiyordum ki. İyi ki yapmadım.
Büge: Barış, o gece sen orada ne yapıyordun?
Barış: Sasha'yı durdurmak için...
(Flashback)
Barış: Ne var? Patladın mı a**** k******! Ne var?
Zahit: Barış nereye gidiyorsun sen? Cemre'ye mi?
Barış: Hayırdır? Baba duyarı mı kasıyorsun sen?
Zahit: Sakın ona bir şey yapma.
Barış: Sana ne lan! Ayrıca onda beni mahvedecek şeyler var.
Zahit: Barış, Cemre senin kardeşin.
Barış: S*kt*r git lan!
Zahit: Barış kapat çeneni de beni dinle. Her şeyi detaylı anlatacağım sana. Ama gerçek şu ki Cemre benim kızım.
Barış: Ulan kızındı madem, şimdi mi söylenir bu! Her şeyi mahvedecek. Bütün oyunun içine edecek.
Zahit: Olmayacak böyle bir şey. Ben engel olacağım yapmasına. Ona sakın dokunma. Bir kardeşini öldürdün, diğerini öldürmene izin veremem.
Barış: Kardeşim mi? Ne oluyor lan? Ulan Zahit! Ulan Zahit!
(Flashback biter.)
Barış: Oraya gittim ama bulamadım. Ben de o yaptı zannettim o ana kadar ama yapmamış işte. Günahımızı aldın.
Büge: Sizin günahınızı almakla biter mi be? Öf! Kim yaptı o zaman? Baban yaptırmış olmasın?
Barış: Bana yapma deyip kendi mi yaptı diyorsun?
Büge: Zahit Yesari bu! Ben ondan her şeyi beklerim. Ya da bilmiyorum. Belki de onun da bilmediği düşmanları var.
Barış: Hepsiyle ilgileneceğim.
Barış: Galiba ben Cemre'yle kardeşim olarak bir kere konuşmayı çok isterdim.
Büge: Ben sana niye inanamıyorum? Neden içimden bir ses illaki bu işin bir tarafından mutlaka çıkacaksın diyor?
Barış: İlk defa bir işin bir tarafından çıkmayacağım. Sen de beni bırakıp gitmeyeceksin.
Büge: Sasha gelene kadar diye anlaşmıştık.
Barış: Büge, ben sana söz verdim. Sözümde de durdum. Kimseyi incitmedim bile. Artık sadece ikimiz olabiliriz, biliyorsun. Ne olur beni bırakma.
(Fırat, Barış'ın önünü keser.)
Fırat: Nereye lan böyle? Anlaştığın Sinyor'la delilleri almaya mı? Devam et. Bas.
Barış: Nasıl lan? O dilsiz meyhaneci Yadigâr mı Cemre'nin katili?
Fırat: Yahu gördüm diyorum Yadigâr'ı Sinyor'un yanında. Adam bize başından beri takıktı. İpler de onun elindeydi.
Barış: İpler bence benim elimde Fırat. Şimdi gidip seni emniyete teslim edeceğim.
Fırat: Hadi bir dene. Hadi!
Barış: Lan bir de silah çekiyorsun ya sanki vurabilecekmiş gibi!
Fırat: Ulan sen de g*t altındasın zaten! Eğer Yadigâr delilleri Sinyor'a verdiyse şu an Barış olduğunu biliyor.
Barış: Sinyor eğer bunu biliyor olsaydı beni çoktan mahvederdi. Demek ki bir şey bilmiyor.
Fırat: Ya da daha büyük bir planı var.
Barış: Gittim ben o meyhaneye. Demek orada saklanıyordunuz!
Fırat: Yadigâr delilleri vermediyse eğer hepsi orada.
Barış: Delilleri ilk önce kim bulursa o kazanır. Var mısın?
Fırat: Öyle bir şey yok. Ayrıca senin şansın da kalmadı. Oyun bitti.
Barış: İyi, madem bitti, peki.
Fırat: Bana bak! Seni mahkemeye çıkarmadan öldürmeyeceğim dedim ama güvenme. Seni acayip öldürmek istiyorum çünkü.
Barış: Ne kadar çok istiyorsun mesela? AnlatsanaB biraz. Öldürme güdünü merak ediyorum. Aynı yerlerde miyiz?
Fırat: Kes lan tıraşı! Aç telefonunu.
Barış: Ne yapacaksın lan telefonumu?
Fırat: Bizimkileri uyaracağım Yadigâr'la alakalı. Aç. Aç şunu!
Barış: Yaz, 1905. Uşağı var sanki!
Fırat: Alo? Alo? Sensin değil mi? Sensin. Bana bak, eğer oradakilerin kılına zarar verirsen seni gebertirim. Duydun mu beni?
Yadigâr: Merak etme Fırat. Acısız olacak.
Fırat: Yadigâr onlara zarar verirsen seni gebertirim! Duydun mu beni? Yadigâr!
Barış: Senin de şu feryatların bir bitmedi be savcı! 'Drama king'sin yemin ediyorum.
Fırat: Öldürecek. Hepsini öldürecek. Çabuk ol. Çabuk, bas!
Barış: Ben alayım onu. Efendim 'baby'? Gelemedim emniyete. Ne yaptın? Verdin mi sen ifadeni?
Sasha: O iş bitti, beni merak etme. Cemre'nin katilinin kim olduğunu öğrendim. Yadigâr Altın. Eski polis.
Barış: Yadigâr'mış, değil mi? Ben arayacağım seni.
Fırat: İkna oldun mu şimdi? O deliller senin felaketin, benim kurtuluşum olacak. Anladın mı?
Barış: Bence senin felaketin yine ben olacağım savcı. O hiç değişmeyecek.
Fırat: Devam et. Hızlı.
Tomris: Aklım havsalam almıyor. Senin bir kızın vardı ve benden sakladın. O kız bizim evimize, şirketimize girdi ve tek kelime söylemedin bana.
Zahit: Söylesem kabul edecektin sanki.
Tomris: Sen zaten kendi çocuğunu kabul etmemişsin. El âlemin eline bırakmışsın onlar büyütmüş. Şimdi de bana mı laf ediyorsun?
Zahit: Tomris!
Tomris: Tomris, Tomris, Tomris! Ne Tomris! Ne Tomris! Bugüne kadar hep Barış'ı suçladın. Ama meğer katil senmişsin. Kadıncağıza kıyıp çocuğunu elinden almışsın. Senden nefret ediyorum.
Zahit: Bana ait bir şeyi benden kimse alamaz.
Tomris: Ne oldu, şimdi almadı mı? Gencecik kızcağız, senin yüzünden öldü.
Zahit: Benim yüzümden değil, senin oğlunun yüzünden öldü.
Tomris: Ne kadar kolay, Barış'ı suçlamak. Daha ne kadar, kendi günahlarını oğlunun üzerine yıkacaksın bakalım?
Zahit: Ben, ailem ve soyadım için her şeyi yaparım.
Tomris: Yere batsın senin o soyadın! Yere batsın! Tamam, al soyadını al. Otur bu evde tek başına, o soyadınla. Ama bitti, ben gidiyorum. Bu evlilik bitti.
Zahit: Hiçbir yere gidemezsin. Senin akli dengen yerinde değil. Raporun var. Kendi başına bir yere adım atamazsın.
Tomris: Sen o heyet raporuna fazla güvenme Zahit Efendi. Ben deli olmadığımı kanıtlayacağım. Bak, görürsün. Senin sonunu ben getireceğim Zahit.
Zahit: Hiçbir yere gidemezsin Tomris.
Tomris: Öyle bir giderim ki öyle bir giderim ki! Artık burada duramam. Ölsem bile artık ben burada duramam. Yaptıklarını herkese anlatacağım. Sen bütün günahlarının bedelini ödeyeceksin Zahit.
Zahit: Tomris yapamazsın! Ya-pa-maz-sın!
Tomris: Yaparım, öyle bir yaparım ki!
Büge: Anne, baba yine ne oluyor? Ne oluyor? Her gün bir olay!
Zahit: Büge senin ne işin var burada?
Tomris: Ben çağırdım. Hadi Büge, gidelim kızım.
Büge: Hadi anne.
Zahit: Büge hiçbir yere gidemezsiniz. Bırak onu.
Büge: Yok öyle bırakmak falan baba, kusura bakma. Bırakmayacağım tabii ki. Kimse sizin köleniz değil. Yeter artık ama ya. Hadi anne.
Zahit: Ben bu Yesari ailesi için ne fedakârlıklar yaptım. Hiçbiriniz bilmezsiniz. Şunu iyi bilin ki Yesari ailesini hiç kimse yıkamaz. En yakınlarım olsa bile. İzin vermem, izin vermem.
Barış: Bu yolu da herkes bilmez. Ellerimle kaçırdım seni polis çevirmesinden.
Fırat: Konuşma lan, devam et.
Barış: Ulan ne nankörsün, yemin ediyorum. İstesem dikkat çekip polise yakalatırdım seni.
Fırat: Ulan kendi g*t*n için kaçtın zaten. Eğer Sinyor delilleri savcılığa verdiyse Barış olarak birçok suçtan aranıyorsun şu an sen.
Barış: Evet, bu ara biraz başım belada olabilir. Ama yine sana hatırlatıyorum, sen beni yakalayamayacaksın.
Fırat: Sana ilk seni sorguya aldığımda da söyledim, seni de alırım feriştahını da alırım diye. Kendimi aklayacağım yakında, merak etme. O mahkeme salonunun önünde ayaklarıma kapanacaksın.
Barış: Sen onu rüyanda görürsün ancak. Hem Sinyor sana delilleri niye versin ki?
Fırat: Çünkü gidip kendim alacağım. Ondan sonra da bizimkileri kurtaracağım. Devam et, hızlı.
Barış: Ulan, sen hayatında bundan hızlı arabaya mı bindin? Sağdan mıydı?
Fırat: Ne pis bir adamsın lan. Dön.
Fırat: S*kt*r!
Barış: Ne oldu lan? Oha! Bana bak, zamanında müdahale etmezsen bu hepsini temizleyecek gibi.
Fırat: Kapıyı zorlayamam, riskli.
Barış: Ee, ne yapacaksın?
Fırat: Seninle şimdilik işim bitti. Nereye istiyorsan git.
Barış: Ne yapıyorsunuz lan firariler? Karışmış çarşı pazar!
Fırat: Bana bak, Beybaba yaralandı. Buradan çıkıp gideceğiz, duydun mu?
Barış: İyi, tamam işte. Ben delilleri alacağım, sizi de polis alacak. Evli evine, köylü köyüne.
Fırat: Bana bak...
Hacı: Ulan, bana bak Yesari yemin ediyorum, bu sefer seni ellerimle parçalarım.
Fırat: Yolumuzdan çekil.
Barış: Dayko, Dayko! Oğlum delilleri soracaktım niye adamın kafasına vuruyorsun?
Fırat: Çekil yolumdan.
Fırat: Cemre'nin katilini bulacağımı söyledim sana. Birazdan polis gelecek, bu katili alıp gidecek. Sen burada ne b*k yiyeceksen yiyeceksin ama biz buradan çıkıp gideceğiz.
Barış: Savcı sabahtan beri bana silah doğrultuyorsun. O adalete bulaşmış ellerini sen kirletemezsin. Korkmuyorum diyorum yani. Dayko!
Hacı: Doğru, savcı iyi adamdır yapamaz. Ama ben kriminalim. Seni alnının çatından vururum.
Barış: Ulan Dayko, keşke infaza bundan başlasaymışsın. Bak, şu havalara bak. Bak, bak nasıl kendilerine geldiler, bak.
Hacı: Savcı dilediğin zaman söyle, sıkayım.
Fırat: Beş saniye içinde silahını indirmezse sık gitsin Hacı.
Barış: Aşkolsun.
(Yadigâr uyanıp silaha yönelir.)
Beybaba: Hacı!
(Hacı, hem Yadigâr'a doğru hem de korkutmak için Barış'a doğru ateş eder.)
Barış: Lan!
Fırat: Çıkartın hemen Beybaba'yı, çabuk! Paşa!
Barış: Hiçbir yere kaçamayacaksınız. Delilleri var ya bir bulayım hepinizi mahvedeceğim.
Hacı: Bir dahakine o senin pis kafana sıkacağım.
Barış: Delilleri benden önce bulursan eğer, yaparsın tamam mı? Birazdan polis geliyor. Bakalım ne yapacaksın?
(Fırat, silahı Barış'ın kucağına atar.)
Barış: Ne yapıyorsun lan?
(Barış, silahı silmeye çalışır.)
Barış: Ulan, ben senin... Ulan ben senin... Dayko! Dayko! Deliller nerede?
Sasha: Neredeyse kırmızı bülten çıkartacak savcıya. Bu Derya hakikaten kafayı taktı buna. Her yerin altını üstünü getirmişler.
Barış: Ee, yok öyle hem ayranım dökülmesin hem gözüm silinmesin. Önce yardım etti sonra üstleri bindi tabii tepesine. Fırat'ın konuşması mesele değil zaten. Asıl mesele o Efkan abiden bozma Sinyor'da. Deliller onda.
Sasha: Ama anlamıyorum, niye şu ana kadar bekledi? Niye daha önce bir şey yapmadı?
Barış: Tarz sahibi denyo. Çünkü öyle hemen çekip adam vurmuyor ya, öyle bekliyor bir şeyler yapıyor falan.
Sasha: Polise gider mi dersin?
Barış: Niye gitsin ki? Karşılığında bir şey isteyecek belli ki. O, beni aramıştı bugün. Fırat var diye konuşamadım.
Sasha: Çok merak ediyorum, bunun altından ne çıkacak. Psikopat herif.
(Barış, Sinyor'u arıyor.)
Sinyor: Efendim?
Barış: Sinyor beni aramışsın.
Sinyor: Sinyor nereden çıktı Barışçıcğım? Ben senin Efkan abinim.
Barış: Anlamadım?
Sinyor: Anlamadın mı? Peki, yarın seni evime bekliyorum. Delillerle her şeyi anlatırım ben sana.
Barış: Tamam.
(Telefonu kapatırlar.)
Barış: Ulan bir de t*ş*k geçiyor benimle görüyorsun değil mi?
Sasha: İnanılmaz. Gidecek misin peki?
Barış: Başka şansım mı var ki. 'Baby' birine böyle sırrını verince bütün zincirlerini ona vermiş oluyorsun ya... Ama olsun, ne olursa olsun o delilleri alacağım.
Tomris: Bügeciğim sana bir şey soracağım. Ama bana doğruyu söyle ne olur.
Büge: Tabii ki.
Tomris: Şu kızcağızı, Cemre'yi, Barış mı öldürdü?
Büge: Hayır. Hayır, Barış öldürmedi.
Tomris: Nereden emin oluyorsun böyle? Barış yıllarca birlikte yaşadığı kardeşini, canını öldürdü. Ne malum, bu kıza da aynı şeyi yapmadığı? Ne kadar güzelsin. Ne kadar masumsun.
Büge: Sen daha güzelsin anne.
Tomris: Çok mu âşıksın Barış'a?
Büge: Âşıktım.
Tomris: Bütün bu yaşadıklarına rağmen hâlâ onunla birlikteysen âşıksın, çok âşıksın. Ben de öyleydim. Ben de çok âşıktım. Çok inandım ona. O yüzden de bütün günahlarına rağmen yanında kaldım. Ne oldu? Baksana şu hâlime.
Büge: Barış, bana söz verdi.
Tomris: Sen de inandın ona, öyle mi?
Büge: Barış, bana yalan söylemez.
Tomris: Her söylediğine inanıyor musun böyle? Ya, bir daha yaparsa? Yazık değil mi sana? Sana baktığımda geçmişimi görüyorum. O güzel, mutlu günlerimi görüyorum. Sen de bende geleceğini gör. Âşık, mahvolmuş, hasta bir kadın. Bazı insanların laneti de güzelliği. Güzel görünen her şey gibi biz de lanetlendik. Dışarıdan bakıldığında ne güzel, ne mutlu aile dedikleri her aile gibi her yerimizden pislik akıyor. Şuraya bak. Binlerce ışık, binlerce ev. Yoksul zengin ne fark eder ki? Kim bilir kaç tane lanetlenmiş kadın var o evlerde? Kaç tane bir erkeğe mahkûm edilmiş kadın? Bizim gibi. Ben o eve dönmeyeceğim artık. O adama dönmeyeceğim. Bitti bu iş. Barış oğlum. Onun için canımı veririm. Ama seni de ona kurban etmeyeceğim. Hayır. Bu esaret her gün insanı çürütüyor Bügeciğim. Bu ev senin hapishanen olmadan önce iyice bir düşün. Ne olur. İyi düşün.
Barış: Büge, ben gel... Annem, ne haber?
Tomris: Daha belli değil.
Barış: Ah! Nasılsın özledim seni var ya. Çok, çok. Oh! Kusura bakma, Büge arayıp haber verdi ama işlerim anca bitti. Yeni gelebildim.
Tomris: Önemli değil. Büge yetişti sağ olsun.
Barış: Ne oldu? Ne yaptı o Zahit sana yine?
Tomris: O en çok kendine zarar verdi. Şimdi otursun köşkünde soyadıyla baş başa, yapayalnız.
Barış: Adamın bitirme tezi olarak karşında duruyorum ama yapma. Bak, o herkese zarar verebileceğini zannediyor ama artık veremez. Tomris Sultan, korkma. O senin saçının teline zarar veremez.
Tomris: Zaten korkmuyorum ki. Zerre korku kalmadı içimde. O eve bir daha dönmeyeceğim. Kendi gaddarlığında boğulsun.
Barış: Ben niye senin oğlunum, işte bu yüzden. Gel, meleğim benim.
Tomris: Barış, bana bak.
Barış: Ne?
Tomris: Ben kendimi kurtardım. Çok geç oldu ama kurtardım. Peki ya Büge?
Barış: Büge'ye ne olmuş ki?
Tomris: Oğlum bu kadar kör müsün? Kızcağızın nasıl ıstırap içinde yaşadığını anlamıyor musun? Görmüyor musun? Kalbiyle aklı arasında sıkışıp kaldı. Ne gidebiliyor ne kalabiliyor. Babanın yaptığını sen de ona yapıyorsun.
Barış: Anne, bak sakın. Bizi kendinizle karıştırmayın. Ne sen Büge'sin ne ben babamım. Biz birbirimizsiz yaşayamayacağımızı anladık onunla.
Tomris: Sen Büge'nin yaşadığını hayat mı sanıyorsun? Sen hayatta kalasın diye, hayatını istediğin gibi yaşayasın diye kızcağızı mahkûm ettin. Ben çok geç kaldım. Ama Büge geç kalmayacak. Bunu da bil.
Barış: Uyumadığını biliyorum. Sen uyurken hep ayağının bir tanesini yorganın üstüne koyarsın.
Büge: Sen de uyurken bütün yorgun çekersin.
Barış: Ben eskiden bizimkilere çok özenirdim, biliyor musun? Çok âşıklardı birbirlerine. Ben tabii aşkın ne demek olduğunu bilmiyordum o zamanlar. Böyle hafta sonları babam çalışmadığı sabahlar erkenden kalkıp yatak odalarından onlara bakmaya bayılıyordum.
Büge: Bizimkiler boşandığında ben beş yaşındaydım. Bazen gidip böyle aralarına yatardım. Bir tek onu hatırlıyorum.
Barış: Bizimkiler hiç almazlardı bizi aralarına. Çifte kumrulardı ya. Böyle birbirleriyle bakışmaları, konuşmadan anlaşmaları, sarılmaları. (Bip) büyüdük. Sonra çok değişti babam. Bir daha öyle bakmadı anneme. Sarılmadı. Bir daha öyle sevmedi. Annemin de yüzünden birer birer gitti renkleri. Meğer babam başka birine öyle bakıyormuş. Ulan dedim aşk madem böyle bir şey bu benim düşmanım bu saatten sonra, benim annem mahvoldu. Ta ki bana gülümsediğin o geceye kadar. Ben o gece sadece sana âşık olmadım, biliyor musun? Aşkla da barıştım. Hâlâ da çok âşığım. Annem bırakmış babamı, yani öyle söylüyor. 30 yıl önce bırakması gerekiyordu ya. Büge, babam gibi biri olursam sen de beni bırak. Olur mu?
Büge: Sen hâlâ baban gibi olmadığını mı zannediyorsun?
Barış: Tamam 'baby'.
Sasha: 'Baby' konuştuğumuz gibi, Barış olduğunu biliyor ama unutma Efkan olarak seni seviyordu.
Barış: Geldik mi zurnanın zırt dediği yere? Bundan sonrası ya özgürlük ya da ölüm.
Sasha: Biz kazanacağız. 'Love you'.
Barış: Bak geliyor Rafi. Hadi öptüm bye bye.
Rafi: Hoş geldiniz.
Barış: Hoş bulduk. Rafi, sen beysiz cümle kurmazdın, hayırdır? Ulan var ya, helal olsun. Bunca zamandır Savaş olmadığımı çaktırmadınız ya.
Rafi: Esas çaktırmayan sizsiniz Barış Bey. Hem de en büyük kartel toplantılarında bile. Bence bu bizimkinden daha büyük bir başarı.
Barış: Ee, ne diyorsun peki? Bu sizi son görüşüm mü?
Rafi: Buyurun, Sinyor sizi bekliyor.
Barış: Bir ara şu suratına ne olduğunu anlat bana, çok merak ediyorum.
Sinyor: Hoş geldin Barış.
Barış: Hoş bulduk Efkan abi.
Sinyor: İlk karşılaşmamızda bana gerçeği anlatsaydın seni anlar ve dinlerdim. Ama sen ne yaptın? Bana yalan söyledin. Ama iyi oldu. Gözüm açıldı.
Barış: Boğazıma kadar Savaş'ın b*klarına batmıştım. Fırat da peşimdeydi. Ayrıca sen patır patır adam öldürüyordun. Nasıl söyleme mi bekliyorsun ki?
Sinyor: Dürüstlük ve cesaret böyle zamanlarda gerekli. Her şey yolundayken hepimiz iyi insanlarız, değil mi?
Barış: Vallahi ne yalan söyleyeyim ben sen de inandın sandım.
Sinyor: İyi bak. Buna ne demeli? Bu beni aptal yerine koymak değil de ne peki? Bunu gördüğüm zaman seni öldürmek istedim.
Barış: Neden yapmadın peki?
Sinyor: Bugünü bekledim belki. Ne olacak biliyor musun? Miden bulanacak, başın ağrıyacak. Sonra gözlerin sana ihanet edecek. Görmemeye başlayacaksın. Nefes alamayacaksın. Ciğerlerine oksijen gitmeyecek. Sonra kalp atışlarının ritmi değişecek. Ve yerinden fırlar gibi olacak. Sonra bum diye patlayacak. (Gülüyor.)
Barış: S*kt*r!
Sinyor: Rolünü ne kadar iyi oynarsan o kadar inandırıcı olursun. Sen de rolünü iyi oynadın ve herkesi Savaş olduğuna inandırdın.
Barış: Efkan abi mi diyeyim, Sinyor mu diyeyim, hangisini tercih edersin?
Sinyor: Bunu zaman gösterecek.
Barış: Peki. O zaman şu kafamın içindeki deli soruya geleyim. Beni öldürmedin. Polise de vermedin. Delillerin karşılığında benden ne istiyorsun?
Sinyor: Güzeller güzeli arkadaşın Sasha'ya da söyledim. Bazı insanlar ölerek, bazıları yaşayarak bana hizmet eder. Sen de çok şanslısın. Yaşayarak bana hizmet edeceksin.
Barış: Savcıyla ilgili bir şey mi gene?
Sinyor: Hayır. Savcı misyonunu tamamlamak üzere. O amacıma ulaşmak için bir araçtı. Ama siz Yesari ailesi benim için bir amaç.
Barış: Amaç derken?
Sinyor: Biliyor musun, bunlardan herhangi biri seni, babanı, aileni mahveder. Savcı temize çıkar sen de müebbet yersin.
Barış: Ya da sen bana delilleri verirsin, ben özgürlüğüme kavuşurum. Savcı da içeri girer.
Sinyor: Leb demeden leblebiyi anladın. Farkında mısın, bugün yalansız ve dolansız konuşuyorum?
Barış: Delilleri bana vereceksin yani?
Sinyor: Vereceğim.
Barış: Karşılığında da bir şey istiyorsun.
Sinyor: Evet, hadi bunu da söyle de tamam olsun.
Barış: Birini öldürmek?
Sinyor: Aa, hayır.
Barış: Bir yeri patlatmak? Düşkünsün çünkü.
Sinyor: Yapma lütfen. Daha büyük düşün, daha yaratıcı ol.
Barış: Savaş mı çıkarayım a**** k******! Ne istiyorsun ki anlamadım.
Sinyor: Biliyor musun ben babanın teknesinde miço olarak işe başladım. Sonra Yesari Holdingde sıfır noktasından işe girdim. Yükseldim, yükseldim, büyüdüm, büyüdüm bugün şehrin kralıyım. Ben bu noktaya tırnaklarımla kazıyarak geldim. Hiç kimse yardım etmedi. Dağlı soyadını duyanlar bana iş vermedi ama ben söke söke aldım. Sana bir şey söyleyeyim mi? Benim soyadım Dağlı değil. Köklerimle dalga geçenlere inat Dağlı soyadını aldım. Şimdi her şeyim var. Malım, mülküm, gücüm! Senden istediğim bir tek şey var. Hep sahip olmayı istediğim bir şey. Yesari Holdingi istiyorum. Senden bu delillere karşılık holdingin tamamını istiyorum.
Barış: Holdingin hepsini?
Sinyor: Hepsini. Ama merak etme, parasını ödeyeceğim. Daha doğrusu parasını ödeyip satın aldım diye düşünecek etraf.
Barış: Vallahi soyadıymış, holdingmiş, paraymış benim umurumda değil. Ben kendi özgürlüğüm için Savaş rolünü oynuyorum. Ama babamın bunu kabul edeceğini hiç sanmam.
Sinyor: Sen bilirsin. Savcıya vereceğim. Bu işten savcı aklanarak çıkacak, sen de ömür boyu içeride yatacaksın. Holdingin değeri düşecek. Ve baban kalp krizinden ölecek.
Barış: Ben yine de biraz düşünmek istiyorum.
Sinyor: Tabii. Sen düşün. Ama benim o kadar vaktim yok. Savcıyı bu yüzden hayatta tutuyorum. O delillere sahip olmak için aç kurtlar gibi bekliyor.
Barış: Bak gördün mü? Yine sağ çıktım tarçın.
Rafi: Sinyor'un istediğini yaptığınız sürece sorun olmayacaktır.
Barış: Göreceğiz.
Zahit: Sen dalga mı geçiyorsun benimle? Benim soyadım ve şirketim benim hayatım! Hayatımı o adama mı vereyim istiyorsun?
Barış: Başka şansımız varmış gibi sanki. Soy isim diye diye soyumuzu sopumuzu kuruttun, ne hâle geldik farkındasın, değil mi? Geç bir köşeye, emekliliğini yaşa. Mümkünse huzur içinde öl.
Zahit: Şirketi Efkan'a vermem için beni öldürmen gerek.
Barış: Ben niye sana gelip laf anlatıyorum ki zaten? Niye başımı ağrıtıyorum? Başkan olan benim zaten, imza yetkisi bende. Gider paşa paşa hallederim çünkü benim o cezaevine girmeye hiç niyetim yok.
Zahit: Bir dene bakalım.
Barış: Ne yapacaksınız Zahit Bey, var mı bir planınız?
Zahit: Senin Barış olduğunu söyler ve kardeşinin katili olduğunu polise anlatırım.
Barış: Yap bakalım neler oluyor. Bak, annem seni terk etti gitti, bıraktı kadın seni. Soyadını alacağım senden. Şirketini alacağım. Sana, git bir köşeye güzelce öl, dedim. Madem kabul etmiyorsun, peki. Ben de o zaman gider Cemre'yle alakalı olan mevzuyu, İnci denen kadını nasıl öldürdüğünü, Nazan'a neler yaptığını bir bir anlatıyor muyum anlatmıyor muyum gör bakalım.
Zahit: Nazan'ı ben öldürmedim.
Derya: Zahit Yesari!
Zahit: Buyurun?
Derya: Nazan Şen cinayetinin şüphelisi olarak sizi merkeze alacağız.
Zahit: Çok büyük bir yanlış. Ama kanunlar karşısında boynumuz kıldan incedir. Avukatlarıma haber verin.
Derya: Buyurun.
Barış: Ulan kime niyet, kime kısmet, görüyor musun Zahit Efendi? Vay be. Bir ömür içeride çürüyeceksin. Gerçi çok da ömrün kalmadı. Ben de kendimi kurtaracağım. Bye bye 'daddy'.
Büge: Babamı, Nazan'ın katili olduğu şüphesiyle gözaltına almışlar.
Tomris: Onun öldürdüğünü biliyordum. O kadıncağızı da susturdu. Günahlarını bilen herkesi teker teker yok ediyor bu adam.
Büge: Dur bakalım anne, daha sadece şüpheli.
Tomris: Bak Bügeciğim, bana ne olur iyi bir avukat bul hemen. Şu raporu bir şekilde iptal ettirelim. Gidip her şeyi anlatacağım. Bir daha asla çıkamasın o yerinden.
Büge: Anlamadım. Sen ciddi ciddi gidip her şeyi anlatacak mısın?
Tomris: Evet, her şeyi. Yesarilere ait bütün günahları teker teker anlatacağım.
Büge: Barış'ı da mı?
Tomris: Barış'ı da. Seni bu mahkûmiyetten kurtaracağım kızım.
(Kapı vuruldu.)
Barış: Gel.
Ceyda: Savaş Bey, Zahit Bey gözaltına alınmış.
Barış: Biliyorum, alınırken yanındaydım.
Ceyda: Ben şirketin bütün avukatlarını emniyete yönlendiriyorum. Bir de oraya geçiyorum, siz gelecek misiniz?
Barış: Yok, benim daha önemli işlerim var. Şirketi satıyorum Ceydacığım.
Ceyda: Nasıl? Zahit Bey bu durumdayken şirketi satmak ne demek Savaş Bey? Ona sormadan böyle bir şey yapamazsınız.
Barış: O kadar haklısın ki. Dur ben babama bir sorayım bunu. Sen benim gözümün içine baksana, bende ondan korkacak göz var mı? Savaş Bey'inizde vardı tabii. Ama gördük ki hayat korkaklara pek iyi davranmıyor. Sen korkuyor musun? Korkuyor musun?
Ceyda: Evet.
Barış: Korkma. Sen bugüne kadar rolünü çok iyi oynadın, tebrik ediyorum. Bundan sonra da aynen böyle devam edeceğine adım gibi eminim. Hayır, emin olmasam kork diyeceğim. Şimdi git şirketin satışıyla alakalı kim varsa onları buraya getir. Acil durum. Hadi kızılım, hadi güzelim, hadi. Hadi.
(Ceyda odadan çıkar.)
Barış: Savaş Bey, öyle mi? Savaş Bey.
(Barış, Büge'ye sarılır.)
Büge: Hi! Ne yapıyorsun, korktum.
Barış: Korkma artık benden, ne olur.
Büge: Annenle bugün avukata gittik. Akli dengesi yerinde değildir raporunun iptali için başvuruda bulunacak.
Barış: Ona sahip çıktığın için çok teşekkür ederim.
Büge: Barış, baban emniyette mi hâlâ?
Barış: Daha dur, onun başına neler gelecek. Büge, bak artık karanlık günler geride kalıyor. Bu akşam her şey bitecek. Yeni bir hayata başlayabileceğiz. Ben sana söz verdim, kimseyi incitmeyeceğim. Kimseyi. İstersen buradan çok uzaklara gidip ismimizi bile değiştirebiliriz, biliyorsun değil mi?
Büge: Sen kafanı değiştirebilecek misin peki?
Barış: Sen iste, yüzümü bile değiştiririm ben.
Büge: Yüzün çok güzel. Masum. Keşke kafan da böyle yüzün gibi tertemiz kalabilseydi.
Barış: Bu akşam bir yemek yiyelim diyorum, birlikte. Dünyanın en güzel kadınıyla dünyanın en sade kutlaması.
Büge: Sen beni bırakıp gittiğinden beri benim hayatımda kutlanacak tek şey Can'ın doğum günü.
Barış: Bak, kâbus bitti diyorum, kutlayalım şunu. Hem sen hiçbir şeye dokunmayacaksın, hiçbir şeye karışmayacaksın. Hepsini ben halledeceğim. Senin sevdiğin yemekler, hepsi. Bizim müziklerimiz, bizim dansımız. Son akşam yemeği değil geriye kalan hayatımızın ilk yemeği.
Sinyor: Hayırlı uğurlu olsun.
Barış: Böyle olmadı yalnız. Sizin keyfiniz yerinde, ben böyle stres altında.
Sinyor: Beni tanıdın artık. Ben kimseden bir şey çalmam. İnsanlar kendi elleriyle vermek zorunda kalıyor.
(Sinyor delilleri veriyor.)
Sinyor: Al bakalım.
Barış: Oh be! Sonunda be! Ulan s*k*c*ğ*m Yesari'sini de savcısını da... Özgürlük gibisi var mı lan?
Sinyor: Seni çok iyi anlıyorum.
Barış: Anlayamazsın. Özgürlüğü sadece mahkûm olanlar anlar.
Sinyor: At artık şu son imzayı.
Barış: Atalım bakalım.
Zahit: Barış! Sakın imzalama! Sakın imzalama!
Barış: Nereden çıktın be sen?
Zahit: Allah kahretsin senin gibi evladı!
(Zahit, Barış'a tokat atacakken barış durdurur.)
Barış: Dur! Zahit Bey.
(Flashback)
Barış: Sen yerine oturtacak kişiyi çoktan seçmişsin zaten.
(Zahit, Barış'a tokat atar.)
(Flashback biter.)
Barış: Karşında eski Barış yok, kendine gel.
Zahit: Bir gün yine gelip karşımda ağlarsın. Beni şöyle sevmedin, benimle şöyle ilgilenmedin diye. Sevgi hak edilir. Sen hak edecek bir şey yapmadın Barış.
Barış: Senin için bir damla daha gözyaşı dökmem ben. Al o beş para etmez sevgini de uzaklaş buradan. Annemi de alıyorum, ailemi de alıyorum ve gidiyorum. Hayırlı olsun.
Sinyor: Hayırlı olsun.
Barış: Yalnızsın artık. Yapayalnız.
Sasha: Oldu mu? 'Bingo'!
Barış: Oldu 'baby'. Bir an önce gidip bunlardan kurtulalım 'baby'.
Sasha: Tamam.
Fırat: Aferin sana. Delilleri aldın. Şimdi sıra hikâyenin sonunu yazmakta.
Barış: Ben ona dedim, ben söyledim ellerimi yaktığım gün senin hayatını yakacağım dedim! Buyur işte, biz kazandık 'baby'.
Barış: Ne?
Sasha: Takip ediliyoruz.
Barış: Nasıl ya? Kim?
Sasha: Fırat!
Barış: Ulan savcı! Ulan savcı!
Sasha: Rahat yok.
Barış: Gel, gel bakalım, gel.
Fırat: Kaç, kaç bakalım, kaç. Nereye kadar kaçacaksın bakalım.
Barış: İnatçı memur ya!
Sasha: Bas 'baby'.
Fırat: Bu akşam bitecek bu iş.
Barış: Allah kahretsin!
Sasha: 'Baby' çabuk bunları al. Ben arabayı halledeceğim, hadi.
Fırat: Nereye kadar kaçacaksın lan?
Fırat: Barış! Burada olduğunu biliyorum. Şerefsiz!
Barış: Sen beni hiçbir zaman yakalayamayacaksın savcı!
Fırat: Alayım o çantayı.
(Fırat, Barış'a yumruk atar.)
Fırat: Karımı öldürdüğün gün ben bu planı yaptım. Bu deliller benim, duydun mu?
Derya: Fırat!
Fırat: Ulan dua et yoksa senin var ya ağzını...
Derya: Fırat nerede?Barış: Kaçtı. Kaçtı! Bak bak, yakalarsın belki.
Barış: Hoş geldin sevgilim.
Büge: Barış, savcı bütün delilleri aldı, artık her şey bitti demedin mi? Ne oluyor burada?
Barış: Bitti zaten. Bu gece son. Fırat elindeki delillerle emniyete gidecek. Bir iki saat içinde muhtemelen burayı polisler basacak. Beni alıp götürecekler ve büyük ihtimal ben bir ömür o dört duvarın arasından çıkamayacağım. Kaybettim yavrum. Kaybettim. Son kez Can'a masal okudum. Son kez uyuttum onu. Bir de seninle son bir defa yemek yemek istiyorum. Eski günlerdeki gibi. Gel. Gel.
Barış: En sevdiğin yemek. Beğenmedin mi? Olmamış mı?
Büge: Yok. Çok güzel olmuş. Eline sağlık.
Barış: Dokunmuyorsun ama. Yüzün de beş karış.
Büge: Bu hâldeyken yüzüm nasıl gülsün Barış? Ben ne hissettiğimi bilmiyorum. Bu bir kâbusun sonuysa eğer ki aslında öyle ben uyanmak istemiyorum. Kâbusum da olsan ben seninle olmak istiyorum. Ne bu şimdi? Aşk mı? Aşk böyle bir şey mi? Aşk? Sen bir seri katile âşık olmanın ne demek olduğunu biliyor musun? Benim sana âşık olmamın ne demek olduğunu biliyor musun? Ben seni sevdiğim zaman sen bir karıncayı bile incitemeyen bir insandın. Şimdi benim üstüm başım, sağım solum, her tarafımız senin elinin kanı! Ve ben senden nefret ediyorum bunun için! Nefret ediyorum senden!
Barış: Bak ben kaç zaman sonra ilk defa Barış'ım. Özgürüm, yapma.
Büge: Özgür değilsin. Bir daha da asla özgür olamayacaksın.
Barış: Özgürlük dört duvar arasına hapsolunca kaybedilecek bir şey değil. Olmadığın biri gibi davranınca kaybediyorsun özgürlüğü. Esas mahkûmluk orada başlıyor.
Büge: Senin mahkûmluğunun başladığı yerde de benim özgürlüğüm başlıyor. İkimizin de özgür olduğu bir yer yok artık.
Barış: Her zaman aşkımız için bir yer vardır.
Büge: Ne yapıyorsun?
Barış: Küçük bir sürpriz daha. Büge bu akşam bir daha olmayacak biliyorsun değil mi? Sen bir daha olmayacaksın. Sen olmayınca ben de yok olacağım. Ama önce son bir dans. Bütün acılarımıza.
Barış: Varsın her şey çığırından çıksın. Bu dünya da yıkılsın öteki dünya da. İnsanı rahat nefes aldırmayan kuruntularla beynimizi bir işkence masasına çevirmektense ölüp rahat etmek daha iyi. Rahat etmek için öldürdüklerimizle. Öyleyse dudaklarından öperim. Belki bir parça zehir kalmıştır dudaklarında. Bir zamanlar hayat veren dudakların bu kez son versin hayatıma.
Muhabir: Arkadaşlar Savcı Fırat Bulut geldi.
Fırat: Gel babacığım. Hoppa!
Muhabirler: Neden teslim olmaya karar verdiniz? Bu kararı almanızda kızınızın bir etkisi var mı? Bir açıklama yapacak mısınız? Kızınız bu zamana kadar neredeydi? Tüm bunların sebebi nedir?
Fırat: Arkadaşlar konuşacağım, tamam. Bugüne kadar hepiniz beni karımın katili olarak tanımladınız ancak yanıldınız. Karımı ben öldürmedim. Yani masumum. Buraya da yarın masumiyetimi kanıtlamak adına teslim olmaya geldim. Karımın gerçek katilini yakında öğreneceksiniz. Kıyamet kopacak ama adalet yerini bulacak.