You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.

Baris Yesari Transcripts: Mahkum S1E12 (TR)

(06:25 07:10)

Barış: Sasha anlatamadım galiba? Adamlar gözümün içine baka baka kaçtı diyorum. Fırat şu an bir kamyonun içinde beni bitirmek için geliyor.

Sasha: Barışcığım anlıyorum. Kaçtı tamam ama yani nereye kaçabilir ki? Bütün emniyet onların peşinde.

Barış: O var ya, her şeyi kusursuz planlamış. Bıçağı da hatırladım dedi. Bıçağı bulduktan sonra yakalansa ne olacak?

Sasha: 'Baby' hiçbir şey olmayacak, merak etme. Kamyon cinayet işlemek için çok uygun bir araç olabilir ama neyse ki hapishaneden kaçmak için hiç doğru değil. Sabah olmadan yakalanacaklar.

Barış: Ulan Fırat. Ulan Fırat!

(15:45 16:25)

Büge: Savcı hapisten mi kaçtı?

Barış: Kaçtı diyorum kaçtı! Gözlerimin önünde savcı artık özgür!

Barış: Büge, ben Savaş olarak kalsam köstebeğim. Barış olarak kalsam... Ve o savcı benim her iki günahımı da biliyor olabilir.

Büge: Barış sen neredesin? Yani saçma sapan bir şey yapmayacaksın değil mi?

Barış: Hayatım ben biraz gerginim şu an. Sonra konuşalım mı? Ne olur. Ben arayacağım seni.

(19:10 20:05)

Fırat: İyi geceler prenses. Sakın korkma, tamam mı? Ben Nazlı'nın babasıyım. Sarışın bir kız. Nerede biliyor musun? Aferin sana. Teşekkür ederim.

Barış (Not): Bugünü asla unutma.

(21:24 21:54)

Barış: Nasıl oldu, anlamadım mı? Sen geri zekalı mısın Yurdaer ha? Savcı şovunu yaparak senin cezaevinden kaçıyor ve senin cevabın bu mu?

Müdür: Efendim, ben emniyete kızının yaşadığını sizin vakfın yurdunda kaldığını söyledim.

Barış: İyi b*k yedin!

Müdür: Efendim, şimdi Fırat Bulut kaçarsa ilk iş oraya gider diye düşündüm. Ama gitmemiş. Yani Fırat'tan haber yok.

Barış: Kapat, kapat! Seni var ya... Ben sana ne yapacağımı biliyorum.

(22:00 22:25)

Sasha: 'Hola'! Biz geldik! Notu bıraktım istediğin gibi.

Barış: Nazlı... Nazlıcığım hoş geldin. Uykundan ettik seni çok özür dilerim. Sen devam et, tamam mı prenses? Devam et.

(22:45 23:30)

Barış: Nazlı burada ya, içim biraz rahatladı.

Sasha: Hiç rahatlamasın bence. Fırat dışarıda. Tarçın köstebek istiyor. Biz ne yapacağız hemen karar vermemiz lazım. Fırat'la mı uğraşacağız? Rafi'yle mi uğraşacağız?

Barış: Bilmiyorum.

Sasha: Rafi köstebek istiyor, kimi veriyoruz?

Barış: Bilmiyorum.

Sasha: Fırat bıçağı bulmadan önce, bizim onu bulmamız lazım. Ya da biz önce bıçağı bulacağız.

Barış: Ya bir dur be! Önceliğimiz Rafi. Nazlı buradaysa Fırat zaten bir şey yapamaz. Bırakalım o bıçağı bulsun sonra kızını istesin. Biz hem bıçağı, hem de Fırat'ı bulalım. 'Baby' şundan bir tane daha yapsana bana.

(23:35 25:55)

Barış: Efendim?

Büge: Arayacağım dedin aramadın?

Barış: Biliyorum, özür dilerim. Kafam allak bullak, unuttum.

Büge: Savcıdan haber var mı?

Barış: Yok. Bütün polis teşkilatı şu an Savcı Bey'i arıyor.

Büge: Haberlerde bir şey yok, sosyal medyaya da düşmemiş. Yani bence daha kimsenin haberi yok bu işten Barış. Ama mutlaka kızını almaya gidecektir. O yüzden sen bizim yurda bence birilerini gönder, bir baksınlar.

Barış: Doğru söylüyorsun 'baby'. Oraya bakarlar herhâlde.

Büge: Sen Sasha'da mısın?

Barış: Savaş'ın müthiş hainliğini izlemeye geldim.

Büge: Söylemiştir sana, ben olmasam bulamıyorduk o videoyu da. Söylemedi mi? Yani durum şu, Savaş bütün planını yapmış. Bütün olanları benim üstüme yıkıp Ferda'yla birlikte kaçacakmış.

Barış: Ferda'yla mı?

Büge: Evet. Sim kartın şifresini de ben buldum hatta. Savaş, Ferda.

Barış: Ne diyorsun?

Büge: Barış. Bunu söylemenin kolay bir yolu yok herhâlde ama eğer sen o gece Savaş'ı öldürmemiş olsaydın ben bugün hayatta değildim belki de. Can kimsesiz kalmıştı. Şirket, Yesariler aklına ne gelirse her şey yerle bir olmuştu.

Barış: Bak kiminin felaketi kiminin mucizesi. İkinci defa oluyor bu.

Büge: Köstebek işini ne yaptın? Kimin adını vereceksin?

Barış: Bilmiyorum. Büge, seni seviyorum.

Büge: Barış çok az zamanın var ve çok iyi düşünmen lazım. Ve ne olursun her ne karar vereceksen oğlumuzu düşünüp ona göre ver.

(37:02 38:55)

"Savaş: Ben Savaş Yesari. Yesari Lojistik'in yönetim kurulu başkanıyım. Aynı zamanda uluslararası bir kaçakçılık kartelinin üyesiyim. Size bildiğim ne varsa anlatacağım."

Sasha: Mışıl mışıl uyuyor küçük prensesimiz.

Barış: Ulan Savaş! Madem kartele katıldın, niye g*t*nü başını oynatıyorsun be oğlum?

Sasha: Düşündün mü? Kimi veriyoruz Rafi'ye?

Barış: Bizim lojistikten birilerini vereyim diyorum ama yani savcıyla bağlantısı olmadığını biz bulabiliyorsak Rafi de bulur. Sıradan birini veremem.

Sasha: 'So'? Kendini veremeyeceğine göre. İsim vermezsen, adam Fırat'ı bulup sorabilir. Ve eğer Fırat o adamla konuştuklarını hatırlarsa...

Barış: 'Game over' evet Fırat kazanır. Ne istiyorsun sen, bunu duymak mı istiyorsun?

Sasha: Ben sadece gerçekçi olmaya çalışıyorum.

Barış: Gerçekçi mi? Bildiğimiz gerçekleri bana hatırlatmak gerçekçilik mi sence Sasha? Ben de ne b*ka battığımızın farkındayım. Merak etme, çıkacağız buradan da. O Rafi'den de o Fırat'tan da kurtulacağız merak etme.

Barış: Küçük bir şey var mı?

Sasha: Ne zaman bitti ki?

Barış: 'Thanks baby'.

Sasha: 'No problem baby'.

(Mesaj geldi.)

Barış: Oo... Şuna bakar mısın? Allah aşkına şu mizaha bir bak.

Sasha: Bu ne ya!

(44:30 45:10)

Barış: Ne yapıyorsun?

Sasha: Senin için nur topu gibi bir köstebek araştırıyorum.

Barış: Güzel. Umarım bir şey çıkar. Bir şey diyeceğim. Ne diyecektim lan ben sana?

Sasha: Savcıyla ilgili olabilir mi?

Barış: Hayır, savcı değil. Vallahi gitti kafam. Ha, Cemre. Cemre'yle konuştum az önce. Pek bir küstah. Savcının kaçmasına yardımcı olduğundan eminim. Araştırsana şunu.

Sasha: 'Okay'.

Barış: Bir de bunun babasıyla ilgili bir mevzu var. Ucu ta benim pedere kadar dokunuyor. Onu bir araştırsana.

Sasha: Tamam. Merak etme, bende. Sen de şu köstebeği araştır o zaman, olur mu? 'Ciao'.

Barış: 'Ciao'.

(45:15 46:45)

Barış: Oo, haberler izlenilmiş belli ki.

Tahir: Ne yapmak istiyor? Neden kaçtı sizce?

Barış: Bir düşünelim. Belki de karısıyla olan ilişkini öğrendi. Senin karşına çıkıp "Sen de mi Brutus?" diyecek. Aşk acısı bu Tahir. Firar kapatmaz.

Tahir: Doğru. Sonuçta karısını öldüren bir katil. Belki beni de bulup beni de öldürmek isteyecektir.

Barış: 'Maybe'. Sen ne yaptın? Peder beyle bu Cemre'nin olayını hâlâ kurcalıyor musun? Sahi sen nasıl ulaştın o dosyaya? Dava kapanmış zaman aşımından. Üstelik, üstünde gizlilik kararı varken.

Tahir: Benim de kendime göre yöntemlerim var. Eski bir savcıyım.

Barış: Doğru. Enteresan adamsın ama. Senden ne zaman ne çıkacağı hiç belli olmuyor. Her merak ettiğin özel şeye de böyle koşmuyorsundur umarım.

Tahir: Hayır ama Cemre'yi özellikle araştırıyorum. Burnumun dibinde ve ben bunu istemiyorum.

Barış: Tamam. O zaman Cemre'nin ailesine tam olarak ne olduğunu bir öğren peder bey bu işin neresinde bir bakalım. Sonra bana gel, 'okay'? Bak ben senin için söylüyorum Tahir. Özgür bir Fırat senin için tehlikeli olabilir. Seni koruyacak tek kişi benim.

(49:51 50:34)

"Savaş: Uluslararası bir kaçakçılık kartelinin üyesiyim. Size bildiğim ne varsa anlatacağım."

Barış: Acapulco Limanı neresi lan? Oğlum, senin ne işin vardı Meksika'da ya? Büge bana dün ne dedi, biliyor musun? Eğer sen Savaş'ı öldürmeseydin ben belki de bugün olmayacaktım dedi. Öyle 'bro' yani. Sen de belli ki karını, çocuğunu aileni ortada bırakıp o Ferda denen kadınla kaçacakmışsın, öyle.

(50:35 55:30)

(Kapı vuruldu.)

Barış: Yemek yiyorum!

Rafi: Savaş Bey.

Barış: Rafi Bey.

Rafi: Afiyet olsun.

Barış: Teşekkürler. Buyurun. Suşi?

Rafi: Sizin savcı firar etmiş.

Barış: Nereden bizim savcı oluyor?

Rafi: Sizinle ilgili ne olursa olsun bütün kapılar ona çıkıyor çünkü Savaş Bey. Umarım savcı firar etmeden ondan köstebeğin ismini öğrenmişsinizdir. Anladım, öğrenmemişsiniz. O zaman önümüzde iki yol kalıyor. Birincisi ne yapıp yapıp Savcı Fırat Bulut'tan o köstebeğin ismini öğrenirsiniz.

Barış: Adam firari diyorum Rafi Bey. Hangi delikte olduğunu nereden bileyim?

Rafi: O zaman sizinle olan bütün iş bağlarımızı koparmamız gerekiyor. Bu durumda bize olan borçlarınızı da ödemeniz gerekiyor tabii ki.

Barış: Hangi borçlarmış onlar?

Rafi: İşin maddi kısmını geçiyorum, orası zaten kolay. Ama can borcu. Bize can borcunuz var Savaş Bey. Oğlunuzun adı Can'dı değil mi?

Barış: Hişt! Sakın bak, sakın. Deneme bile.

Rafi: Köstebek kim Savaş Bey?

Barış: Evet, savcı bana söylememiş olabilir. Ama ben çok yaklaştım. Emin olmak istiyorum sadece.

Rafi: Acele edin Savaş Bey. Bir an önce acele edin.

(Rafi odadan çıkarken Büge gelir.)

Rafi: Büge Hanım, iyi günler.

Büge: İyice tımarhaneye döndü burası. Bunun burada ne işi var? Burada mı dolanıyor artık?

Barış: Bırak şunu Allah aşkına. Ne oldu sana, ne bu hâl?

Büge: Gecenin bir yarısı Nazlı'yı yurttan çıkarmışsın. Benim neden haberim yok?

Barış: Öyle olması gerekti. Yani Sasha uğradı da aldı o yüzden.

Büge: Sasha bana soracak o zaman öyle bir şey yapacaksa. O vakfın başkanı benim. Ayrıca siz hayırdır ya? Kafanıza göre yurttan çocuk çıkarıyorsunuz gecenin bir körü.

Barış: Hayatım, sen bir otursana şöyle.

Büge: Oturmayacağım ben böyle. Barış bak, çok basit soruyorum. Nazlı'yı gecenin bir köründe neden çıkardın?

Barış: Öyle olması gerekti çünkü.

Büge: Neden öyle olması gerekiyor? Savcı firar etti diye mi, kızını arar diye mi? Sen niye istemiyorsun bu adamın kızına ulaşmasını?

Barış: Adam katil.

Büge: Sen de katilsin.

Barış: Aşk olsun. Tamam. Peki, yani sence bir baktığın zaman fotoğrafa bir sürü firari mahkûm ve Nazlı. Bu normal bir şey mi sence? Tamam tersinden düşün. Benim kaçtığımı varsay. Sen Can'ı almama izin verir miydin?

Büge: Çok iyi. Sen yani sadece Nazlı'nın iyiliği için mi yapıyorsun bunları?

Barış: Başka niye olacak ki?

Büge: Bilmiyorum ben de onu işte. Bak, çok istiyorum sana inanmayı ama böyle bir aklım almıyor. Yani nereden çıktı bu iyilik melekliği?

Barış: İçimdeki o iyi çocuğu bir tek sen görüyordun. Şimdi karşıma geçmiş bir de inkâr ediyorsun.

Büge: İçindeki çocuğu en çok ben görüyordum, doğru. Ama o çocuğu kaç kere öldürdüğünü de en çok ben gördüğüm için olabilir mi acaba?

Barış: O çocuğu yine sen doğurursun belki. Bak hayatım sana söz veriyorum, tamam. Bundan sonra bir daha Yesari Vakfı başkanı olarak sana sormadan hiçbir şey yapılmayacak. 'Okay'?

Büge: Köstebeği ne yaptın?

Barış: Halledeceğim. Çok az zamanım kaldı. Bir isim vermem gerek.

(Kapı vuruldu.)

Barış: Gel.

Ceyda: Savaş Bey, Zahit Bey geldiler. Acil toplantı talep ediyorlar.

Barış: Neymiş bu kadar acil olan? Yine birileri bir yerde yarasa çorbası mı içti? Ne?

Ceyda: Büge Hanım, toplantıya sizi de çağırmamı istediler.

Büge: Beni niye çağırıyor ki?

Barış: Hiç anlamadım ki. Gel bir bakalım bakalım. Bir tabak yemek yedirmediler, yemin ediyorum.

(59:00 01:02:50)

Zahit: Arkadaşlar, ben emekli olduktan sonra Yesari Lojistik neredeyse dibe vurmuş durumda. Bu holdingde hiçbir departman zarar etmez ve edemez. Yönetim kurulu başkanı olarak senden bir açıklama bekliyorum Savaş.

Barış: Tabii tüm holdingin başına geçtikten sonra lojistiği biraz boşladım, doğrudur. Ama bundan sonra merak etmeyin, bizzat ilgileneceğim.

Zahit: İlgilenmek için çok geç kalınmış gibi duruyor. Belki de iflas ilan edip kapatmak gerekecek.

Barış: Babacığım, ben denemeden kapatmayı kendime yediremem. Biliyorum, farkındayım zarar ettiğimizin. Ama hiç şüpheniz olmasın en kısa sürede kâra geçeceğimizden.

Zahit: Peki. Ama bir şartla. Bu süreci yakinen takip edeceğim.

Barış: Tabii tabii. Önerimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.

Zahit: Evet arkadaşlar, şimdi gelelim ikinci meselemize. Hepinizin bildiği gibi Yesari Vakfı bu şirketin göz bebeğidir. Destek olmaktan gurur duyduğum yüz akımız. İhtiyacı olan binlerce çocuğun umut kapısı oldu. Ve çok şükür o kapıyı kimse için bugüne kadar kapatmadık. Ama vakıfta artık bir kan değişimine ihtiyaç olduğu görülüyor. Gördüğüm bu lüzum üzerine Büge'yi Yesari Vakfı başkanlığından alıyorum.

Büge: Pardon? Ama her şey çok iyi. Yani neden?

Zahit: Çünkü ben öyle olmasını istiyorum. Değişimde ferahlık vardır.

Büge: Tamam ama az evvel kendiniz söylediniz. Bu vakfın kapısının yıllardır herkese açık olduğunu, her şeyin çok iyi işlediğini. Ben her sene, bu sene daha iyi ne yapabiliriz diye düşünüyorum, kafa yoruyorum ve çabalıyorum. Ben başarısız olduğumu düşünmüyorum.

Zahit: Biliyorum. Ama artık bu sorumluluğun seni gerdiğini ve yorduğunu düşünüyorum.

Büge: Bırakın da ona ben karar vereyim.

Zahit: Şu tavrın bile bunu açıklıyor. Bir de bana cevap veriyorsun.

Büge: Anladım. Tamam. Cevap veriyorum, tamam anladım ben şu an. Siz geçen gün Tomris annenin yanında olan olaylar yüzünden şu an bu konuşmayı yapıyorsunuz, değil mi? Ama yazık, ben sizin şahsi meseleleri işe karıştırmadığınızı düşünmüştüm hep.

Zahit: Bence bunu sanki sen yapıyorsun.

Barış: Baba, biz bunu ayrı konuşalım mı?

Zahit: Hayır efendim, burası şirketin yönetim kurulu. Büge'yi o göreve ben getirmiştim, şimdi ben alıyorum, o kadar. Anlaşıldı mı?

Büge: Benim yıllardır hayatımın merkezine koyduğum vakfı böyle bir anda ve bu şekilde elimden alıyorsunuz, öyle mi?

Zahit: Fena mı? Tomris'le ilgilenirsin. Bol bol boş vaktin olacak. Hem benim onu Amerika'ya göndermemi istememiştiniz.

(Büge gider.)

Zahit: Anlaşıldı. Toplantı bitmiştir. Gidebilirsiniz.

(01:03:00 01:05:20)

Barış: Büge. Büge! Hişt!

Büge: Ne?

Barış: Bir durur musun?

Büge: Hayır, duramam.

Barış: Beklesene.

Büge: Ne duracağım ya, niye durayım? Ne işe yarıyorum da ben burada durayım?

Barış: O ne demek? Lütfen. Ben sen olmasan ne yapardım?

Büge: Öf! Barış, hadi be!

Barış: Gel benimle.

Büge: Gelmiyorum seninle.

Barış: Benimle gelir misin?

Büge: Gelmeyeceğim tabii ki seninle.

Barış: İnsanlar duyacak, yürü dedim. Vallahi çocuk gibisin, yemin ediyorum.

Büge: Tamam, bırak. Nasıl yapıyor bana böyle bir şeyi? Ben eşek gibi çalıştım o vakıf için, ne diye çalıştım yani? Bu kadar insanın arasında böyle aşağılanmak için mi?

Barış: Hayatım bak tamam. O kadar haklısın ki. Büge.

Büge: Utanmadan bana diyor ki Tomris annene daha iyi bak... Ben bakabilirim Tomris anneme de yani arkadaş bu nasıl bir kibir ya, nasıl bir ego bu? Ama bana en çok dokunanı söyleyeyim mi sana? Senin baban benim üstümden tır gibi geçerken sen orada böyle oturdun. Ağzından bir kelime bile çıkmadı senin.

Barış: Bir dakika, bir dakika. Hayatım, ben Barış değilim ya, hani Savaş'ım ben. Savaş da aynen böyle davranırdı, o yüzden.

Büge: Ay, ne güzel hayat ya, işine gelince Savaş, işine gelince Barış. Ben sana bir şey söyleyeyim mi, Savaş'la sen aynısın. Hiçbir farkınız yok, bakma öyle. Babanla da ikiniz aynısınız.

Barış: Büge!

Büge: Ne? Büge ne? Yalan mı söylüyorum? Sen nasıl oturabiliyorsun orada, ağzını hiç açmadan? İnsan utanır da yalandan bir şey söyler.

Barış: Yahu ben onun gözlerinin içine bakıp haddini bildirseydim benim Savaş olmadığımı anlardı. Sustum, oyunda kalabilmek için.

Büge: Oyununu da s*k*y*m vakfını zaten s*k*y*m Yesarileri...

Barış: Hop! Bir dakika, bir dakika, bak gerçekten küfür ağzına yakışmıyor bir kere, bu bir. İkincisi, beni azıcık tanıyorsan bunun intikamını ondan alacağımı gayet iyi bilirsin. Sustum çünkü ona daha fazlasını yapacağım.

Büge: Ne demek daha fazlası? Daha fazlası ne Barış?

Barış: Kimse benim kadınımı küçük düşüremez. Babam olsa bile.

(01:05:30 01:05:44)

Barış: Sasha, köstebeğin kim olacağına karar verdim.

(01:11:53 01:13:27)

Sasha: Cemişko ve annişkosu.

Barış: Babası nerede?

Sasha: Babasıyla bir fotoğrafı yok. Cemre çok küçükken cezaevine girmiş.

Barış: Suçsuz yere girdi belki. Babam yaptırdı. Genlerimizi bozmuş bizim bu herif.

Sasha: Köstebek hakkındaki kararından emin misin?

Barış: Eminim. Bugün Büge'ye yaptıklarından sonra kesinlikle eminim.

Sasha: Bunun sonuçlarının farkındasın ama değil mi?

Barış: Ne istiyorsun Sasha? Gidip kendimi mi vereyim?

Sasha: Saçmalama. Babanı köstebek olarak teslim etmek demek onun ölüm emrini imzalamak demek. Bunun farkında mısın? Ona emin olmaya çalışıyorum sadece.

Barış: Farkındayım. Hayatımda tanıdığım yaşamın yakışmadığı tek kişi o. Böyle zalim ihtiyarların kapısını ecel bile çalmıyor, biliyor musun?

Sasha: İyi, senin kararın, baba senin baban.

Barış: Onunla son kez bir yemek yemek istiyorum. Öyle gözlerinin içine bakıp Savaş'ı ne kadar sevdiğini benden ne kadar nefret ettiğini dinlemek istiyorum.

(01:19:35 01:24:20)

Barış: Baba, bugün hızlı gidiyorsunuz.

Zahit: Öyle oldu. Normalde haftaya değil miydi bizim çilingir sofrası? Niye bugün olsun diye ısrar ettin?

Barış: Özledim bu muhabbeti, ertelemeyelim istedim. Hem bir haftaya kim öle kim kala.

Zahit: Babanı mı özledin yoksa Büge meselesini konuşmaya mı geldin? Eğer öyleyse kararımdan dönmeyeceğim bilesin.

Barış: Yok, onu konuşmaya gelmedim. Gerçekten. Ama o kararınızda haksızsınız. Ve tavrınız da biraz kırıcıydı.

Zahit: Ama? Beni tanımıyormuş gibi konuşuyorsun. Büge'nin kendisine çeki düzen vermesi ve nerede duracağını bilmesi lazım. Ona ve ailesine yaptığımız iyiliği unutmuş sanki.

Barış: Büge ona yapılan bir şeyi unutmaz.

Zahit: Tıpkı Barış gibi. Onda da katır inadı vardı, asla unutmazdı. Ne yaparsam kararından döndüremezdim. Hiç kimse hayatta beni Barış kadar yormadı. Ama hiç kimse için Barış için çabaladığım kadar çabalamadım.

Barış: Baba, iyi misin?

Zahit: Biliyor musun bazen hata mı ettik diyorum. Başka türlü yapsak iki oğlum da hayatta olur muydu acaba, diyorum.

Barış: Barış'ın hayatta kalması başımıza büyük işler açacak demiştiniz hastanede.

Zahit: Öyleydi. Ama şimdi fark ediyorum ki kardeşin gittikten sonra daha çok yaşlandım. Derler ya, evlatlar ana babanın ölümsüzlük sırrıdır. Keşke hepimiz, hep beraber, dördümüz beraber olabilseydik şu masada. Şimdi kardeşin mezarda, annen yaşayan bir ölü. Şu masada bir tek ikimiz kaldık. Evet, Barış senin gibi değildi. Serseriydi belki ama hayatın tadını çıkarmasını bilirdi. Soyadını, zenginliğini takmadan özgürce yaşadı. Niye bu kadar üstüne vardım? O sadece kendisi gibi olmak istedi. Ben onu kendime benzetmek için üstüne vardım da vardım, vardım da vardım.

Rafi (Mesaj): Köstebeğin kim olduğundan emin oldunuz mu?

Barış (Mesaj): Eminim.

Rafi (Mesaj): O zaman hemen buluşmamız gerek.

Barış: Baba benim çıkmam lazım. Acil bir toplantım var.

Zahit: Ne toplantısı bu, bu kadar acele? Baba oğul dertleşiyorduk şurada.

Barış: Ben kalkayım baba.

Zahit: Peki.

(Zahit, Barış'a sarılır.)

Barış: Güle güle.

Zahit: Hoşça kal.

(01:29:00 01:29:55)

Sasha: Savcı işi tamam, hakkındaki şikâyetler savcılığa ulaştı.

Barış: Vay be! Aportçu Tahir'e bak sen. 'Baby' var ya böylelerini hep azapta tutacaksın biliyor musun? Gerçekten öyle. Kendi acılarını unutmasınlar diye. Unutmasınlar ki benim işlerime burunlarını sokamasınlar. 'Thanks!'

Sasha: Savcı'dan haber var mı?

Barış: Yok. Şu köstebek işini halledeyim, sonra bakacağım ona.

Sasha: Barış.

Barış: Efendim?

Sasha: Kararında emin misin?

Barış: Emin olmak zorundayım.

Sasha: İyi. Şu pis Tarçın'a da dikkat et.

Barış: Sen de.

Sasha: 'Call me'.

(01:30:00 01:32:15)

Rafi: Nihayet bir soruma daha cevap vereceksiniz Savaş bey. Kimmiş köstebek?

Barış: Maalesef ailemden biri.

Rafi: Biz de öyle tahmin etmiştik.

Barış: Bundan emin olmam gerekti. Bu süreyi sizden o yüzden istedim. Ama artık eminim.

Rafi: Peki o kişinin başına ne geleceğinin farkındasınız değil mi Savaş Bey?

Barış: Farkındayım.

Rafi: Bunu göze alıyorsunuz yani?

Barış: Ben göze almasam da sen zaten bu bilgiye ulaşacaksın.

Rafi: Evet. Sizi dinliyorum, kimmiş?

Barış: Köstebek kardeşim Barış Yesari'ymiş.

Rafi: Barış Yesari mi?

Barış: Evet. Babam, koltuğuna beni layık gördükten sonra zor zamanlar geçirdi. Kıskandı beni. Bu dönemde de cinayet suçundan yargılanınca zannediyorum yani hâlâ emin olmak istememekle beraber beni Savcı Fırat'a satmış olabilir.

Rafi: Savcı Fırat Bulut'la görüşen, Barış Yesari miydi yani?

Barış: Evet.

Rafi: Emin misiniz?

Barış: Ben ne anlatıyorum a**** koyayım sabahtan beri.

Rafi: Kanıt?

Barış: Ne kanıtı?

Rafi: Savaş Bey, şu anda hayatta olmayan, sorgulayamayacağımız ya da öldüremeyeceğimiz birini veriyorsunuz bana. Kanıt istemek en doğal hakkım. Savcı Fırat Bulut'la, kardeşinizin aylar önceki görüşmesini bana kanıtlayın. Yoksa Sinyor'u ikna edemem.

Barış: O kadar haklısınız ki. Tamam, bana biraz süre verin, ben size bunu kanıtlayacağım.

Rafi: Acele edin Savaş Bey. Bakın bu iş çok uzadı.

(Rafi gider.)

Barış: Salak!

(01:36:50 01:38:00)

Barış: Fırat! Bak biz Nazlı'yla ne kadar eğleniyoruz. Konuşmak ister misin?

Nazlı: Baba, ben iyiyim, merak etme. Sadece seni çok özledim. Konuştuğumuz gibi. Seni bekliyorum baba. Seni çok seviyorum.

Fırat: Ben de seni kızım.

Barış: Gördüğün gibi. Nazlı'nın keyfi yerinde. Hep böyle olmasını istiyorsan benimle buluşman lazım. Gerçekten, ne zaman nerede diyorsan. Tuzak falan değil ha. Sahiden söylüyorum. Çok önemli Fırat, en az Nazlı kadar. El salla bakalım babaya. Baybay!

Paşa: Ne yapmaya çalışıyor bu ya?

Fırat: Ben onun derdini biliyorum. Bıçağın yerini hatırladığımı söyledim. Ödü patlıyor şu an, o yüzden buluşmak istiyor.

Beybaba: Evlat, bu işten pis kokular geliyor. Belli ki plan yapmış. Gitmesen mi?

Fırat: Onun planı varsa benim de var baba.

(01:38:15 01:39:50)

Barış: Savcıdan mail gelmemiş.

Sasha: Ya görüşmek istemezse?

Barış: Çirkinleşirim, vallahi. Nazlı'yı da kapsamlı planlar içi kullanabilirim 'baby!' Öyle, onunla görüşmem şart.

Sasha: Bıçağı bulmuş olabilir mi?

Barış: Köstebeğin Savaş olduğunu öğrenmiş olabilir mi? 'Baby'... Rafi'ye, Fırat'la buluştuğumu kanıtlamam şart. Sinyor sıkıştırıyor. Çok geç kaldık.

Sasha: Kim ya bu Sinyor? Yerli mi, yabancı mı acaba?

Barış: Vallahi hiç umurumda değil. Tek düşündüğüm şey, Fırat Bulut.

Sasha: Fırat iyi ki dışarıda. Buna sevineceğimi hiç düşünmezdim.

Barış: Bırak, biraz daha dışarıda kalsın. Onunla işimiz bittiğinde geldiği yere dönecek zaten.

Sasha: Bıçağı da ondan önce bulursak 'bingo'.

Barış: Vallahi savcıdan e-mail geldi. Teklifini kabul ediyorum. Yesari çiftliğinde yarın akşam. Yalnız geleceğim. Yalnız gel. Eğer beni oyuna getirmeye kalkarsan seni de kendimi de yakarım. Yüreğin varsa gel. Aslan savcım benim be! Yüreğim olmaz mı! O kadar iyisin ki.

Sasha: Neden Yesari çiftliği, Barış?

(01:41:57 01:43:13)

Barış: Günaydı... Günaydın.

Büge: Günaydın.

Barış: Nazlıcığım hoş geldin. Sen.. Ne yaptın sen? Bu çocuğun burada ne işi var?

Büge: Aa! Ben getirdim.

Barış: Onu ben anladım da niye?

Büge: Çünkü şöyle düşündüm. Benim artık vakıfta bir işim olmadığı için bu demektir ki benim bol bol boş vaktim olacak. Ben de dedim ki madem bu kadar boş vaktim var, bu vaktimi bana ihtiyacı olan çocuklara ayırayım. Mesela bakınız. Şurada bana gerçekten ihtiyacı olan bir...

Barış: Büge, ben seni çok iyi anlıyorum ama bu dediğin olmaz.

Büge: Olur, olur.

Barış: Hayatım, bu çocuk burada kalamaz.

Büge: Kalır, kocacığım.

Barış: Büge, delirtme beni.

Büge: Çok güzel kalır, çünkü ben öyle istiyorum. Ayrıca siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Sasha'yla ikiniz küçücük bir çocuğu küçücük bir odaya tıkmışsınız mahkûm gibi .

Can: Anne süt verir misin?

Büge: Tabii ki sevgilim. Tabii ki veririm.

Barış: Afiyet olsun babacığım. Afiyet olsun! Afiyet olsun!

(01:43:15 01:43:35)

(Barış, Sasha'yı arıyor.)

Sasha: Günaydın.

Barış: Alo. Nazlı'yı Büge'ye verdiğini neden bana söylemedin?

Sasha: Onu bir Büge'ye sor istersen. Ne dersin?

Barış: Ne demek o? Ne oldu? Anlat bakayım.

(01:45:02 01:47:00)

(Flashback biter.)

Büge: Ben kaçıp kurtulamıyorum. Nazlı'nın aynı şeyleri yaşamasına müsaade etmeyeceğim. Sasha! Bu daha küçücük bir çocuk. Küçücük bir çocuk! Çocuğu oradan oraya savuruyorsunuz. Nazlı'nın daha fazla yaralanmasına müsaade etmeyeceğim. Şimdi çekil.

Sasha: Bana ne! Bana ne! Bunları niye bana anlatıyorsun? Sevgili Barışçığına anlatsana.

Büge: Sasha çekil.

Sasha: Büge sana zarar vermek gerçekten istemiyorum.

Büge: Of! Yine aynı muhabbet. Tamam. Sen bana zarar vermeyi denemeden önce sonrasında Barış'a ne açıklama yapacağını güzelce bir düşün ondan sonra karar ver. Sen düşünürken ben buradayım. Bekliyor olacağım, tamam?

(Flashback biter.)

Sasha: Böyle söyledi. Tabii ona bir şey yapamayacağımı biliyor. Senin 'number one'n olduğunu biliyor. Üstüme geldi.

Barış: O da bizim gibi manyaklar kulübünden 'baby'.

Sasha: Barış, Büge hakkında gerçekten bir şey yapmayacak mısın?

Barış: Daha çok seveceğim.

Sasha: Ne diyorsun ya? Bunu görmüyor musun? Büge patlayacak bir bomba gibi. Tamam, şu an patlamıyor ama bir gün kesin elimizde patlayacak.

Barış: Sasha büyük ihtimal benim ölümüm bunun elinden olacak ama ben onu çok seviyorum. Hani böyle her kadın gibi güce tapmıyor ya. Zayıf olanın yanında duruyor. Çocukların hâlinden anlıyor.

Sasha: 'Whatever. It's your choice.' Savcının yanına Barış olarak gideceksin. Ben de hazırlanırım, çıkarız. Tamam mı?

Barış: Geliyorum.

(01:47:03 01:47:23)

Barış: Vay! Güzellere bak ya! Afiyet olsun. Babacığım misafirimiz gelmiş.

(01:47:30 01:47:55)

Sasha: 'Baby' hazır mısın?

Barış: 'Yes'. Hazırım. Hazırım 'baby'. Barış'ın itiraf yemeğine hoş geldiniz. Hazırım tabii 'baby'. Barış olmak çok iyi geldi, biliyor musun? Kendimi çok iyi hissediyorum. Oh, çok özlemişim! Şu Rafi itinden kurtulalım artık.

Sasha: Köstebek kâbusu bu akşam bitiyor. Hiç merak etme.

(01:47:56 01:52:50)

Fırat: Barış'a mı döndün artık?

Barış: Dejavu oldum ha!

Fırat: Kapıdaki güvenlik dışında biri var mı burada?

Barış: Yok. Ben verdiğim sözde dururum. Sadece ikimiziz.

Fırat: Eğer varsa canını yakarım.

Barış: İstersen burayı polisle doldurabilirdim. Biliyorsun.

Fırat: İstemediğine göre bir beklentin var öyle mi? Mesela o fotoğraftaki adamın bana söylediği isim.

Barış: Hatırladın mı gerçekten?

Fırat: Yemek yemeyecek miyiz?

Barış: Doğru. Sen Barış'ın sofrasına hiç oturmadın ki. Anca konuş. Gel. Buyur.

Barış: Ee? Firar nasıl gidiyor? Güzel mi?

Fırat: İyi. Çok iyi. Hatta daha güzel olacak.

Barış: Cezaevi yemeklerinden için şişmiştir diye düşündüm. O yüzden damağın biraz tatlansın dedim. Hadi. Ne? Yok artık ya! Seni zehirleyeceğimi düşünmüyorsun herhâlde değil mi? Shakespeare miyim oğlum ben! Allah ne verdiyse birlikte yiyeceğiz işte. Hadi.

Barış: Ee? Neyi kutluyoruz?

Fırat: Özgürlüğü.

Barış: Özgürlük güzel şey be savcı. Savcı bir şeyi çok merak ediyorum, biliyor musun? Sen bu evi nereden biliyorsun?

Fırat: Ben senin hakkında her şeyi biliyorum, Barış. O kadar peşinden koştum, değil mi?

Barış: Yaa, ne günlerdi be! Zırt pırt karşıma çıkıyordun.

Fırat: Yine çıkacağım. O eski günler geri gelecek, merak etme. Burada yalnızız, değil mi? İkimiz. Yani şu an kalksam, ellerimle seni burada boğsam, paramparça etsem kimsenin ruhu duymayacak.

Barış: Sen öyle bir şey yapmazsın ki. Nazlı'nın babasısın sen. Ayrıca kanun adamısın oğlum sen. Biz yapacağız, sen yakalayacaksın. Saçmalama.

Sasha: Salak. Yalnız sanıyor seni. Hiç merak etme. Herhangi bir şeye kalkışırsa direkt uçar gelirim. Yalnız 'baby' Fırat'a biraz daha yaklaşman lazım. Rafi delilleri inandırıcı bulmazsa biteriz.

Fırat: Ne o lan? dansa mı kaldıracaksın beni yoksa?

Barış: Yok. Sana bakıyorum da kaç zamandır içeridesin? Kızından ayrısın üstelik. Hiç çökmemişsin.

Fırat: Boş yapma. Cemre'ye demişsin ki durum Nazlı'yla alakalı. Kızım yurtta yok. Nazlı nerede, Barış?

Barış: Merak etme, çok emniyetli bir yerde. O zaman soru sırası bende. Bıçak nerede?

Fırat: Merak etme, çok emniyetli bir yerde.

(Telefon titriyor.)

Fırat: Aç, aç.

Barış: Çok gereksiz biri.

Sasha: Bu Rafi niye arıyor? Daha vaktimiz var bizim. Neyin peşinde bu adam?

Fırat: Sen o kadar aşağılık bir adamsın ki bir babayı kızıyla alakalı bile tehdit edebiliyorsun. Anladın mı?

Barış: Sanki bana başka seçenek bıraktın da! Oğlum ben ne güzel ikizimin yerine geçmişim. Sana ne lan! Niye gelip benim ailemin iç işlerine burnunu sokuyorsun sen?

Fırat: Bozacağım. Daha da bozacağım. Şu yüzündeki korkuya bak lan! Merak etme, çok yakında bütün oyunlarını bozacağım.

Barış: Ee, koğuş tayfası ne yapıyor? Takmışsın onları da peşine. Bir Eren kalmış içeride. Firariler sizi! Kabile gibi oldunuz başıma yemin ediyorum. Hepsi nasıl? İyi mi?

Fırat: İyiler. Çok selamları var sana. Çok özlemişler seni. İlk gördüğümüz yerde a**** koyacağız diyorlar.

Barış: Aynı güzel hislerimi kendilerine iletir misiniz Sayın Savcı'm?

Fırat: Görünce kendin söylesene.

Barış: Bu arada Beybaba da kaçtığına göre hikâyesini öğrenmişsindir. Hayat işte.

(01:55:26 01:56:29)

Barış: Bizim bu huyumuzu çok seviyorum yalnız. Gerçekten. Neler yaşadık seninle ama iki medeni insan gibi oturup konuşabiliyoruz. Ne oldu, hayırdır? Firari olunca manita mı yaptın kendine? Bir yere mi gideceksin?

Fırat: Canımı çok sıktın. Ne bu? Canın sıkıldı, beraber yemek yiyelim, içelim diye mi çağırdın?

Barış: Şurada iki saatliğine Barış olmuşum, bir tadını çıkarayım ya. Müsaade et.

Fırat: Olacaksın. Merak etme, daha çok Barış olacaksın. Gerçek Savaş kim ortaya çıkacak. Yakın zamanda.

Barış: Sahiden savcı şu bıçağın yerini hatırladın mı?

Fırat: Göreceksin.

Barış: Madem yemeyeceksin gel, hadi bahçeye çıkalım. Biraz hava alalım.

Fırat: Burası iyi.

Barış: Savcı sen gel, biz dışarı çıkıp seninle bir hava alalım. Bahçemiz çok güzeldir.

(01:58:20 02:01:30)

Barış: Ulan sen var ya sen. Burada buluşmak istediğinde anlamıştım.

(Flashback)

Barış: Sahiden savcı nereden biliyor ki bizim çiftliği? Orası yeni restore edildi diye biliyorum. Ben bile gitmedim daha.

Sasha: Çünkü valizi gömdüğü yere çok yakın.

Barış: Valizi oraya gömdü. Bıçağı da oraya mı sakladı?

Sasha: Ben hemen bakmaya gidiyorum.

Barış: Bırak, bırak onlar bulsun. Biz konalım. Savcının kaybeden suratını görmeyeli çok oldu. Hem Rafi'ye kanıt fotoğrafı çekeceğiz. Hem de bıçağı alacağız.

(Flashback biter.)

Barış: Ne haber firari kabilesi? Bak zurnanın zırt dediği yerdeyiz. Ben Barış Yesari. Hacı'm, o çantayı alalım mı biz?

Hacı: Gel de al canım!

Fırat: Yolun sonu Barış. Bu çantanın içinde senin sonun var, başka bir ihtimal yok artık.

(Siren çalıyor.)

Barış: Bak, kaçıncı oldu bu. Şunu söyleme diyorum sana. Her zaman bir ihtimal vardır savcı. Ee, ne yapıyoruz? Ya çantayı verirsin ya da bu firarlık biter. Hadi oğlum, bu kadar düşünecek bir şey yok. Satranç oynamıyoruz burada. Ya çantayı verirsin, özgürlüğün devam eder ya da enselenirsin, kızını bir daha göremezsin, bu.

Paşa: İki kişiler. Ben bu kızı her türlü indiririm.

Sasha: Ben bunu öldüreceğim.

Barış: Hişt!

Fırat: Paşa sakin.

Barış: Hadi Fırat.

Kamber: Savcım, polisler geliyor be. Bir şey yap. Ne yapacağız?

Hacı: Savcı, hadi gidelim.