You should never tell a psychopath they are a psychopath. It upsets them.

Baris Yesari Transcripts: Mahkum S1E11 (TR)

(06:00 10:40)

Barış: Günaydın.

Büge: Günaydın da ben hiç uyuyamadım.

Barış: Ben de ya. Sızmışım.

Büge: Benim aklım hâlâ almıyor. Savaş nasıl böyle bir şey yapabilir?

Barış: Adama vekaleti vermişsin, adam da yapmış işte.

Büge: Ben vakfın işleri için verdim ama ona o vekaleti.

Barış: Kocan sonuçta. Güvenmeyip ne yapacaksın?

Büge: Gerçekten anlamıyorum ya. Neden hesaplar, bu kadar yüklü paraların hepsi benim hesabıma, benim üstüme?

Barış: 'Dirty money baby'. İllegal. Sana ne kadar güveniyorsa.

Büge: Madem bana çok güveniyorsa insan bir haber vermez mi ya böyle bir şey yapıyorum diye!

Barış: Ferda'dan, gizli dairesinden, telefonundan haberin var mıydı? Yoktu.

Büge: S*kt*rs*n gerçekten ya artık! Gerçekten yani. Bir insanın üstüne bu kadar milyonlarca dolar yatırıp hiç haber vermemezlik yapamazsın yani.

Barış: Doğru soru o değil ama. Doğru soru şu. Kendine bu kadar, kimlik pasaport düzenletmiş ama bir tane bile seninle Can için yok.

Büge: Doğru. Çünkü bir şeyler ters gittiğinde bütün suçu benim üstüme yıkıp s*kt*r olup gidecekti değil mi? Değil mi falan değil. Dümdüz öyle yapacakmış zaten. Ben inanmıyorum ya! Ben nasıl bir şeyin içine düştüm?

Barış: Ben nasıl bir şeyin içine düştüm? Ben, Savaş değilim diyemiyorum. Ne iş yapıyoruz diye soramıyorum bile.

Büge: Doğru. Sen de haklısın.

Büge: Barış, ben artık korkuyorum.

Barış: Korkma. Korkma. Lafı kendi ağzıyla söyledi. Beni gözden çıkaramazlar. Sana da Can'a da hiçbir şey olmayacak. Söz veriyorum. Zaten neyin içine düştüğümüzü bir anlasak kendimizi kurtaracağız ama! Büge bir kez daha soruyorum. Savaş'la ilgili benden sakladığın bir şey var mı?

Barış: Ne bunlar?

Büge: Saklamam için Savaş vermişti.

Barış: Zahit Yesari mi? Babam da mı işin içinde?

Büge: Hiç bilmiyorum. Savaş zamanı gelince birlikte açacağız demişti. Ya da eğer bana bir şey olursa sen aç demişti bana. Ben de açtım.

Barış: Ne bu?

Büge: Bankanın emanet kartı. Bankadaki kasadan da bu çıktı.

Barış: Yüzük ne be?

Büge: Barış bilmiyorum. Üstündeki değerli bir taş. Nadir bulunan bir şey. Ben biraz anlamaya çalıştım ama hiçbir fikrim yok.

Barış: Oğlum Savaş, sen ne işlere bulaştın lan?

(17:40 20:10)

Barış: Ulan ne babamın ne de Savaş'ın tarzı! Direkt () 'sytle'!

Sasha: Barış zarf babana gitti. Bu işin içinde birlikte olmaları artık çok kuvvetli bir ihtimal.

Barış: Ben Savaş değil miyim 'baby'? Madem Zahit Bey işin içinde, bana neden bir şeyden bahsetmedi?

Sasha: Belki de Savaş olmadığını anladı.

Barış: Sabah sabah kafa açmasan mı acaba? Biricik oğlunu bırak öldürmeyi, saçının teline zarar verdiğimi bilse ciğerimi söker o benim.

Sasha: Her ihtimali düşünmek zorundayız. Bu insanlar maalesef senin gibi duygusal düşünmüyorlar. Keşke yüzüğü getirseydin. İncelerdim.

Barış: Gelemem ki. Şirkete geçmem lazım. İşlerim var. Sonra da bu Rafi dallamasıyla buluşacağım. Bakalım bakalım tam anlamıyla nasıl pislik bir işin içindeyiz?

Sasha: Barış ben de geleceğim tabii ki. Niye söylemiyorsun bana? Asla o psikopatın yanına yalnız başına gitmene izin vermem.

Barış: 'Relax baby'. Ben ne özledim, biliyor musun? Seninle kollarımızı açıp şarkılar söylemeyi. Bağıra bağıra. En çok da Liverpool'da.

Sasha: Nerede acaba bu yemek?

Barış: Bilmiyorum ki. Daha mekân belli değil. Dallama haber verecekmiş! Ulan tam Savaş olmaktan kurtulurum, yavaş yavaş kendime dönerim diyordum başımıza gelen işlere bak! Kasadan çıkanları araştırabildin mi?

Sasha: Araştırdım. Araştırdım, çok uzun sürdü. Pasaportların giriş, çıkışına baktım. Savaş'ın özel telefonundan nerelere gittiğine baktım. Şimdi de hard disk'e ulaştım, mesaj trafiğini dökmeye çalışıyorum. Öf!

Barış: Büge'nin üstüne olan hesaplar?

Sasha: Hepsi yurt dışı. Off-shore hesabı.

Barış: O hesapları kapatabiliyor muyuz? Ya da Büge'nin üstünden başka birinin hesabına geçirelim. Başına bir şey gelsin istemiyorum.

Sasha: Büge, Büge, Büge! Anladık! Tamam, Büge'nin zarar görmesini istemiyorsun ama şu anda senin tamamen kendine öncelik yapıyor olman gerekiyor. Biliyorum o b*kları Savaş yedi ama bir şey olursa olan sana olacak.

Barış: Bana bir şey olmaz. Yeter ki Büge'yle Can'a bir şey olmasın. Bir de sana tabii. 'Baby' biliyorsun, biz seninle nerelerden çıktık. Buradan da çıkacağız. 'I love you'.

Sasha: 'I love you baby'.

(25:10 27:00)

Tahir: Zahit Bey, Yesari Lojistik’in geçmiş dönem bazı dokümanlarını tekrar incelememi istedi. Şirket neredeyse iflasın eşiğindeyken sizin gelişinizle çok ciddi bir kâr ivmesi yakalamış ama son altı ayda tekrar dibe vurmuş.

Barış: Geçen araştırdım ben de. Epey az sefer düzenlenmiş. Haberim var. Lojistiği bırakıp tüm birimlerin başına geçince... Bir de kardeşimin intiharı. Biraz boşlamışız ister istemez.

Tahir: Benim çok alanım değil ama herhâlde elde olmayan bazı aksamalar yaşanmış.

Barış: Neyse ki çok kısa bir sürede toparlayacağız, Tahir.

Tahir: Bana bir sorunuz yoksa ben bir toplantıya geçeceğim.

Barış: Yok. Bu konuyla ilgili değil de sana başka bir şey soracağım. Yurtdışında off-shore hesaplar açıyorlar ya Yeni Zelanda'da, Seyşeller'de, Bahamalar'da falan. Çok büyük meblağlar yükleniyor. Bu hesap sahiplerine bir yaptırım uygulanmıyor mu?

Tahir: Sizin de bir off-shore hesabınız var sanırım?

Barış: Yok. Benim öyle bir hesabım yok. Ben başka bir şey merak ettim o yüzden soruyorum.

Tahir: Sizin olmayan bir hesabı niye merak edesiniz ki?

Barış: Benim olanı niye merak edeyim ki Tahir? İnsan kendinde olmayanı merak eder. Bunu en iyi senin anlaman lazım.

Tahir: Off-shore hesapları genellikle ya vergiden kaçmak ya da yasal olmayan parayı rahat rahat yönetebilmek için kullanılır. Eğer gelen para yasalsa herhangi bir sıkıntı olmuyor. Ancak kaynağı illegalse işte orada ciddi sıkıntılar yaşanabiliyor.

Barış: Neyse ki öyle bir hesabım yok. Anladım. Tamam, Tahir çıkabilirsin.

(27:15 27:55)

Barış: Efendim, Rafi Bey? Sonunda size isminizle hitap edebilmek ne kadar güzel.

Rafi: Savaş Bey nasılsınız?

Barış: Daha belli değil.

Rafi: Bugünkü yemeğimizin saati ve mekânı belli oldu. Mesajla iletiyorum.

Barış: Hayhay. Orada olacağım.

Rafi: Başka bir şansınız yok zaten Savaş Bey.

Barış: (Savaş Yesari yazısına bakarak) Geri zekalı! Geri zekalı!

(43:45 49:45)

(Flashback)

Tomris: Sakın benden bunu onaylamamı beklemeyin. Hele de Barış burada değilken ve hiçbir şeyden haberi yokken.

Zahit: Tomris, aramadığımız yer kalmadı. Ulaşabilene aşk olsun.

Tomris: Gelebiliyor olsaydı gelirdi zaten. Çoktandır yüreğim elimde yaşıyorum. Barış'a ne oldu, iyi mi, hasta mı? Başına bir şey mi geldi, diye.

Zahit: Oğlunu tanımıyor musun? Kim bilir kimlerle, nerede, ne haltlar yiyor. Ona bir şey olmaz. İt herif!

Tomris: Ne biçim laf o öyle? O da bizim evladımız. Canımız, kanımız.

Zahit: Öyle evlat olmaz olsun.

Savaş: Anne, bir sakin olur musun? Her yerde arattırıyoruz zaten.

Tomris: Savaş, sen hiç konuşma. Hiç konuşma. Yani aklın alıyor mu bu yaptığınızı? Gerçekten doğru olduğunu mu düşünüyorsun? Sen ve Büge? Hem de Barış'ın durumunu bile bile...

Zahit: Tomris!

Tomris: Ne Tomris? Ne Tomris? Çocuğun haberi olsa ne hâle düşer? Anlamıyor musunuz?

Savaş: Anne, durumun dışarıdan normal gözükmediğinin ben de farkındayım. Ama Barış beni anlayacaktır.

Tomris: Neyi anlayacak Savaş? Sevdiği kadının kardeşiyle birlikte olduğunu mu? Sen Barış'ı hiç mi tanımadın?

Savaş: Bırakıp gittiğine göre, arayıp sormadığına göre o kadar sevmiyormuş demek ki. Seni tebrik ediyorum anne, gerçekten. Barış için yine bir sürü bahane üretebiliyorsun. O sevince oluyor ama ben sevince olmuyor. Öyle mi?

Tomris: Sen de sev yavrum. Sev. Deli gibi sev, mutlu ol. Ben o kadar mutlu olurum ki sen mutlu olursan ama Allah aşkına, dünyada başka kız mı kalmadı?

Zahit: Tomris, yeter artık. Keser misin?

Tomris: Peki, ya sen kızım? Sen nasıl razı oluyorsun böyle bir işe? Hadi onların aklı tutuldu, kalbi kurudu. Ama sen... Sen nasıl kabul edersin?

Savaş: Anne, yeter. Büge'nin bir suçu yok. Ben böyle olmasını istedim.

Büge: Savaş, ben kendim açıklayabilirim.

Savaş: İnanamıyorum gerçekten. Hangi gün, neyi konuşuyoruz?

Büge: Tomris Hanım, bu sizin için çok zor. Farkındayım. Beni tekrar bu evde bu sefer Savaş'la görmek, sizin için çok zor. Ama inanın benim için de çok zor. Ben Barış'a çok âşıktım. Çok sevdim onu. Dünyadaki her şeyden çok sevdim. Ama sizin o hep koruduğunuz Barış beni çok kötü bir şekilde bırakıp gitti. Ve ben ona ne ulaşabildim ne ondan en ufak bir haber alabildim. Ben ölüyordum Tomris Hanım. Savaş kurtardı beni. O destek oldu bana. O beni tekrar hayata döndürdü. Ha, siz diyebilirsiniz ki keşke ölseydin. Keşke bunların hiçbiri yaşanmasaydı, haklısınız. Haklısınız. Ama benim başka çarem yoktu.

(Telefon çalıyor.)

Büge: Özür dilerim. Efendim?

Barış: Efendin değil, kölenim. Biliyorum, şu an ufak çaplı bir şok geçiriyorsun. Ben geldim. Başıma neler geldiğini bir bilsen hak verirdin bana. Savaş'a söyledim ben ama. Bul dedim Büge'yi, anlat başıma gelenleri. Konuşmadınız mı? Büge...

Zahit: Büge, hadi seni bekliyoruz.

Barış: Bak, ne olur. Say, söv, küfret ama böyle susma. Çok özledim ben seni. Bak, buradayım artık. Dayanamadım hasretine.

Zahit: Büge, kapat şu telefonu.

Barış: Büge?

(Büge telefonu kapatır.)

Zahit: Hadi, hayırlı olsun.

Savaş: Teşekkür ederiz baba.

(50:20 51:05)

Sasha: Öfke kontrolünü unutmak yok. Tamam mı? Ne derlerse desinler sakin kalacaksın. Lütfen sinirlenme. Sadece bilgi toplamaya çalış toplayabildiğin kadar.

Barış: Ya tamam be. Babam gibi nasihat verip durma.

Sasha: İşler karışacak gibi olursa ben buradayım. Bana işaret ver. Koşar gelirim. Barış, ne olur şunu ciddiye al. Şu ana kadar ki en zor Savaş rolün. Ne olur dikkat et.

Barış: Bakalım, bakalım. Yesarilerin medarıiftiharı nasıl bir pisliğin içine bulaşmış? Kaçtım ben.

Sasha: Dikkat et.

(51:25 52:25)

Rafi: Savaş Bey, hoş geldiniz.

Turgut: Savaşcığım, sen nerelerdesin? Özledim seni. Vallahi çok özledim. Aşk olsun ya. İnsan bir kez olsun Turgut abisini arayıp sormaz mı?

Sasha: Turgut Basmacı, tekne filoları var. Bodrum'da yaşıyor.

Barış: Abi Bodrum'a gelsem, aramaz mıyım hiç?

Turgut: İnan en son ne zaman nerede karşılaştık, onu bile unuttum.

Sasha: Görüştük de. Gümüşlük'te yemek yediniz.

Barış: Biz en son Gümüşlük'te yemek yememiş miydik?

Turgut: Ben de öyle sanıyorum.

Rafi: Beyler. Yemek dedik de benim şeker falan malum. Bir an önce yemeğe geçsek?

(53:23 57:30)

Rafi: Aramıza tekrar hoş geldiniz Savaş Bey. Bu verdiğiniz uzun ara bize çok pahalıya mal oldu. Sinyor da zarar ettiği için bir hayli üzgün ve kırgın.

Barış: Keyfi bir ara değildi. Biz de zarar ettik bu ara yüzünden. Ama hayat bu beyler. Her zaman planladığınız gibi olmayabilir. Uzun bir yol sonuçta. İnişleri var, çıkışları var. Ne kadar yol var, o kadar insan var. Değil mi?

Rafi: Ve tekrar yollara düşme zamanı. İlk sevkiyat bu hafta yapılacak. Çok büyük bir iş bu. Onun için en büyük gemilerinizi bu işe ayırmanızı istiyoruz.

Sasha: Ne taşıyacağımızı öğrenmeye çalış.

Turgut: Peki, ne taşıyoruz? Belli mi?

Rafi: Ne taşıyacağınızı size ne zaman söyledik beyefendi?

Turgut: Tamam canım, merak ettim sadece.

Rafi: Merak etmeyeceksiniz! Siz konteynerleri gemiye kadar ulaştıracaksınız gerisini biz halledeceğiz. Her zamanki gibi.

Turgut: Peki, affedersiniz.

Rafi: Savaş Bey, sizden de özel bir ricam olacak.

Barış: Buyurun.

(Rafi silah çıkarır.)

Barış: Ne oluyor lan?

(Silah sesi)

Sasha: Barış! Barış!

(Rafi, Turgut'u vurmuştur.)

Barış: 'Baby, baby, baby'!

Rafi: Bu toplantıya sadece siz davetlisiniz Savaş Bey. Hanımefendiyi buradan gönderebilirsiniz.

(Sasha gider.)

Sasha: Barış, en kısa sürede oradan çıkman lazım. Duydun mu beni? Hemen.

Rafi: Turgut Bey'i öldürdüm. Çünkü kendisi bir köstebekti. En son yaptığımız işi savcılığa ispiyon edenin kendisi olduğunu fark ettik.

Barış: Madem öyleymiş niye çağırdın beni buraya? Yemek ısmarlıyorsun bir de. İş konuşuyorsun güya. Öldürseydin ya.

Rafi: Siz de görün istedim. Çünkü Yesari Holding bünyesinde çalışan bir köstebek daha var.

Barış: Yok artık.

Rafi: Turgut Bey'in, diğer köstebeğin adını Savcı Fırat Bulut'a söylediğinden şüpheleniyoruz.

Barış: Ne zamana ait bu fotoğraf?

Rafi: Kardeşinizin cinayetten arandığı döneme ait.

Barış: Köstebek kimmiş peki?

Rafi: Hiçbir dosyada adı yok. Köstebeğin adını bilen bir tek kişi var o da Savcı Fırat Bulut. Savaş Bey, bu köstebeği bir an önce bulmamız gerekiyor. Eğer bulamazsak sevkiyat gerçekleşmez.

Barış: Sevkiyat gerçekleşmezse zarara uğrarız. Zarara uğrarsak da benimle işin olmaz. Benimle işin olmazsa da sonrası bu.

Rafi: Şimdi o ismi Savcı Fırat Bulut'tan siz mi öğrenirsiniz ben mi öğreneyim?

Barış: Ben dururken sana düşmez bu. Bizim onunla özel bir hukukumuz var. Ben bulurum.

(01:00:52 01:03:55)

(Barış ve Sasha bilardo oynuyor.)

Barış: İkiz kardeşim bir suç örgütüne üye. Ailemin gemileriyle bir şeyler kaçırdı. Ve ben onun yerine geçtiğim için örgüte geri dönüyorum.

Sasha: Ve örgüte döndüğün gün örgüt içi infaza denk geliyorsun. Ve senin tarafında bir köstebek var. 'Shot'!

Barış: Ve bu köstebeği sadece Fırat biliyor. Ve ben aylarca hatırlamamasını istediğim savcının şu an hatırlamasını istiyorum.

Sasha: 'Wow, nice shot'!

Barış: Evet, bu köstebek kim peki? Bahisleri açıyorum, hadi.

Sasha: Ben, Zahit diyorum.

Barış: Ao!

Sasha: Niye, zarfın içinde onun ismi yazmıyor mu?

Barış: Yok be 'baby'. Babamdan köstebek olmaz. Ceyda? Savaş'ın her b*k*nu biliyordu sonuçta.

Sasha: Yok, ben Savaş'ın asistanını böyle bir işe karıştıracak kadar aptal olduğunu hiç zannetmiyorum. Bir ihtimal daha var tabii, Büge.

Barış: Yok artık!

Sasha: Neden olmasın Barış? Bütün hesaplar onun ismine. Zarf da ona verilmiş, saklasın diye. Bence çok güçlü bir aday.

Barış: Büge'nin hayatta böyle şeylerle işi olmaz. Onu tanısaydın, şu söylediğinden kendin utanırdın.

Sasha: Çok komik. Büge'den bahsedince gözlerin kör oluyor.

Barış: Aşkın gözü kördür de bir de oraya bağla, tam olsun bari. Esas onu boş ver. Bu ne? Meksika'dan peder beye gönderilmiş. 'What the f*ck'?

Sasha: Belli ki o yapılanmanın simgesi bu. Bunu bana bıraksana. Ben, kim yapmış, nereden alınmış falan bir bakayım araştırayım bunu.

Barış: Savaş'ın arşivine girecektin. Çıktı mı bir şey?

Sasha: Çıktı. Özellikle dinlemeni istediğim bir ses mesajı var. Sen polisten kaçarken, babana gönderilmiş.

Savaş: Siz nasıl isterseniz öyle olsun baba. Ama ben Barış'ın polise teslim edilmesi taraftarıyım. Sonuçta genç bir kadını öldürdü. Söylediğiniz şeyi yapmak kamuoyunda bizi zor duruma sokabilir. Barış bize yeterince zarar verdi zaten. Ve vermeye devam ediyor. Bu cinayet belki de onu bizden işlerimizden uzak tutmak için bir fırsat olabilir.

(01:09:30 01:16:00)

(Flashback)

Büge: Bunu senin için yapmak zorundayım.

Büge: Kim var orada?

(Barış pencereden gelir.)

Büge: Barış?

Barış: 'Wow'! Çok güzel olmuşsun.

Büge: Senin burada ne işin var?

Barış: Niye? Davetli değil miyim? Ulan bunu bile çok gördünüz bana be!

Büge: Gelin odasında ne işin var?

Barış: Pardon! Doğru, doğru. Buraya damat bile giremiyordu, değil mi? Ama neyse ki ben damat değilim. Ayrıca buraya düğüne de gelmedim. Cenazeye geldim.

Büge: Çık dışarı lütfen, biri gelecek şimdi.

Barış: Çıkmayacağım. Gelsin. Bu hikâyenin yananı ben değil miyim? İsteyen istediği gibi gelsin, kendileri bilir.

Büge: Yapma.

Barış: Ağzınızdan çıkanlarla ilgilenmiyorum ben. Gözlere bakarım ben. Gözlerin bas bas kal diyor.

Büge: Yapma!

Barış: Yapacağım, yapacağım! Daha evvel yapmalıydım!

Büge: Niye daha önce yapmadın o zaman? Niye daha önce yapmadın? Ben seni her gün bekledim. Bir kere bile ben sana ulaşamadım!

Barış: Bir balık, kuşa âşık olmuş. Kuş da balığa. Tamam demiş, ben de seni seviyorum ama nerede yaşayacağız biz aşkımızı? Yuvamız neresi olacak bizim? Ben suda yaşayamam. Balık demiş ki ben seni havada, karada ölümüne istiyorum. Ben yuvamı bırakırım demiş. Çıkmış yuvasından. Niçin? Aşk için. Ben o balığım. Çıktım yuvamdan. Ölümüne istiyorum seni. Ne olur? Bak o Savaş, her şeyi anlatacaktı sana aslında. Ama seni benden almayı tercih etti.

Büge: Hayır, öyle olmadı! Öyle olmadı!

Barış: Ao! Ve görüyorum ki sen de buna ayak uydurmuşsun.

Büge: Öyle olmadı.

Barış: Ne olmadı? Ne olmadı peki, ne olmadı yavrum? Senin kafana zorla silah mı dayadılar? Bu gelinliğin senin üstünde ne işi var?

Büge: Artık çok geç.

Barış: Geç mi?

Büge: Çok geç.

Barış: Geç? Bizden bahsediyoruz lan, bizden! Bak, bu kapıdan dışarı çıkarsan mutlu olamayacaksın! Ama benimle şu pencereden gelirsen her şey çok güzel olacak. Ne olur? Ne olur?

Büge: Yapamam. Yapamayız. Yapamam. Tamam. Sen çıkmıyorsun, ben çıkacağım.

Barış: Gidemezsin lan hiçbir yere! Bak gözlerimin içine! Seni sevmiyorum, seni istemiyorum, ben Savaş'ı istiyorum de. S*kt*r olup, gideyim buradan! Ulan, daha ne çiçek seviyor bilmiyor. Daha neye ağlarsın, neye gülersin bilmiyor. Böyle bir adamla mı evleneceksin?

Büge: Evet, onunla evleneceğim! Çünkü sen beni paramparça bırakıp gittin burada! Onunla evleneceğim, evet!

Barış: Büge.

Büge: Onunla evleneceğim!

Barış: Büge, bitmesin. Ne olursun.

Büge: Sen beni bırakıp gittin ama.

Barış: Bitemez.

Büge: Ama ben seni çok bekledim. Ben, bu aşkın cenazesini tek başıma kaldırdım! Sen yoktun!

Barış: Gel. Gel, ne olur.

Büge: Barış. Git, ne olur.

Barış: Çok güzel olmuşsun.

(Barış gider.)

(01:20:00 01:21:00)

Barış: Beyazın sana yakışmadığı tek gündü.

(01:21:50 01:25:10)

Barış: Geçmişi unutmak o fotoğrafları yırtmak kadar kolay olsaydı keşke.

Büge: Barış, lütfen. Hiç bunları konuşacak gücüm yok bu gece.

Barış: Mutluluk kapıda değildi penceredeydi. Bak, sen de bir yalanın içindeymişsin işte.

Büge: Evet. Beni aldattı, kandırdı. Doğru. Ama ben bir yalan içinde olduğumu biliyordum zaten. En azından ben bu yalanın içine bir suç işleyerek düşmedim.

"Sasha: Bir ihtimal daha var tabii, Büge."

Barış: Emin misin? Hiç suç işlemediğine.

Büge: Ne demek istiyorsun sen?

Barış: Savaş'ın bu pis işlerinden gerçekten hiç haberin olmadı mı senin?

Büge: Ne söylemeye çalışıyorsun bir söylesene?

Barış: Bugün o Rafi denen adam benim yanımda bir adamı öldürdü. Gözünü kırpmadan. Çünkü adam köstebekmiş. Ve Savaş'a yakın bir köstebek daha var diyorlar.

Büge: Ve sen onun ben olduğuma karar verdin, öyle mi?

Barış: Ben öyle bir şey söylemedim. Böyle bir ihtimal olabilir. Var mı haberin diye soruyorum. Ne ya, ne bu tripler hemen? Sen itiraf videosu çekip, kaçıyordun. Hatırlatırım.

Büge: Hatırlıyorum, evet. Ben itiraf videosu çekip, kaçıyordum ama ben çocuğumu ve kendimi bir katilden korumaya çalışıyordum. Aynı şey mi ikisi?

Barış: Evet, katil. Hemen sıkışınca da katil. Ben hapse girmemek için kardeşimi öldürdüm. Senin için hapse girdim lan ben! Ayıp, ayıp! Çok ayıp!

Büge: Ve sen benim köstebek olduğumu düşünüyorsun, öyle mi?

Barış: Ben öyle bir şey demedim!

Büge: Kesme lafımı! Ya ben bütün o pisliklerin içinde olsam bir kere ben sana niye boyun eğeyim be? Sonra o Rafi nasıl gelip benim kafama silah dayayabilir o zaman? Ya sen beni bu dünyada en iyi tanıyan insansın. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin? Ben böyle bir insan mıyım Barış? Ya sen benim elime bir tane telefon tutuşturdun zaten 7/24 ben nereye gidersem, ne yaparsam hepsini biliyorsun. Ben nasıl köstebek olabiliyorum bu durumda?

Barış: Hişt, tamam. Tamam, yok öyle bir şey. Çok özür dilerim, affedersin. Affedersin.

Büge: Yok, bırak!

Barış: Büge.

Büge: Hayır! Sen benim kalbimi mahkûm ettin. Şimdi Savaş beni gerçekten mahkûm ettirecek. Hapse gönderecek! Sen bana neden bahsediyorsun?

Barış: Olmayacak öyle bir şey Büge.

(01:27:15 01:27:30)

Mücahit: Bu arada kızın yaşıyormuş. Gözün aydın.

Fırat: Teşekkür ederim.

Mücahit: Yesari sahip çıktı diyorlar. Nasıl bir ilişkiniz var la sizin bu adamla?

(01:27:52 01:30:22)

Fırat: Hasretime dayanamıyorsun bakıyorum. Gelmişsin yine.

Barış: Sorma ya, anamdan babamdan çok seni görüyorum ha.

Fırat: Kızım nasıl Barış?

Barış: İyi, merak etme. Büge kendisi ilgileniyor zaten biliyorsun.

Fırat: Niye geldin lan?

Barış: Hafızanı kontrol etmeye. Hatırlıyor musun her şeyi?

Fırat: Hatırlıyorum. Senin ne kadar pislik, aşağılık bir o***** ç***** olduğunu hatırlıyorum.

Barış: Bıçağın yerini peki?

Fırat: Evet, onu da hatırlıyorum.

Barış: İnanayım mı?

Fırat: Sen bilirsin. İster inan ister inanma. Kaçınılmaz sonun geldi.

Barış: Peki, bir şey soracağım savcı. Bu hatırladıklarınla ilgili istek yapabiliyor muyuz? Mesela Melike cinayetiyle ilgili benim peşime düştüğün dönemde bizim şirkete gelip, birileriyle bir şeyler konuşmuş olabilir misin?

Fırat: Senin g*t*n sıkışmış, belli. Ne soracaksan sor bakayım açık açık. Gel.

Barış: Belgelerle konuşalım.

Fırat: Kim bu adam?

Barış: Hatırlamadın. Hatırlamamanı istediğim ne varsa hatırla ama.

Fırat: Hatırlamam gereken şey ne Barış?

Barış: Bir isim. Bu adam Turgut Basmacı. Sana birinden bahsetmiş.

Fırat: Konu?

Barış: Konuyu söyleyemem.

Fırat: Hangi soruşturma hakkında konuştuğumuzu bilsek belki hatırlardım.

Barış: Hatırlamıyor musun gerçekten?

Fırat: Bu adam senin için önemli, değil mi? Hatırlasam da sana niye söyleyeyim lan?

Barış: Çünkü kızın elimde.

Fırat: Barış bak, bu konuyla alakalı beni tehdit edemezsin. Anladın mı? Kimliğinle alakalı susuyorum zaten ama bu konuyla alakalı hatırlayıp hatırlamamak benim elimde değil!

Barış: Bal gibi de hatırladın.

Fırat: Bilmem. Hatırladım mı acaba?

Barış: Fırat!

Fırat: Bir daha sakın buraya gelmeyin. Duydun mu? Bir daha görüşmeyeceğiz. Ne hatırlıyorsam da hiçbir b*k öğrenemeyeceksin. Al şimdi bunu.

Barış: Ben seni görmeden duramam ama. Arayı uzatmam, merak etme.

(Fırat odadan çıkar.)

Barış: Gıcık.

(01:32:47 01:34:02)

Müdür: Biz de bu akşam bir sinema gecesi düzenliyoruz. Bütün mahkûmlar katılacak.

Barış: Bütün mahkûmlar? Ee, aşk olsun be müdür. Yani bizi davet etmiyor musun? Ben de ex mahkûmum sonuçta.

Müdür: Estağfurullah Savaş Bey. Şeref verirsiniz.

Barış: Yakaladın zengin adamı. Sponsor bağlasana. Akşam donatalım burayı.

Müdür: Yani aslında müfettişler burada olacak. Cezaevinin imajı açısından da iyi olur.

Barış: Sen bana bir liste hazırla, yolla. Halledelim.

Müdür: Tamam, tamam. Mutfakla konuşurum bir eksik varsa size haber veririm. Zaten Fırat'ın koğuşu çalışıyor mutfakta. Söylemediler mi görüş sırasında?

Barış: Yok, söylemediler.

Müdür: Bu sefer niye geldiniz? Kızıyla ilgili bir şey mi?

Barış: Hayır, başka bir mesele.

Müdür: Bu arada sizin vakıf kıza sahip çıkmış. Orada kalıyormuş.

Barış: Vakıflar, çocuklara sahip çıksınlar diye varlar ya müdür. Özellikle kız çocuklarına.

Müdür: Vallahi bravo. Yani başlangıçta kardeşinizin intiharıyla ilgili Fırat'a kızgındınız ama sonra büyüklük gösterdiniz.

Barış: Çok garip bir zaman kaybı. Akşam görüşürüz.

(01:35:00 01:36:00)

Barış: Böyle gizemli gözükmek için s*k gibi çıkıyorsun ya adamın karşısına.

Rafi: Kimmiş köstebek? Söyledi mi savcı?

Barış: Yok. Söylemedi.

Rafi: Bir de ben konuşayım şu savcıyla.

Barış: Söylemedi çünkü hatırlamıyor adam. Karısını öldürdükten sonra dört kere hafıza kaybına uğradı.

Rafi: Bizim onun hatırlamasını bekleyecek vaktimiz yok ki Savaş Bey.

Barış: Ben halledeceğim. Merak etme.

Rafi: Peki ya hatırlamazsa? Ya da hatırlayıp bize söylemezse?

Barış: Halledeceğim ben dedim. Anlaşılmadı galiba.

Rafi: Bakın Savaş Bey Sinyor sizin performansınızdan ve sadakatinizden emin olmak istiyor. Yarına kadar o köstebeği bulup ortadan kaldırmazsak bu işin cezası size kesilecek. Size derken, tüm ailenize.

(01:38:09 01:39:10)

Barış: Ceyda, babam bu lojistik işine taktı, biliyorsun. Yeniden kâr etmek istiyor. Ben işi bıraktığım sürede nerede hata yapmış olabiliriz biz? Bir bilgin var mı?

Ceyda: Dilerseniz yeni atanan CEO'yla bir toplantı set edeyim size.

Barış: Hayır, gerek yok. Başarısız insanlardan nefret ediyorum. Yollayın o arkadaşı.

Ceyda: Başüstüne.

Barış: Lojistik faaliyetlerimizi detaylı bir şekilde en az benim kadar bilen kaç kişi var şirkette? Yani belki yeni CEO'yu içeriden birinden seçeriz diye soruyorum.

Ceyda: Sizin döneminizde kıymetli madenler ve fiyatı değişkenlik gösteren mallar taşındığından hep kapalı devre gittik. Lojistik departmanındaki birkaç kişi dışında kimse detayları bilmiyordur.

Barış: Babam?

Ceyda: Zahit Bey hariç. O zaten her şeyi biliyor.

Barış: Şu departmanda çalışan arkadaşların detaylı bir listesini bana getirir misin?

Ceyda: Tabii ki.

Barış: Teşekkür ederim.

(01:39:15 01:39:25)

Barış: Ulan Zahit! Sen misin lan yoksa köstebek?

(01:39:35 01:40:30)

Sasha: Köstebeği buldum de lütfen.

Barış: Fırat'tan bir şey çıkmadı. Hatırlamadım diyor ama hatırlamış da olabilir.

Sasha: Bu çok tehlikeli değil mi?

Barış: Tehlikesiz bir işimiz kaldı mı 'baby'? Onu bu akşam yine göreceğim. Sırf onu görebilmek için mahkûmların sinema gecesine sponsor oldum. Gelsene gece. Akşam testosteron partisi var.

Sasha: Şu Ceyda'dan lojistikçilerin isimleri gelince bana yollar mısın? Fırat'la birinin bağlantısını bulursam belki köstebeği de bulabiliriz.

Barış: Rafi büyük tehdit etti Sinyor'un üstünden. Yarın akşama kadar bulmamız şart. 'Baby', sence kim bu Sinyor? Ne zaman tanışırız sence?

Sasha: Dur, dur. Sırayla gidelim, tamam mı? Önce köstebeği bulalım, sonra onunla uğraşırız.

Barış: Tamam. Kaçtım ben, hadi baybay.

(01:40:40 01:41:10)

Barış: Efendim Tahir?

Tahir: Savaş Bey... Cemre...

Barış: Ne oldu? Savcının karısıyla olan ilişkini mi kurcalıyor? Bak, çok işim var. Uğraşamam.

Tahir: Aslında konu Cemre ve babanızla ilgili. Babanızın neden Cemre'yi bu kadar koruduğunu öğrendim. Cemre'nin babasını Zahit Bey hapse attırmış.

Barış: Oo.

(02:02:20 02:03:25)

Barış: Ne haber kayınço gardiyan?

Bekir: İyiyim. Sağ olun.

Barış: Hangi filmi izleyeceğiz?

Bekir: Vallahi bilmiyorum. Ben bir şeyi çok merak ediyorum Savaş Bey.

Barış: Hayırdır?

Bekir: Benim yeğenim Nazlı… Siz yurdunuza götürmüşsünüz galiba, neden?

Barış: Bu aralar herkes bana bu soruyu soruyor. Babası öyle istedi çünkü. Hem…

(Fırat gelir.)

Barış: Enişten ne kadar iyi adam yalnız ya. Bak nasıl lafın üstüne geldi.

Bekir: Öyledir.

Fırat: Ne işi var lan bunun burada?

Hacı: Bu 'tırrek' planımızı bozmaya geldi

Barış: Savcı ne haber?

Barış: Taze mısır… Bir şey soracağım, şu gösterdiğin fotoğrafla ilgili bir şey hatırlamış olabilir misin?

Fırat: Bunu sormaya mı geldin lan buraya?

Barış: Yok be oğlum. Film izleyeceğiz.

(02:04:12 02:04:20)

Barış: Ne haber Hacı?

Hacı: Daha belli değil.

(02:09:20 02:10:45)

Fırat: (Barış'a kağıt yollar.) Elden ele, en öne.

(Telefon titriyor)

Barış: Çok özür dilerim. Affedersiniz.

Barış: Efendim 'baby'? Film izliyorum dedim ya.

Sasha: Köstebeği bulduk.

Barış: Kimmiş?

Sasha: Savaş. Köstebek sensin Barış.

Barış: Hass*kt*r!

Fırat: Merhaba. Ben Fırat Bulut. Siz bu videoyu izliyorken ben bulunduğum cezaevinden kaçıyor olacağım. Bana başka çare bırakmadınız. Suçsuzluğumu dışarıda ispatlayacağım. Merak etmeyin, adalet er ya da geç yerini bulacak.

(Barış, Fırat'ın yolladığı kağıdı okur.)

Barış: Bugünü asla unutma.

Müdür: Kaçıyor, kaçıyor. Durdurun filmi.

(02:12:27 02:12:40)

Barış: Müdür, müdür! Yanlış yere gidiyorsunuz. Video canlı değildi. Fırat herkesi kandırdı.

(02:14:20 02:16:00)

Kal orada, kıpırdama! Kaldır ellerini. Mahkûm firar ediyor. Aç kapıyı.

Barış: Ne oldu, yakalandın mı lan? Fırat! Bugünü asla unutma.

Müdür: Efendim, gerçekten çok özür dilerim. Bakın gerçekten bir tane şaşkın şey yaptı yani yoksa şey değil. İşte bakın, yakalandı.

(Silah sesleri)

(Fırat kaçar.)